3017
yabancı oyuncu sayısı konusunda kulüplerimizin bir yörüngesi yok, buna galatasaray olarak biz de dahiliz. görevdeki teknik direktörler ve yönetimlerin o andaki menfaatleri ve stratejileri doğrultusunda temsil ettikleri kulüplerin de bakış açıları/vizyonları değişebiliyor. bir duruş söz konusu değil. 10 yıllık dönemler halinde değişen politikalar var sadece.
yukarıda yazdığım düşüncemi şöyle açıklayım; 2005-2010 arası dönemde yabancı sayısında sınırlamanın kaldırılmasını isteyen tek kulüp fenerbahçe'ydi (daha doğrusu aziz yıldırım'dı). onların ortega, van hooijdonk, alex, anelka, appiah, kezman, roberto carlos gibi oyuncuları transfer edebilecek maddi güçleri varken; bizim bu transferlere verebildiğimiz karşılık frank de boer, ribery, ılic, heinz ve ınamato gibilerden ibaretti. fenerbahçe'nin zayıf karnı türk futbolcularıydı, içlerinde en kaliteli olan tuncay'dı. yabancı sınırlaması işlerine gelmiyordu ve sınır kalktığı anda ligi "ezecekleri" çok açıktı. belki avrupa başarısı bile yakalayabilirlerdi. 2005-2008 arası alınması olası bir serbestlik kararı galatasaray'ın ise hiç işine gelmezdi. olası bir serbestliği destekleyen bir galatasaraylı da yoktu, özhan canaydın da karşıydı, adnan polat da. dönemin milli takımlar teknik direktörü fatih terim hariç serbestlik isteyen bir galatasaraylı figür yoktu. fatih hoca ise en az aziz yıldırım kadar (hatta daha fazla) serbestlikten yanaydı ve bu fikrini her mecrada dile getiriyordu. 15-16 yıllık süreçte de fikri hiç değişmedi. aurelio'nun türk vatandaşlığına geçirilip milli takım'da oynatılması da terim'in planıdır. terim'in bu düşüncesine 2006-2007 sezonunda en net karşı çıkan da galatasaray taraftarıdır. "sahte mehmet'lere değil, gerçek mehmet'lere güven" pankartı ali sami yen kapalısına o dönem asılmıştı ve mesaj fatih terim'e idi. fenerbahçe'nin ve galatasaray'ın 2000-2010 arası 10 yıllık dönemdeki yabancı oyuncu politikasını/vizyonunu en net gösteren sezon ise 2007-2008 sezonudur. fenerbahçe ilk 11'ine 6 yabancı koymanın yanı sıra türk vatandaşlığı aldırdığı mehmet aurelio ve gökçek vederson ile beraber sahaya 8 yabancı sürebiliyordu. sadece 3 türk oynatıyorlardı; onlar da volkan demirel, gökhan gönül ve uğur boral idi. biz ise onların anti-tezi gibiydik. şubat 2008'de 8 yabancı ile sahaya çıkan fenerbahçe'nin karşısına, üstelik kadıköy'de, 11 türk futbolcu ile (orkun-uğur-servet-volkan-serkan-mehmet-barış arda-hakan-ümit) çıkıp, onların o sezon şampiyonlar liginde çeyrek final yapan 8 yabancılı takımını (11 türk ile) ezen bizdik. kadıköy'e resmi siteden ortaya çıkan "11 metin" sloganıyla gitmiş ve galibiyeti kaçırmıştık. 27 nisan 2008'de de ali sami yen'de fenerbahçe'yi 1-0 yendiğimiz maçta sahada 10 türk ve 1 yabancı (nonda) vardı galatasaray adına. derbiyi de, şampiyonluğu da biz kazanmıştık. o dönem (2000-2010) yabancı futbolcu sınırlaması hakkında galatasaray'ın bütün unsurlarıyla beraber fikri çok netti. serbestliğe karşıydı(k). hatta sahada çok sayıda türk futbolcu bulundurmamızdan gurur duyuyor ve fenerbahçe ile yabancı futbolcu ağırlıklı kadrolarından sebep dalga geçiyorduk.
gelelim 2010-2020 arası döneme. galatasaray'da bu dönem yaşanan fikir bazında radikal değişikliğin en önemli sebebi 2011'de başkan seçilen ünal aysal ve teknik direktörlüğe getirilen fatih terim hocamız idi bana kalırsa. fenerbahçe ile büyük oranda stadyum kalitesi ve kapasitesi kaynaklı maddi uçurum da türk telekom arena ile beraber kapanınca, galatasaray yabancı sayısı konusundaki duruşunda değişikliğe gitti. fatih terim, 2005-2009 arası dönemde milli takımda görevdeyken sınırlama hakkında söylediklerini 2011-2013 arası süreçte galatasaray'da da dile getirmeye başladı. bu söylemler "fatih hocanın şahsi görüşüdür" şeklinde sınırlı kalmadı, galatasaray'ın kurumsal görüşü haline geldi. hocanın görüşü ünal aysal'ın vizyonu ve "başarıda süreklilik" söylemiyle örtüşüyordu. üstelik iki sene içerisinde elmander, ujfalusi, melo, eboue, riera, snejider, drogba gibi futbolcular da transfer edilince, taraftarın da fikri aniden değişti. 4-5 sene önce "11 metin" diyen ve bununla gurur duyan taraftar ciddi bir eksen kayması yaşadı ve serbestliğin en önemli savunucusu haline geldi 2013 itibariyle. 2013 sonrası 9 yıllık süreçte galatasaray taraftarı açısından duruş anlamında ciddi bir değişiklik yok. her geçen yıl serbestliği daha da keskin şekilde savunan ve bunun galatasaray'a çok faydalı olacağına inanan büyük bir kitle mevcut. fenerbahçe ise eskisi kadar net bir serbestlik savunucusu değil; onlar 3 temmuz'dan sonra "galatasaray ne derse aksini savunalım ve karar merciilerine dediğimizi uygulatalım" fikrinde oldukları için, bizimle herhangi bir konuda aynı çizgiye gelmek istemiyorlar. geri kalan takımların ise görüşlerinin pek bir ehemmiyeti yok.
son olarak kendi fikrimi söyleyim. ben, 2000-2010 arası dönemde galatasaray'ın sahip olduğu bakış açısına daha yakın bir yerde duruyorum yabancı sınırlaması hakkında. galatasaray'da ve tribünde en çok keyif aldığım şampiyonluk 2007-2008 şampiyonluğudur. o şampiyonlukta aldığım hazzı, 2012 dahil olmak üzere sonraki yıllarda gelen hiçbir şampiyonluk bana vermedi. belki biraz 2015. 2008 takımı ve o takımı oluşturan futbolcu grubu hakikaten "bizim takım"dı. kurucumuz ali sami yen'in ifade ettiği ve kuruluş amacımız olan "türk olmayan takımları yennmek" düşüncesini, 11 yabancı futbolcu ile gerçekleştirmek istemem. 2019-2020 sezonunda gerek ligte gerek avrupa'da sahaya sürdüğümüz 11 yabancılı kadrolar beni rahatsız etmişti. bu rahatsızlığım, "istiklal marşı söyleyecek bir türk yok" sığlığında bir rahatsızlık değildi. sahada galatasaray'dan, galatasaray'ın spor kulübü olarak temsil ettiği ülkemizden bir unsur görmek isterim her zaman. temsil sadece avrupa kupası maçları ile de sınırlı değildir, ligimizde oynanan maçlarında bir temsilyet görevi vardır. ne yaparsam yapayım, şartlar ne şekilde değişirse değişsin; galatasaray'da 11 yabancı fikrine sıcak bak(a)mıyorum. o doğrultuda dizayn edilen bir galatasaray, bana "bizim takım" izlenimini vermiyor. tamam; 11 türk futbolcu ile oynayan ve şampiyon olan bir galatasaray 14 sene öncede kaldı ve bir daha tekrarlanması mümkün değil. ancak sahada en az 3 türk futbolcu bulunduran ve hem yerelde hem avrupa'da başarılı olan bir galatasaray gayet mümkün. sınırlama ortadan kalksa dahi önümüzdeki süreçte; bunun anında 11 yabancı futbolcu ile sahaya çıkan, as futbolcularının yedeklerini dahi yabancı futbolculardan oluşturan bir galatasaray olarak karşılık bulmasını istemem. sindiremem de. yabancı futbolcuya yönelik sınırlama olmasın, bunu bir regülasyon olarak kabul ederim ancak kulüplerimiz de (başta galatasaray olmak üzere) bu "sınırsızlığı" makul ölçüde değerlendirsin. bence doğrusu budur.
yukarıda yazdığım düşüncemi şöyle açıklayım; 2005-2010 arası dönemde yabancı sayısında sınırlamanın kaldırılmasını isteyen tek kulüp fenerbahçe'ydi (daha doğrusu aziz yıldırım'dı). onların ortega, van hooijdonk, alex, anelka, appiah, kezman, roberto carlos gibi oyuncuları transfer edebilecek maddi güçleri varken; bizim bu transferlere verebildiğimiz karşılık frank de boer, ribery, ılic, heinz ve ınamato gibilerden ibaretti. fenerbahçe'nin zayıf karnı türk futbolcularıydı, içlerinde en kaliteli olan tuncay'dı. yabancı sınırlaması işlerine gelmiyordu ve sınır kalktığı anda ligi "ezecekleri" çok açıktı. belki avrupa başarısı bile yakalayabilirlerdi. 2005-2008 arası alınması olası bir serbestlik kararı galatasaray'ın ise hiç işine gelmezdi. olası bir serbestliği destekleyen bir galatasaraylı da yoktu, özhan canaydın da karşıydı, adnan polat da. dönemin milli takımlar teknik direktörü fatih terim hariç serbestlik isteyen bir galatasaraylı figür yoktu. fatih hoca ise en az aziz yıldırım kadar (hatta daha fazla) serbestlikten yanaydı ve bu fikrini her mecrada dile getiriyordu. 15-16 yıllık süreçte de fikri hiç değişmedi. aurelio'nun türk vatandaşlığına geçirilip milli takım'da oynatılması da terim'in planıdır. terim'in bu düşüncesine 2006-2007 sezonunda en net karşı çıkan da galatasaray taraftarıdır. "sahte mehmet'lere değil, gerçek mehmet'lere güven" pankartı ali sami yen kapalısına o dönem asılmıştı ve mesaj fatih terim'e idi. fenerbahçe'nin ve galatasaray'ın 2000-2010 arası 10 yıllık dönemdeki yabancı oyuncu politikasını/vizyonunu en net gösteren sezon ise 2007-2008 sezonudur. fenerbahçe ilk 11'ine 6 yabancı koymanın yanı sıra türk vatandaşlığı aldırdığı mehmet aurelio ve gökçek vederson ile beraber sahaya 8 yabancı sürebiliyordu. sadece 3 türk oynatıyorlardı; onlar da volkan demirel, gökhan gönül ve uğur boral idi. biz ise onların anti-tezi gibiydik. şubat 2008'de 8 yabancı ile sahaya çıkan fenerbahçe'nin karşısına, üstelik kadıköy'de, 11 türk futbolcu ile (orkun-uğur-servet-volkan-serkan-mehmet-barış arda-hakan-ümit) çıkıp, onların o sezon şampiyonlar liginde çeyrek final yapan 8 yabancılı takımını (11 türk ile) ezen bizdik. kadıköy'e resmi siteden ortaya çıkan "11 metin" sloganıyla gitmiş ve galibiyeti kaçırmıştık. 27 nisan 2008'de de ali sami yen'de fenerbahçe'yi 1-0 yendiğimiz maçta sahada 10 türk ve 1 yabancı (nonda) vardı galatasaray adına. derbiyi de, şampiyonluğu da biz kazanmıştık. o dönem (2000-2010) yabancı futbolcu sınırlaması hakkında galatasaray'ın bütün unsurlarıyla beraber fikri çok netti. serbestliğe karşıydı(k). hatta sahada çok sayıda türk futbolcu bulundurmamızdan gurur duyuyor ve fenerbahçe ile yabancı futbolcu ağırlıklı kadrolarından sebep dalga geçiyorduk.
gelelim 2010-2020 arası döneme. galatasaray'da bu dönem yaşanan fikir bazında radikal değişikliğin en önemli sebebi 2011'de başkan seçilen ünal aysal ve teknik direktörlüğe getirilen fatih terim hocamız idi bana kalırsa. fenerbahçe ile büyük oranda stadyum kalitesi ve kapasitesi kaynaklı maddi uçurum da türk telekom arena ile beraber kapanınca, galatasaray yabancı sayısı konusundaki duruşunda değişikliğe gitti. fatih terim, 2005-2009 arası dönemde milli takımda görevdeyken sınırlama hakkında söylediklerini 2011-2013 arası süreçte galatasaray'da da dile getirmeye başladı. bu söylemler "fatih hocanın şahsi görüşüdür" şeklinde sınırlı kalmadı, galatasaray'ın kurumsal görüşü haline geldi. hocanın görüşü ünal aysal'ın vizyonu ve "başarıda süreklilik" söylemiyle örtüşüyordu. üstelik iki sene içerisinde elmander, ujfalusi, melo, eboue, riera, snejider, drogba gibi futbolcular da transfer edilince, taraftarın da fikri aniden değişti. 4-5 sene önce "11 metin" diyen ve bununla gurur duyan taraftar ciddi bir eksen kayması yaşadı ve serbestliğin en önemli savunucusu haline geldi 2013 itibariyle. 2013 sonrası 9 yıllık süreçte galatasaray taraftarı açısından duruş anlamında ciddi bir değişiklik yok. her geçen yıl serbestliği daha da keskin şekilde savunan ve bunun galatasaray'a çok faydalı olacağına inanan büyük bir kitle mevcut. fenerbahçe ise eskisi kadar net bir serbestlik savunucusu değil; onlar 3 temmuz'dan sonra "galatasaray ne derse aksini savunalım ve karar merciilerine dediğimizi uygulatalım" fikrinde oldukları için, bizimle herhangi bir konuda aynı çizgiye gelmek istemiyorlar. geri kalan takımların ise görüşlerinin pek bir ehemmiyeti yok.
son olarak kendi fikrimi söyleyim. ben, 2000-2010 arası dönemde galatasaray'ın sahip olduğu bakış açısına daha yakın bir yerde duruyorum yabancı sınırlaması hakkında. galatasaray'da ve tribünde en çok keyif aldığım şampiyonluk 2007-2008 şampiyonluğudur. o şampiyonlukta aldığım hazzı, 2012 dahil olmak üzere sonraki yıllarda gelen hiçbir şampiyonluk bana vermedi. belki biraz 2015. 2008 takımı ve o takımı oluşturan futbolcu grubu hakikaten "bizim takım"dı. kurucumuz ali sami yen'in ifade ettiği ve kuruluş amacımız olan "türk olmayan takımları yennmek" düşüncesini, 11 yabancı futbolcu ile gerçekleştirmek istemem. 2019-2020 sezonunda gerek ligte gerek avrupa'da sahaya sürdüğümüz 11 yabancılı kadrolar beni rahatsız etmişti. bu rahatsızlığım, "istiklal marşı söyleyecek bir türk yok" sığlığında bir rahatsızlık değildi. sahada galatasaray'dan, galatasaray'ın spor kulübü olarak temsil ettiği ülkemizden bir unsur görmek isterim her zaman. temsil sadece avrupa kupası maçları ile de sınırlı değildir, ligimizde oynanan maçlarında bir temsilyet görevi vardır. ne yaparsam yapayım, şartlar ne şekilde değişirse değişsin; galatasaray'da 11 yabancı fikrine sıcak bak(a)mıyorum. o doğrultuda dizayn edilen bir galatasaray, bana "bizim takım" izlenimini vermiyor. tamam; 11 türk futbolcu ile oynayan ve şampiyon olan bir galatasaray 14 sene öncede kaldı ve bir daha tekrarlanması mümkün değil. ancak sahada en az 3 türk futbolcu bulunduran ve hem yerelde hem avrupa'da başarılı olan bir galatasaray gayet mümkün. sınırlama ortadan kalksa dahi önümüzdeki süreçte; bunun anında 11 yabancı futbolcu ile sahaya çıkan, as futbolcularının yedeklerini dahi yabancı futbolculardan oluşturan bir galatasaray olarak karşılık bulmasını istemem. sindiremem de. yabancı futbolcuya yönelik sınırlama olmasın, bunu bir regülasyon olarak kabul ederim ancak kulüplerimiz de (başta galatasaray olmak üzere) bu "sınırsızlığı" makul ölçüde değerlendirsin. bence doğrusu budur.