1664
uzun ve siyasi bir yazının konusu olacak canım ülkem.
sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. kaybetme ihtimali en yüksek olan adayla seçime girip kaybeden bir muhalefetin lideri, 75 yaşına gelmesine rağmen halen istifayı düşünmemekte. şimdi burada, sağda solda şu söylemi duymamak mümkün değil, işte rte'ye süreç yanlış aksettiriliyor, etrafında bir nevi pembe bir dünya izlettiriliyor. demek ki aynı süreç kk için de geçerli. bu seçimde, parti içi (ki parti içinde desteklenmesi doğal) ve özellikle medyada (ruşen çakır, nevşin gibi yabancılardan fonlanan "bağımsız!" medyacılar; çeşitli haber kanalları vs) sürekli kk'nın adaylığı pompalandı. azıcık ülkeyi gezen, çeşitli illerden arkadaşı, eşi dostu olanların gördüğü, ancak çoğu zaman görmezlikten geldiği bir adayın kaybettiği bir seçimi yaşadık.
bence seçimde şimdiki cumhurbaşkanının kazanmasından ziyade, kk'nın neden kaybettiğinin konuşulması gerekiyor:
1. yanlış ata oynamak: hem de bir değil, iki seçimde de. ülkede ve avrupa'da özellikle bu göçmen/sığınmacı ekseninde ciddi bir milliyetçilik akımı var. bu sadece bizdeki suriye/afgan vs de değil. kuzey avrupa ülkelerinde ukraynalı'ların bile bu denli çok gelmesine karşı çıkıyorlar, ki onlara gelen rakamlar da malum. bu yüzden özellikle büyük şehirlerde göçmenlerden sıkıntı yaşayanların oylarına talip olunabilirdi. bu ilk turda es geçildi. hatta kk'nın ve onun danışmanının (şu meşhur adıgüzel) 200-300k kadar oy var, çok büyük bir sorun değil dedikleri suriyeli ve yabancı oyların seçimi en azından bir oranda değiştirdiği muhakkak. bir sonraki seçimde (o da seçim olursa tabii) bu popülasyonun ne kadarlık bir oy potansiyeline sahip olacağı da ortada.
2. yine yanlış ata oynamak. ilk turda "bence" yapılan en büyük yanlış, hdp'nin (kürt siyasetinin veya sol siyasetin diyelim) kendi adayını çıkarmaması tercihiydi. bunun görmezden gelinmesi akıl alır gibi değil. böyle dediğim için lütfen kusuruma bakmayın ama, hdp'yi (hdp'li yöneticillerin açıklamalarına referans vererek söylüyorum, pkk ve onun eylemlerini) direkt olarak millet ittifakına bağlayarak cumhur ittifakı seçimi ilk turda bitirdi. kk %10'u geçmeyen hdp oyuna güvenerek ilk turda seçimi alabileceğini düşündü. ancak maalesef yine ilk maddedeki düşünceyi hesap edemedi, sağ milliyetçi oyları. şu anda düz hesap, mhp+iyi+zp=10+10+2=%22 oy mevcut. ve hdp ile organik olmasa da yapulan bu inorganik bağ, iyi ve zp seçmenini hem ilk tur hem de ikinci turda millet ittifakına yaklaştıramadı. buna da şuradan örnek vermek isterim. mecburi hizmet için gittiğim mardin'de seçim muhabbeti olduğunda da hdp oylarıyla kemalin rahat kazanabileceğini düşünüyorlardı, çünkü istanbul seçimine (ve daha az bir oranda ankara seçimi) referans veriyorlardı. ama unuttukları bir durum vardı, iç anadolu'da hdp=pkk=şehit edilen asker. bu algıyı kırmak mümkün değil. bunun nedenleri tartışılabilir. siz buna iç anadolu irfanı dersiniz, onlar da "apo'nun heykelini dikeceğiz"cilere mi oy verelim derler. karışık. ama burada bence ilk turda hdp'nin ayrı bir adayı çıkarıp, ikinci turda en azından "bağımsız kalma"tarzında bir kararının olmasını isterdim. siz her ne kadar mansur veya meral ile milliyetçi kanadı "tavlamaya" çalışıyor olsanız da, partinizin istanbul il başkanı, öldürülen bir pkk'lı terörist için bir twit atıyor veya istanbul belediye başkanınının eşi, van'a giderken zafer işareti yapıyor. ve bu tip işler/davranışlar 7/24 tüm haber kanallarında gösteriliyor. bunları kapatmak kolay değil.
3. ittifak'ın kendisi. zaten burada rte ve cumhur ittifakının da dalgasını geçtiği üzere, toplam oyları doğu perinçekten hallice üç partiye 40 milletvekili veren bir partide siyasi akıldan bahsetmek mümkün değildir. ne amaçlandı, ne yapılmak istendi, hakikaten anlamak mümkün değil. suriyelilerden şikayet eden bir ittifakın ortaklarından birisinin bu politikayı yazan adam olması da ayrı bir komedi. ki aynı adam, kk'nın "ben aleviyim!" çıkışına "ben sünniyim!" diyen birisi. kk'nın din/mezhep durumunun da yine seçim sonucuna etki ettiğini söylemek, maalesef mümkün. tabii ki bu tip düşüncelerin/inanışların seçimi etkilememesini istiyoruz, pratikte de onun olması lazım, ama maalesef burası türkiye.
4. yeniden refah'ın cumhur ittifakına katılması. bu hem cumhur'a can suyu oldu, hem de saadetten bayağı bir adam götürdü. çünkü yrp'nin yenen partide olması, saadetin fonksiyonunu neredeyse sonlandırdı. çünkü güç nerede ise kişi oradadır.
5. mansur ve ekrem başkanlar. seçimin en büyük kaybedenleri. zaten kk girdiği 15 seçimi de kaybeden birisi. onun üzerine bu "kaybeden" kimlik yapışmıştı. ancak, mansur yavaş (ki rte'yi bence en çok zorlayacak olan kişiydi) hem de ekrem imamoğlu (gelecekteki potansiyeli açısından) büyük kayba uğradılar. mansur yavaş, 8-9 ay sonra kaybedeceği ankara'sını üzmemek adına öne çıkmadı; ekrem imamoğlu ise büyük ihitmal kk sonrasına kendisini hazırlasa da, bir iki aya kayyum ile görevden alınacak, alınmasa da istanbul seçimlerini yeniden kazanan birisi olması düşük ihtimal olan birisi. kişilerin hafızasında en azından istanbulu ak partiden alan adam olarak kalsaydı, geleceği açısından daha doğru olurdu. bu ikisinin davranışı, hem kendilerini hem de onları ön plana alan iyi partiyi de siyaseten zor bir duruma soktu.
uzun olduğunun farkındayım, ancak maalesef zor bir virajda ciddi bir sarsıldık. 5 sene sonrasının projeksiyonunda en az 5 milyon yabancı seçmenin seçime direkt etki edebileceği bir ülke karşımızda olacak. türkçe'yi konuşamayan, belki de türkiye'ye hayatı boyunca sadece vatandaşlık almaya gelmiş kişilerin sizin, bennim, ailelelerimizin ve çocuklarımızın hayatına karar vermeleri en basit tabirle can acıtıcı şeyler. yoksa ekonomi 20-25 yıl önce de kötüydü. alım gücü vs. gibi mevzular bir şekilde düzeltilebilir, ancak toplumun demografik yapısı değişti/değiştiriliyor. bunu geri çevirmek maalesef mümkün olmayabilir.
sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. kaybetme ihtimali en yüksek olan adayla seçime girip kaybeden bir muhalefetin lideri, 75 yaşına gelmesine rağmen halen istifayı düşünmemekte. şimdi burada, sağda solda şu söylemi duymamak mümkün değil, işte rte'ye süreç yanlış aksettiriliyor, etrafında bir nevi pembe bir dünya izlettiriliyor. demek ki aynı süreç kk için de geçerli. bu seçimde, parti içi (ki parti içinde desteklenmesi doğal) ve özellikle medyada (ruşen çakır, nevşin gibi yabancılardan fonlanan "bağımsız!" medyacılar; çeşitli haber kanalları vs) sürekli kk'nın adaylığı pompalandı. azıcık ülkeyi gezen, çeşitli illerden arkadaşı, eşi dostu olanların gördüğü, ancak çoğu zaman görmezlikten geldiği bir adayın kaybettiği bir seçimi yaşadık.
bence seçimde şimdiki cumhurbaşkanının kazanmasından ziyade, kk'nın neden kaybettiğinin konuşulması gerekiyor:
1. yanlış ata oynamak: hem de bir değil, iki seçimde de. ülkede ve avrupa'da özellikle bu göçmen/sığınmacı ekseninde ciddi bir milliyetçilik akımı var. bu sadece bizdeki suriye/afgan vs de değil. kuzey avrupa ülkelerinde ukraynalı'ların bile bu denli çok gelmesine karşı çıkıyorlar, ki onlara gelen rakamlar da malum. bu yüzden özellikle büyük şehirlerde göçmenlerden sıkıntı yaşayanların oylarına talip olunabilirdi. bu ilk turda es geçildi. hatta kk'nın ve onun danışmanının (şu meşhur adıgüzel) 200-300k kadar oy var, çok büyük bir sorun değil dedikleri suriyeli ve yabancı oyların seçimi en azından bir oranda değiştirdiği muhakkak. bir sonraki seçimde (o da seçim olursa tabii) bu popülasyonun ne kadarlık bir oy potansiyeline sahip olacağı da ortada.
2. yine yanlış ata oynamak. ilk turda "bence" yapılan en büyük yanlış, hdp'nin (kürt siyasetinin veya sol siyasetin diyelim) kendi adayını çıkarmaması tercihiydi. bunun görmezden gelinmesi akıl alır gibi değil. böyle dediğim için lütfen kusuruma bakmayın ama, hdp'yi (hdp'li yöneticillerin açıklamalarına referans vererek söylüyorum, pkk ve onun eylemlerini) direkt olarak millet ittifakına bağlayarak cumhur ittifakı seçimi ilk turda bitirdi. kk %10'u geçmeyen hdp oyuna güvenerek ilk turda seçimi alabileceğini düşündü. ancak maalesef yine ilk maddedeki düşünceyi hesap edemedi, sağ milliyetçi oyları. şu anda düz hesap, mhp+iyi+zp=10+10+2=%22 oy mevcut. ve hdp ile organik olmasa da yapulan bu inorganik bağ, iyi ve zp seçmenini hem ilk tur hem de ikinci turda millet ittifakına yaklaştıramadı. buna da şuradan örnek vermek isterim. mecburi hizmet için gittiğim mardin'de seçim muhabbeti olduğunda da hdp oylarıyla kemalin rahat kazanabileceğini düşünüyorlardı, çünkü istanbul seçimine (ve daha az bir oranda ankara seçimi) referans veriyorlardı. ama unuttukları bir durum vardı, iç anadolu'da hdp=pkk=şehit edilen asker. bu algıyı kırmak mümkün değil. bunun nedenleri tartışılabilir. siz buna iç anadolu irfanı dersiniz, onlar da "apo'nun heykelini dikeceğiz"cilere mi oy verelim derler. karışık. ama burada bence ilk turda hdp'nin ayrı bir adayı çıkarıp, ikinci turda en azından "bağımsız kalma"tarzında bir kararının olmasını isterdim. siz her ne kadar mansur veya meral ile milliyetçi kanadı "tavlamaya" çalışıyor olsanız da, partinizin istanbul il başkanı, öldürülen bir pkk'lı terörist için bir twit atıyor veya istanbul belediye başkanınının eşi, van'a giderken zafer işareti yapıyor. ve bu tip işler/davranışlar 7/24 tüm haber kanallarında gösteriliyor. bunları kapatmak kolay değil.
3. ittifak'ın kendisi. zaten burada rte ve cumhur ittifakının da dalgasını geçtiği üzere, toplam oyları doğu perinçekten hallice üç partiye 40 milletvekili veren bir partide siyasi akıldan bahsetmek mümkün değildir. ne amaçlandı, ne yapılmak istendi, hakikaten anlamak mümkün değil. suriyelilerden şikayet eden bir ittifakın ortaklarından birisinin bu politikayı yazan adam olması da ayrı bir komedi. ki aynı adam, kk'nın "ben aleviyim!" çıkışına "ben sünniyim!" diyen birisi. kk'nın din/mezhep durumunun da yine seçim sonucuna etki ettiğini söylemek, maalesef mümkün. tabii ki bu tip düşüncelerin/inanışların seçimi etkilememesini istiyoruz, pratikte de onun olması lazım, ama maalesef burası türkiye.
4. yeniden refah'ın cumhur ittifakına katılması. bu hem cumhur'a can suyu oldu, hem de saadetten bayağı bir adam götürdü. çünkü yrp'nin yenen partide olması, saadetin fonksiyonunu neredeyse sonlandırdı. çünkü güç nerede ise kişi oradadır.
5. mansur ve ekrem başkanlar. seçimin en büyük kaybedenleri. zaten kk girdiği 15 seçimi de kaybeden birisi. onun üzerine bu "kaybeden" kimlik yapışmıştı. ancak, mansur yavaş (ki rte'yi bence en çok zorlayacak olan kişiydi) hem de ekrem imamoğlu (gelecekteki potansiyeli açısından) büyük kayba uğradılar. mansur yavaş, 8-9 ay sonra kaybedeceği ankara'sını üzmemek adına öne çıkmadı; ekrem imamoğlu ise büyük ihitmal kk sonrasına kendisini hazırlasa da, bir iki aya kayyum ile görevden alınacak, alınmasa da istanbul seçimlerini yeniden kazanan birisi olması düşük ihtimal olan birisi. kişilerin hafızasında en azından istanbulu ak partiden alan adam olarak kalsaydı, geleceği açısından daha doğru olurdu. bu ikisinin davranışı, hem kendilerini hem de onları ön plana alan iyi partiyi de siyaseten zor bir duruma soktu.
uzun olduğunun farkındayım, ancak maalesef zor bir virajda ciddi bir sarsıldık. 5 sene sonrasının projeksiyonunda en az 5 milyon yabancı seçmenin seçime direkt etki edebileceği bir ülke karşımızda olacak. türkçe'yi konuşamayan, belki de türkiye'ye hayatı boyunca sadece vatandaşlık almaya gelmiş kişilerin sizin, bennim, ailelelerimizin ve çocuklarımızın hayatına karar vermeleri en basit tabirle can acıtıcı şeyler. yoksa ekonomi 20-25 yıl önce de kötüydü. alım gücü vs. gibi mevzular bir şekilde düzeltilebilir, ancak toplumun demografik yapısı değişti/değiştiriliyor. bunu geri çevirmek maalesef mümkün olmayabilir.