432
ilkeldir. duygusal kontrol ve mantıklı düşünme mekanizmaları gelişmemiştir. oyuncuya ve takıma verdiği zararı idrak edememekte, oyuncu ve teknik direktörle empati kuramamaktadır.
takımın sorumlusu teknik direktördür. hocanın performansını beğenmiyorsan istifaya davet edebilirsin. ama her kararını da tek tek sorgulayamazsın çünkü adamın aklındaki planı bilmiyorsun. adam belki formsuz oyuncuyu oynatarak kazanmayı hedefliyor ve kafasında belli bir formsuzluk tolerans seviyesi var. senin formsuzluk tolerans seviyen hocadan düşük olabilir. buradaki beklenti farkının faturasını oyuncuya çıkarmak saçmalık.
maç içerisinde kendi oyunucunu ıslıklamak oyuncuyu affalatıp takımın da konsantrasyonunu bozmaktan başka hiçbir işe yaramaz. şirketten örnek verenler kapalı kapılar ardında aldığı feedbacklerle kıyaslamasın. 50.000 kişi kendisine küfredip ıslıklarken ofis koltuklarında o yaptıkları işe konsantre olabilecekler mi, onu bir düşünsün. bunun çocuklukla, olgunlukla alakası yok. insan doğasıyla ilgili bir durum.
bu durumla baş etmenin en iyi yolu bu gibi platformlarda ve sosyal medyada bu davranışı kınamak, stadyumda da ıslıklayanları uyarmak. takım, hoca ve ultraslan da bu konuda farkındalık ve kamuoyu bilinci oluşturma, vicdan uyandırma çalışmaları yapmalı. ben yönetim olsam eski 2-3 futbolcuyla bu konu üstüne röportaj yapıp sosyal medyada yayınlarım.
çünkü kendi taraftarının seni ıslıklaması, rakibin seni ıslıklamasından bile daha kötü bir durum. direk ihanete uğramışlık, yalnız bırakılmışlık ve yetersizlik hislerini doğurur ve bu hislerle boğuşan bir oyuncunun sahada ve saha dışında kendini oyuna verebilmesi mümkün değildir.
edit: bu entry'i yazarkan sıcak duygularla ben de kutuplaştıran bir dil kullanmışım. hata olarak görüyorum.
takımın sorumlusu teknik direktördür. hocanın performansını beğenmiyorsan istifaya davet edebilirsin. ama her kararını da tek tek sorgulayamazsın çünkü adamın aklındaki planı bilmiyorsun. adam belki formsuz oyuncuyu oynatarak kazanmayı hedefliyor ve kafasında belli bir formsuzluk tolerans seviyesi var. senin formsuzluk tolerans seviyen hocadan düşük olabilir. buradaki beklenti farkının faturasını oyuncuya çıkarmak saçmalık.
maç içerisinde kendi oyunucunu ıslıklamak oyuncuyu affalatıp takımın da konsantrasyonunu bozmaktan başka hiçbir işe yaramaz. şirketten örnek verenler kapalı kapılar ardında aldığı feedbacklerle kıyaslamasın. 50.000 kişi kendisine küfredip ıslıklarken ofis koltuklarında o yaptıkları işe konsantre olabilecekler mi, onu bir düşünsün. bunun çocuklukla, olgunlukla alakası yok. insan doğasıyla ilgili bir durum.
bu durumla baş etmenin en iyi yolu bu gibi platformlarda ve sosyal medyada bu davranışı kınamak, stadyumda da ıslıklayanları uyarmak. takım, hoca ve ultraslan da bu konuda farkındalık ve kamuoyu bilinci oluşturma, vicdan uyandırma çalışmaları yapmalı. ben yönetim olsam eski 2-3 futbolcuyla bu konu üstüne röportaj yapıp sosyal medyada yayınlarım.
çünkü kendi taraftarının seni ıslıklaması, rakibin seni ıslıklamasından bile daha kötü bir durum. direk ihanete uğramışlık, yalnız bırakılmışlık ve yetersizlik hislerini doğurur ve bu hislerle boğuşan bir oyuncunun sahada ve saha dışında kendini oyuna verebilmesi mümkün değildir.
edit: bu entry'i yazarkan sıcak duygularla ben de kutuplaştıran bir dil kullanmışım. hata olarak görüyorum.