65
fm 23'e başlayıp takım bulmaya, taktik oturtmaya falan üşenince buradaki aşırı eğlenceli diamond'ımsı taktiğimle fakfakir cremonese kariyerime devam ettiğim oyun.
olmayan bütçemle inter'in, juventus'un alt yapısından çaldığım ucuz ve potansiyelli gençlerle temelini attığım, serie a'yı yalayıp yutmuş tecrübeli ama gözden düşmüş abilerle desteklediğim, beceriksiz scoutlarıma çekilin kenara deyip gözlerim kör olana kadar yaptığım eski usül scouting ile norveç'in dağlarından getirdiğim çakma wonderkid'lerle süslediğim kadromla 3. sezonumda konferans ligiyle avrupa semalarına buongiornooo diye bir dalış yapıp oyunu salmıştım. devam ettiğimde konferans yarı finalinde güzel bir bahar akşamı hertha berlin tarafından götümden bıçaklandıktan sonra yerde ağlayan genç hırvat stoperimi "üzülme çocuğum, seneye biz kazanacağız merak etme!!!" diye teselli ettikten bir ay sonra 25 milyon euro'yu görünce sırtımda havaalanına taşımam pek hoş olmadı tabii. olsundu, yeni sezonda bu kez avrupa ligi'ne merhaba dedik, erden abi'den aldığım ilhamla benimsediğim "ucuz ayakkabı alacak kadar zengin değilim" transfer politikamla biraz daha iddialı bir kadro kurmaya çalışmam hemen meyvelerini verdi yalan yok. bu sefer de takvim yaprakları aynı günleri gösterirken avrupa ligi yarı finalinde lyon ile karşılaşacağız. ligde de makus kaderimizi yenip babaların arasında şampiyonlar ligi yarışına gitmeye çalışıyoruz. puan tablosunda juve ile milan'ın arasına girince bir anda milano moda haftasına gelen köylü gibi eğreti durduk ama napalım. çocuklara bir sonraki büyük deplasmanda yarım gün izin vereyim de azıcık alışveriş yapsınlar. başkan maaşları yatırırsa tabii.
güzel gidiyor şimdilik, bir noktada hikayenin devamını yazabilirim umarım.*
olmayan bütçemle inter'in, juventus'un alt yapısından çaldığım ucuz ve potansiyelli gençlerle temelini attığım, serie a'yı yalayıp yutmuş tecrübeli ama gözden düşmüş abilerle desteklediğim, beceriksiz scoutlarıma çekilin kenara deyip gözlerim kör olana kadar yaptığım eski usül scouting ile norveç'in dağlarından getirdiğim çakma wonderkid'lerle süslediğim kadromla 3. sezonumda konferans ligiyle avrupa semalarına buongiornooo diye bir dalış yapıp oyunu salmıştım. devam ettiğimde konferans yarı finalinde güzel bir bahar akşamı hertha berlin tarafından götümden bıçaklandıktan sonra yerde ağlayan genç hırvat stoperimi "üzülme çocuğum, seneye biz kazanacağız merak etme!!!" diye teselli ettikten bir ay sonra 25 milyon euro'yu görünce sırtımda havaalanına taşımam pek hoş olmadı tabii. olsundu, yeni sezonda bu kez avrupa ligi'ne merhaba dedik, erden abi'den aldığım ilhamla benimsediğim "ucuz ayakkabı alacak kadar zengin değilim" transfer politikamla biraz daha iddialı bir kadro kurmaya çalışmam hemen meyvelerini verdi yalan yok. bu sefer de takvim yaprakları aynı günleri gösterirken avrupa ligi yarı finalinde lyon ile karşılaşacağız. ligde de makus kaderimizi yenip babaların arasında şampiyonlar ligi yarışına gitmeye çalışıyoruz. puan tablosunda juve ile milan'ın arasına girince bir anda milano moda haftasına gelen köylü gibi eğreti durduk ama napalım. çocuklara bir sonraki büyük deplasmanda yarım gün izin vereyim de azıcık alışveriş yapsınlar. başkan maaşları yatırırsa tabii.
güzel gidiyor şimdilik, bir noktada hikayenin devamını yazabilirim umarım.*