32146
hocaya karşı bir galatasaray taraftarının sevmeme gibi bir durumu olamaz özel bir sebebi yoksa. ama hocayı iş eleştirmeye başlayınca direkt fatih terim düşmanı sıfatı suratına yapıştırılıyor.
ama görünen köy kılavuz istemiyor ki, ben mesela bir maçı şöyle güzel oyunla kazanınca hemen fatih hocaya karşı yumuşuyorum tekrar o eski formunu yakalar mı diye umutlanıyorum ama bir sonra ki hafta tekrardan hayal kırıklığı yaşıyorum.
ben istemiyorum ki illa fatih hoca gitsin yerine başka biri gelsin özel bir nefretim yok hocaya karşı ama artık aynı şeyleri tekrarlayıp farklı sonuçlar bekleme kısmı beni ve benim gibi düşünen bir çok taraftarı çok yıprattı.
18-19 sezonundan başlamak istiyorum, ligin ilk yarısını kötü futbol oynayarak geçirmiş. evinde fenerbahçe'ye 2-0'dan maç verip 2-2'ye gelmiş, trabzon'dan deplasmanda 4 yemiş, yine deplasmanda beşiktaş'a yenilmiş ve başakşehir'i deplasmanda yenememiş bir galatasaray ve puan farkının başakşehir'le 8 puana kadar çıktığı bir tablo vardı ortada.
şimdilerde fatih hocayı eleştirince hep şöyle bir savunma mekanizması geliyor ya, nankörlük ediyorsunuz, fatih hocanın elbette diğer hocalardan kredi olarak farkı olacak, bu adam galatasaray'ın efsanesi gibi kalıp cümleler...
katılıyorum hepsine ama yukarıda bahsettiğim tabloda dünya üzerinde ki hangi hocayı getirirseniz getirin o ligin ilk devresini bitiremeden görevine son verilirdi ama çoğu galatasaray taraftarı ağzını bile açmadı gitti stada 50 bin kişi ile antrenman izledi.
yani dediğiniz gibi tek bir hatasında arkasını dönmek gibi bir durum yok ortada, gereken desteği de krediyi de orada verdi galatasaray taraftarı, hoca da ona güvenenleri mahcup etmedi ve başaklehir'in son haftalarda sallanmasıyla çok sürpriz bir şampiyonluğa imza attı.
ama hem bu sezonun devre arasında hem yıl sonunda hoca hep gençleşmekten bahsetti, belirli bir yaş üzerine yatıırım yapmayacağız dedi, hepsi bizleri çok heyecanlandıran bir sonra ki transfer dönemlerini merakla beklememize yol açtı.
evet bu vaadlerin gerçekleşmemesinde ffp büyük bir etken olarak görülebilir, ama hoca bu durumu bizlere ffp gölgesinde bu yatırımların yapılamayacağını, daha çok olmuş oyuncularla dönemi geçiştireceğimizi söyleyebilirdi. neyse burda da hocaya suç bulmuyorum eski yönetimin de burada iş bilmezliği var bu suçun çoğunu william d'avila'dan başka transfer becerisi olmadıkları için onların üzerine atıyorum.
ama babel'in fulham'a gider gitmez 1 ay sonra telefonlarla 3 milyon €'ya ikna eden şükrü hanedar fatih hocadan habersiz bir iş yapmaz herhalde diyip bu konuyu geçiştiriyorum.
19-20 sezonuna kiralıkta olsa, yaş olarak fazla da olsa galatasaray tarihinin en şatafatlı kadrolarından biri kuruldu bunu hiçbirimiz inkar edemeyiz herhalde. zira orta sahasında ki 3 adamın toplam değeri 50 milyon €'nun üzerindeydi.
tek tek isim bazında gitmek istemiyorum ama kalesinden forvetine, orta sahasından yedek kulübesine kadar kurulabilecek en iyi kadrolardan biriydi, ama istenen o futbol sezonun başından ligin ilk yarısının son maçına kadar asla gelmedi, hep tutuk, deplasmanlarda silik, evinde ise ittire kaktıra alınmış galibiyetler ligin son maçı da oynandıktan sonra lider sivasspor'un tam 10 puan gerisinde kalmış bir galatasaray vardı.
evet eleştirildi ama yine galatasaray taraftarı bu tabloda asla sırtını hocaya dönmedi, yönetimi eleştirdi, gelen oyuncuların ruhsuzluğunu eleştirdi ama çoğu taraftar hocaya karşı yine ağzını yumdu desteklemeye devam etti, ve o sezonun ocak transfer döneminde mevcut kadroya onykuru, sarracchi gibi iki yıldız oyuncu daha geldi.
ligin ikinci yarısında fatih terim'in 4. sezonunun belki de en iyi oyunu oynanmaya başlandı, seri galibiyetlere ek kadıköy galibiyeti derken iyiden iyiye havayı arkasına alan galatasaray şampiyonluğa koşuyordu.
ama bu döneme denk gelen pandemi tüm planları alt üst etti ve pandemiden sonra ki ilk maçta hem muslera hem andone'nin ayağını kırmaları takımın da teknik ekibinde tüm motivasyonunu alt üst etti ve taraftar da olmayınca nihayetinde şampiyonluk yarınlara kaldı.
geldik 20-21 sezonunun transfer dönemine, geçen sezonun ocak transfer döneminden beridir, yönetimle arda turan konusunda zıtlaşan fatih hocamız istediğini elde etti ve arda turan'ı kadromuza kattık, devamında oğulcanlar emre kılınçlar derken ne geçen sezonun yıldızlarını elimizde tutabildik ne de yerlerine ikame oyuncular alabildik.
ben burada suçun büyük bir kısmını yönetime atıyorum transfer beceriksizliklerini zaten anlatmaya gerek yok.
ama sezona elinde ki dar ve rakiplerine göre yetersiz kadroyu çok iyi değerlendiren hoca ligin ilk devresinde liderliğe de otursa da, elinde ki işleyen sistemi türlü oyuncu değişikleri ile bozup kendi ayağına sıkmasıyla ve yine 5 maç takımı sahada yalnız bırakmasından ötürü beşiktaş'ın 6 puan gerisinde ilk devreyi bitirdik.
kadronun yetersizliğinden ötürü yine hocaya eleştiriler diğer sezonlardan ötürü biraz daha yükselmiş olsa da eleştirilerin büyük kısmı mevcut yönetime gidiyor ve hoca kupa maçından sonra derin yalnızlık çektim diyerek hem ultraslan'ı hem yönetimi taca atıyordu. bu olaydan sonra hem sosyal medya da hem sözlükte yine çoğu galatasaray taraftarı hocanın yanında ve arkasında durup, yönetime yapmış olduğu baskı sonucunda hocanın bizzat ağzıyla söylediği oyuncuları alıp bir tek irfan can'ı rakibe kaptırıp onun yerine ise gedson fernandes'i getirerek bir nevi hem üstünde ki yükü atıp hem de hocaya çok elverişli bir kadro veriyordu.
ligin ikinci yarısı güzel başlayıp kadıköy'de galip bile geldiği halde futbol olarak son derece kötü ve tamamen skor odaklı bir futbola dönüş vardı, taraftarın aklını karıştıran ligin ilk devresinde yetersiz kadro ile çok iyi oyunlar oynarken, transferlerden sonra günden güne kötü giden bir futbol vardı.
gelen galibiyetler belki üstünü örtüyordu ama tekke düşünce kel ortaya çıktı ve gelen bir mağlubiyetten sonra seri puan kayıpları başladı ve ligin bitimine 10 hafta kala şampiyonluk ümitleri tükendi ve hocaya asıl eleştiriler tam bu noktadan sonra başladı.
ama dar kadrosundan ötürü ligin sonlarında tel tel dökülen beşiktaş ve fikstür avantajını yakalayınca ligin sonunu kafa kafaya bitirip 1 golle şampiyonluk kaçırdık.
ama şampiyonluğun 1 golle kaçması yine fatih hocayı ölümüne savunanların eline bir koz verip ligin sonuncusu ve genç oyuncularla çıkan denizlispor'a arda turan-emre akbaba-ryan babel gibi kambur oyuncularla çıkıp gerekli averajı yakalama umudunu kendi ellerinin tersiyle itmesini unutturdu.
işin sonunda tüm sezonu beşiktaş ile kafa kafaya götürüp şanssızlıkla sezonu ikinci bitirmişiz gibi bir algı yerleşti halbuki izleyen herkes bu durumun böyle olmadığını sezon içinde galatasaray'ın bir değil birden fazla kez şampiyonluk umudunu kaybettiğini ve oynanan futbolun ve her hafta yapılan oyuncu değişiklilerinin takıma yarardan çok zarar verdiğini ve çıkan her 11'in yanlış olduğu ve devre aralarında 4 oyuncu değiştirip kaybedilen maçları bilir.
evet hoca bu durumlardan dolayı bu sözlükte çok eleştirildi ama günün sonunda başkanlık seçimlerinden ötürü olanlar yine sineye çekildi gerçek sorumlunun mevcut yönetim olduğu ve bu değişimden sonra işlerin düzeleceği algısıyla bende dahil çoğu galatasaray taraftarı fatih terim'e en yakın olan başkan adayı burak elmas'ı destekledi.
burak elmas başkan seçildi göreve gelir gelmez fatih hoca idmana çıktı. yine bayram havası esiyordu her tarafta, transfer dönemi başladı.
bu sefer geçen tüm yıllardan farklı bir transfer stratejisi izlenip fatih hocanın yıllardır bahsettiği o gençlik aşısı uygulanıp taraftardan ise 3 yıl süre istendi.
galatasaray tarihinde 2 yıl başarısız olduktan sonra bırakın 3 yıl istemesini görevde kalması mucize olur, bu nankör dediğiniz galatasaray taraftarı yine hocaya koşulsuz destek verdi. beğenmiyorsa da sustu, köstek değil destek oldu.
ama gelen transferlere beraber lig başlayınca geçen sezondan kalan sorunlar aynen devam etmeye başladı, yanlış başlanan 11'ler, yapılan değişiklerin takıma yarardan çok yine zarar vermesi, yine ne oynadığı belli olmayan galatasaray falan derken, bu sezonla ilgili de şimdiye kadar elimizde ki tek done lazio maçı kaldı.
ligde hatay'a son dakika attığı gol olmasa 4 maçtır galip gelemeyen ve en son evinde hocası değişmiş, kadrosunun neredeyse yüzde sekseni gitmiş alanyaspor mağlubiyeti var.
ama maç sonu açıklamalarında hata kabul eden bir allahın kulu yok, bir maçtan sonra makas açıldı, bir maçta yolun uzunluğu yorgunluğu derken alanyaspor maçından sonra da suçlu taraftar oldu.
ne istiyorsunuz yani, evet fatih hoca efsanemiz ama ne yaparsa yapsın vardır bir bildiği mi diyelim, bu anlattığım durumlardan sonra eleştirmek çok mu absürt veya nankörlük mü ? galatasaray efsanesine hakaret mi ediyoruz da saygısızlık yapıyoruz ? sadece her medeni vatandaş gibi eleştiriyoruz.
yani fatih hocayı uefa kupasını aldığı dönemle savunacaksak veya geçmiş başarılarından dolayı günümüzde ki hatalarına susacaksak ne farkımız kalır ki ülkenin mevcut siyasi otoritesinden, zaman geçiyor insanlar yaşlanıyor futbol değişiyor, bende isterim ki fatih hoca ile başarıdan başarıya koşalım ama 2 sezondur aynı hatları ve yanlışları konuşuyorsak orta da değişmeyen yenilenmeyen bir durum var demektir.
değişmeyen tek değişimdir, sağlıcakla.
ama görünen köy kılavuz istemiyor ki, ben mesela bir maçı şöyle güzel oyunla kazanınca hemen fatih hocaya karşı yumuşuyorum tekrar o eski formunu yakalar mı diye umutlanıyorum ama bir sonra ki hafta tekrardan hayal kırıklığı yaşıyorum.
ben istemiyorum ki illa fatih hoca gitsin yerine başka biri gelsin özel bir nefretim yok hocaya karşı ama artık aynı şeyleri tekrarlayıp farklı sonuçlar bekleme kısmı beni ve benim gibi düşünen bir çok taraftarı çok yıprattı.
18-19 sezonundan başlamak istiyorum, ligin ilk yarısını kötü futbol oynayarak geçirmiş. evinde fenerbahçe'ye 2-0'dan maç verip 2-2'ye gelmiş, trabzon'dan deplasmanda 4 yemiş, yine deplasmanda beşiktaş'a yenilmiş ve başakşehir'i deplasmanda yenememiş bir galatasaray ve puan farkının başakşehir'le 8 puana kadar çıktığı bir tablo vardı ortada.
şimdilerde fatih hocayı eleştirince hep şöyle bir savunma mekanizması geliyor ya, nankörlük ediyorsunuz, fatih hocanın elbette diğer hocalardan kredi olarak farkı olacak, bu adam galatasaray'ın efsanesi gibi kalıp cümleler...
katılıyorum hepsine ama yukarıda bahsettiğim tabloda dünya üzerinde ki hangi hocayı getirirseniz getirin o ligin ilk devresini bitiremeden görevine son verilirdi ama çoğu galatasaray taraftarı ağzını bile açmadı gitti stada 50 bin kişi ile antrenman izledi.
yani dediğiniz gibi tek bir hatasında arkasını dönmek gibi bir durum yok ortada, gereken desteği de krediyi de orada verdi galatasaray taraftarı, hoca da ona güvenenleri mahcup etmedi ve başaklehir'in son haftalarda sallanmasıyla çok sürpriz bir şampiyonluğa imza attı.
ama hem bu sezonun devre arasında hem yıl sonunda hoca hep gençleşmekten bahsetti, belirli bir yaş üzerine yatıırım yapmayacağız dedi, hepsi bizleri çok heyecanlandıran bir sonra ki transfer dönemlerini merakla beklememize yol açtı.
evet bu vaadlerin gerçekleşmemesinde ffp büyük bir etken olarak görülebilir, ama hoca bu durumu bizlere ffp gölgesinde bu yatırımların yapılamayacağını, daha çok olmuş oyuncularla dönemi geçiştireceğimizi söyleyebilirdi. neyse burda da hocaya suç bulmuyorum eski yönetimin de burada iş bilmezliği var bu suçun çoğunu william d'avila'dan başka transfer becerisi olmadıkları için onların üzerine atıyorum.
ama babel'in fulham'a gider gitmez 1 ay sonra telefonlarla 3 milyon €'ya ikna eden şükrü hanedar fatih hocadan habersiz bir iş yapmaz herhalde diyip bu konuyu geçiştiriyorum.
19-20 sezonuna kiralıkta olsa, yaş olarak fazla da olsa galatasaray tarihinin en şatafatlı kadrolarından biri kuruldu bunu hiçbirimiz inkar edemeyiz herhalde. zira orta sahasında ki 3 adamın toplam değeri 50 milyon €'nun üzerindeydi.
tek tek isim bazında gitmek istemiyorum ama kalesinden forvetine, orta sahasından yedek kulübesine kadar kurulabilecek en iyi kadrolardan biriydi, ama istenen o futbol sezonun başından ligin ilk yarısının son maçına kadar asla gelmedi, hep tutuk, deplasmanlarda silik, evinde ise ittire kaktıra alınmış galibiyetler ligin son maçı da oynandıktan sonra lider sivasspor'un tam 10 puan gerisinde kalmış bir galatasaray vardı.
evet eleştirildi ama yine galatasaray taraftarı bu tabloda asla sırtını hocaya dönmedi, yönetimi eleştirdi, gelen oyuncuların ruhsuzluğunu eleştirdi ama çoğu taraftar hocaya karşı yine ağzını yumdu desteklemeye devam etti, ve o sezonun ocak transfer döneminde mevcut kadroya onykuru, sarracchi gibi iki yıldız oyuncu daha geldi.
ligin ikinci yarısında fatih terim'in 4. sezonunun belki de en iyi oyunu oynanmaya başlandı, seri galibiyetlere ek kadıköy galibiyeti derken iyiden iyiye havayı arkasına alan galatasaray şampiyonluğa koşuyordu.
ama bu döneme denk gelen pandemi tüm planları alt üst etti ve pandemiden sonra ki ilk maçta hem muslera hem andone'nin ayağını kırmaları takımın da teknik ekibinde tüm motivasyonunu alt üst etti ve taraftar da olmayınca nihayetinde şampiyonluk yarınlara kaldı.
geldik 20-21 sezonunun transfer dönemine, geçen sezonun ocak transfer döneminden beridir, yönetimle arda turan konusunda zıtlaşan fatih hocamız istediğini elde etti ve arda turan'ı kadromuza kattık, devamında oğulcanlar emre kılınçlar derken ne geçen sezonun yıldızlarını elimizde tutabildik ne de yerlerine ikame oyuncular alabildik.
ben burada suçun büyük bir kısmını yönetime atıyorum transfer beceriksizliklerini zaten anlatmaya gerek yok.
ama sezona elinde ki dar ve rakiplerine göre yetersiz kadroyu çok iyi değerlendiren hoca ligin ilk devresinde liderliğe de otursa da, elinde ki işleyen sistemi türlü oyuncu değişikleri ile bozup kendi ayağına sıkmasıyla ve yine 5 maç takımı sahada yalnız bırakmasından ötürü beşiktaş'ın 6 puan gerisinde ilk devreyi bitirdik.
kadronun yetersizliğinden ötürü yine hocaya eleştiriler diğer sezonlardan ötürü biraz daha yükselmiş olsa da eleştirilerin büyük kısmı mevcut yönetime gidiyor ve hoca kupa maçından sonra derin yalnızlık çektim diyerek hem ultraslan'ı hem yönetimi taca atıyordu. bu olaydan sonra hem sosyal medya da hem sözlükte yine çoğu galatasaray taraftarı hocanın yanında ve arkasında durup, yönetime yapmış olduğu baskı sonucunda hocanın bizzat ağzıyla söylediği oyuncuları alıp bir tek irfan can'ı rakibe kaptırıp onun yerine ise gedson fernandes'i getirerek bir nevi hem üstünde ki yükü atıp hem de hocaya çok elverişli bir kadro veriyordu.
ligin ikinci yarısı güzel başlayıp kadıköy'de galip bile geldiği halde futbol olarak son derece kötü ve tamamen skor odaklı bir futbola dönüş vardı, taraftarın aklını karıştıran ligin ilk devresinde yetersiz kadro ile çok iyi oyunlar oynarken, transferlerden sonra günden güne kötü giden bir futbol vardı.
gelen galibiyetler belki üstünü örtüyordu ama tekke düşünce kel ortaya çıktı ve gelen bir mağlubiyetten sonra seri puan kayıpları başladı ve ligin bitimine 10 hafta kala şampiyonluk ümitleri tükendi ve hocaya asıl eleştiriler tam bu noktadan sonra başladı.
ama dar kadrosundan ötürü ligin sonlarında tel tel dökülen beşiktaş ve fikstür avantajını yakalayınca ligin sonunu kafa kafaya bitirip 1 golle şampiyonluk kaçırdık.
ama şampiyonluğun 1 golle kaçması yine fatih hocayı ölümüne savunanların eline bir koz verip ligin sonuncusu ve genç oyuncularla çıkan denizlispor'a arda turan-emre akbaba-ryan babel gibi kambur oyuncularla çıkıp gerekli averajı yakalama umudunu kendi ellerinin tersiyle itmesini unutturdu.
işin sonunda tüm sezonu beşiktaş ile kafa kafaya götürüp şanssızlıkla sezonu ikinci bitirmişiz gibi bir algı yerleşti halbuki izleyen herkes bu durumun böyle olmadığını sezon içinde galatasaray'ın bir değil birden fazla kez şampiyonluk umudunu kaybettiğini ve oynanan futbolun ve her hafta yapılan oyuncu değişiklilerinin takıma yarardan çok zarar verdiğini ve çıkan her 11'in yanlış olduğu ve devre aralarında 4 oyuncu değiştirip kaybedilen maçları bilir.
evet hoca bu durumlardan dolayı bu sözlükte çok eleştirildi ama günün sonunda başkanlık seçimlerinden ötürü olanlar yine sineye çekildi gerçek sorumlunun mevcut yönetim olduğu ve bu değişimden sonra işlerin düzeleceği algısıyla bende dahil çoğu galatasaray taraftarı fatih terim'e en yakın olan başkan adayı burak elmas'ı destekledi.
burak elmas başkan seçildi göreve gelir gelmez fatih hoca idmana çıktı. yine bayram havası esiyordu her tarafta, transfer dönemi başladı.
bu sefer geçen tüm yıllardan farklı bir transfer stratejisi izlenip fatih hocanın yıllardır bahsettiği o gençlik aşısı uygulanıp taraftardan ise 3 yıl süre istendi.
galatasaray tarihinde 2 yıl başarısız olduktan sonra bırakın 3 yıl istemesini görevde kalması mucize olur, bu nankör dediğiniz galatasaray taraftarı yine hocaya koşulsuz destek verdi. beğenmiyorsa da sustu, köstek değil destek oldu.
ama gelen transferlere beraber lig başlayınca geçen sezondan kalan sorunlar aynen devam etmeye başladı, yanlış başlanan 11'ler, yapılan değişiklerin takıma yarardan çok yine zarar vermesi, yine ne oynadığı belli olmayan galatasaray falan derken, bu sezonla ilgili de şimdiye kadar elimizde ki tek done lazio maçı kaldı.
ligde hatay'a son dakika attığı gol olmasa 4 maçtır galip gelemeyen ve en son evinde hocası değişmiş, kadrosunun neredeyse yüzde sekseni gitmiş alanyaspor mağlubiyeti var.
ama maç sonu açıklamalarında hata kabul eden bir allahın kulu yok, bir maçtan sonra makas açıldı, bir maçta yolun uzunluğu yorgunluğu derken alanyaspor maçından sonra da suçlu taraftar oldu.
ne istiyorsunuz yani, evet fatih hoca efsanemiz ama ne yaparsa yapsın vardır bir bildiği mi diyelim, bu anlattığım durumlardan sonra eleştirmek çok mu absürt veya nankörlük mü ? galatasaray efsanesine hakaret mi ediyoruz da saygısızlık yapıyoruz ? sadece her medeni vatandaş gibi eleştiriyoruz.
yani fatih hocayı uefa kupasını aldığı dönemle savunacaksak veya geçmiş başarılarından dolayı günümüzde ki hatalarına susacaksak ne farkımız kalır ki ülkenin mevcut siyasi otoritesinden, zaman geçiyor insanlar yaşlanıyor futbol değişiyor, bende isterim ki fatih hoca ile başarıdan başarıya koşalım ama 2 sezondur aynı hatları ve yanlışları konuşuyorsak orta da değişmeyen yenilenmeyen bir durum var demektir.
değişmeyen tek değişimdir, sağlıcakla.