35005
kendisini eleştirenlere karşı “8 şampiyonluk” kartını kullanmak bir alışkanlığa dönüştü, bunu pek mantıklı bulmuyorum. zira aralarında bulunduğum bu insanlar kendisinin galatasaray tarihindeki önemini, kendisinin türk futbolununun gelmiş geçmiş en büyük figürü olduğu gerçeğini reddetmiyor (şükür ki henüz akli melekelerimiz yerinde). ama bunların hiçbiri, kendisinin yaptığı (bence çok büyük) hataların sonsuza kadar halı altına süpürülmesini gerektirmiyor.
kendimden devam edeyim. 39 yaşındayım, bahsi geçen 8 şampiyonluğun her birini iliklerime kadar yaşadım. benim üniversite yıllarım, kendisinin 2. dönemine denk gelir. o dönemde o kadar ağır bir fanatiğiydim ki fatih terim’in, üniversitedeki en yakın arkadaşım ile aramızdaki ipler, kendisi hakkında yaptığımız bir tartışmanın büyümesi sebebi ile tamamen koptu. o sebeple şu anda sözlükte yazılan, “fatih terim’i eleştiren kişi nasıl galatasaraylı olabilir” minvalindeki yazılarda 20 sene önceki kendimi görüyorum.
tabii insan yaş aldıkça, tecrübelendikçe olaylara farklı açılardan bakmayı, geçmişi daha net değerlendirmeyi öğreniyor. mesela, bizim yaş grubumuzdaki, fatih terim’in her dönemini dibine kadar yaşamış insanlar, kendisinin bizi içine soktuğu kısır döngüyü, faydasız girdabı daha net görebiliyor. galatasaray’ı yöneten tüm unsurlar gibi onun da bizi manipüle ettiğini, başkanlar ile yaşadığı soğuk savaşlarda üstünlük kazanmak için bizim ona duyduğumuz emsalsiz sevgiyi kullandığını net bir biçimde farkediyor. etrafına, en yakınına soktuğu insanların kalitesizliğinden rahatsızlık duyuyor. kazanırken güller açan yüzünün kaybettiğinde nefret fışkırmasından, hakemlerin annelerine küfür edip senenin yarısını tribünde geçirmesinden, florya’yı galatasaray’a değil kendisine hizmet etmeye kendini adamış, profesyonellikten nasibini almamış insanlarla doldurmasından bıkmış, usanmış durumda. subliminal mesajlar dolu cümleler, aslolanın kesinlikle galatasaray olmadığı ego savaşları sinirden ellerimizi titretiyor artık, bünyemiz kaldırmıyor. bu söylediklerimin hepsine birer mazeret üretilebilir. ama “hakemler de şöyle” diyebilirsiniz, ama “federasyon da böyle” diyebilirsiniz. “ama başkanlar da öyle” diyebilirsiniz. sizin tercihinizdir. ama bence sadece kendinizi kandırmış olursunuz.
kendisini eleştirenler magazin değil, futbol konuşmak, futbol düşünmek istiyor artık. nefretle çatılmış kaşlar, suçlayıcı bakışlardan bıktık, kaldırmıyor bünyemiz. teknik direktörümüz kıymetli zamanını kulüp içi siyaseti dizayn etmeye değil, takım şablonu dizayn etmeye harcasın istiyoruz. bu sebeple domenec torrent’e dört elle sarılıyoruz, yoksa kendisi babamızın oğlu olduğu için değil.
kendimden devam edeyim. 39 yaşındayım, bahsi geçen 8 şampiyonluğun her birini iliklerime kadar yaşadım. benim üniversite yıllarım, kendisinin 2. dönemine denk gelir. o dönemde o kadar ağır bir fanatiğiydim ki fatih terim’in, üniversitedeki en yakın arkadaşım ile aramızdaki ipler, kendisi hakkında yaptığımız bir tartışmanın büyümesi sebebi ile tamamen koptu. o sebeple şu anda sözlükte yazılan, “fatih terim’i eleştiren kişi nasıl galatasaraylı olabilir” minvalindeki yazılarda 20 sene önceki kendimi görüyorum.
tabii insan yaş aldıkça, tecrübelendikçe olaylara farklı açılardan bakmayı, geçmişi daha net değerlendirmeyi öğreniyor. mesela, bizim yaş grubumuzdaki, fatih terim’in her dönemini dibine kadar yaşamış insanlar, kendisinin bizi içine soktuğu kısır döngüyü, faydasız girdabı daha net görebiliyor. galatasaray’ı yöneten tüm unsurlar gibi onun da bizi manipüle ettiğini, başkanlar ile yaşadığı soğuk savaşlarda üstünlük kazanmak için bizim ona duyduğumuz emsalsiz sevgiyi kullandığını net bir biçimde farkediyor. etrafına, en yakınına soktuğu insanların kalitesizliğinden rahatsızlık duyuyor. kazanırken güller açan yüzünün kaybettiğinde nefret fışkırmasından, hakemlerin annelerine küfür edip senenin yarısını tribünde geçirmesinden, florya’yı galatasaray’a değil kendisine hizmet etmeye kendini adamış, profesyonellikten nasibini almamış insanlarla doldurmasından bıkmış, usanmış durumda. subliminal mesajlar dolu cümleler, aslolanın kesinlikle galatasaray olmadığı ego savaşları sinirden ellerimizi titretiyor artık, bünyemiz kaldırmıyor. bu söylediklerimin hepsine birer mazeret üretilebilir. ama “hakemler de şöyle” diyebilirsiniz, ama “federasyon da böyle” diyebilirsiniz. “ama başkanlar da öyle” diyebilirsiniz. sizin tercihinizdir. ama bence sadece kendinizi kandırmış olursunuz.
kendisini eleştirenler magazin değil, futbol konuşmak, futbol düşünmek istiyor artık. nefretle çatılmış kaşlar, suçlayıcı bakışlardan bıktık, kaldırmıyor bünyemiz. teknik direktörümüz kıymetli zamanını kulüp içi siyaseti dizayn etmeye değil, takım şablonu dizayn etmeye harcasın istiyoruz. bu sebeple domenec torrent’e dört elle sarılıyoruz, yoksa kendisi babamızın oğlu olduğu için değil.