29
fenerbahçe'yi kapanmaktan kurtardığı yetmez gibi sembolik bir bedelle kadıköy'ün en güzel yerinde stad sahibi yapan yerli ve milli nazimiz. mekteb-i sultani'nin bağrından kopan galatasaray ve "istihbaratçı"ların takımı beşiktaş'a karşı ittihatçılara yamanarak var olmaya çalışan bir oluşumdu o yıllarda fenerbahçe. sonraları atatürk'e karşı suikast girişimi düzenleyecek olan doktor nazım bey ve general harrington kupası kepazeliği sonrası sınırdışı edilecek olan ömer faruk efendi gibi iki başkandan sonra iktidar ile arası bir hayli açılmıştı bu "güzide" ekibimizin.
"kavgalı derbi" olarak anılan, ezeli rekabetin kırılma noktalarından olan 23 şubat 1934 fenerbahçe galatasaray maçı sonrası verilen cezalara karşı gösterdikleri tepkiyle neredeyse kulübü kaybetme noktasına gelirler. üzerlerinin çizildiğini anladıkları noktada soluğu o günkü adıyla adliye vekili* abimizin yanında alırlar. ilerde türk spor kurumu gibi muazzam nazi uygulamalarının yerli versiyonlarını tedavüle sürecek olan bu "sporsever" abimiz mahkeme süreçlerine ağırlığını koyar ve fenerbahçe'nin kaba tabirle kıçını kurtarır.
kulübü kapanmaktan kurtarıp üzerine bir de on yıllar sonra iktidar ile barışmanın heyecanı gelince şükrü saraçoğlu kulüp başkanı yapılır. zaten bu olaylardan iki yıl kadar önce, türkiye cumhuriyeti adına yurtdışında mali konularda görüşmelerde bulunup imza atabilecek bir yetkide iken, 9 bin liraya şimdiki fenerbahçe stadı'nın olduğu yeri ve üzerindeki tesisi fenerbahçe'ye satmıştır. 1959 öncesi şampiyonluk yalanında bahsi geçen şampiyonlukların neredeyse hepsi bu abimizin kanatları altında dilediğince at koşturdukları yıllara aittir...
fenerbahçe stadı'na adının verilmesi ise aziz yıldırım'ın ilk icraatlerinden biridir. iki sene üst üste galatasaray şampiyonluğu sonrası biraz gündemi değiştirmek adına 1998 yazında bu konuda bir karar aldırtmıştır.
zaten böylesine nazi hayranı bir faşistin mirası stada çöreklenip milletin stadına laf atmak ancak böyle bir camiaya yakışırdı...
"kavgalı derbi" olarak anılan, ezeli rekabetin kırılma noktalarından olan 23 şubat 1934 fenerbahçe galatasaray maçı sonrası verilen cezalara karşı gösterdikleri tepkiyle neredeyse kulübü kaybetme noktasına gelirler. üzerlerinin çizildiğini anladıkları noktada soluğu o günkü adıyla adliye vekili* abimizin yanında alırlar. ilerde türk spor kurumu gibi muazzam nazi uygulamalarının yerli versiyonlarını tedavüle sürecek olan bu "sporsever" abimiz mahkeme süreçlerine ağırlığını koyar ve fenerbahçe'nin kaba tabirle kıçını kurtarır.
kulübü kapanmaktan kurtarıp üzerine bir de on yıllar sonra iktidar ile barışmanın heyecanı gelince şükrü saraçoğlu kulüp başkanı yapılır. zaten bu olaylardan iki yıl kadar önce, türkiye cumhuriyeti adına yurtdışında mali konularda görüşmelerde bulunup imza atabilecek bir yetkide iken, 9 bin liraya şimdiki fenerbahçe stadı'nın olduğu yeri ve üzerindeki tesisi fenerbahçe'ye satmıştır. 1959 öncesi şampiyonluk yalanında bahsi geçen şampiyonlukların neredeyse hepsi bu abimizin kanatları altında dilediğince at koşturdukları yıllara aittir...
fenerbahçe stadı'na adının verilmesi ise aziz yıldırım'ın ilk icraatlerinden biridir. iki sene üst üste galatasaray şampiyonluğu sonrası biraz gündemi değiştirmek adına 1998 yazında bu konuda bir karar aldırtmıştır.
zaten böylesine nazi hayranı bir faşistin mirası stada çöreklenip milletin stadına laf atmak ancak böyle bir camiaya yakışırdı...