26648
özellikle onyekuru transferinden sonra one geçilen maçlarda topun kısmen rakibe bırakilmasini takimin yetersizliğinden ziyade taktik olarak degerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. zaten ilgili maclardaki oyuncu değişikliklerini de incelerseniz hepsi belli bir taktik disipline dayali gerçekleşti. kerem ve babel'in oyuna girmelerinin nedeni tamamen bu taktik anlayışla alakali. şimdi burada fatih terim'e taktik bilgiden yoksun eleştirileri getirenlerin bunu iyi analiz etmeleri gerekiyor.
skoru elde eden takim yekun bir halde sırtını kaleye veriyor ve alan bırakmamaya çalışıyor. bunda mustafa'nin oyuncu profili de cok etkili. örnegin bu işi falcao ile yapamazsiniz. alan kapamayi yalnizca kaleci haric 10 kisiyle ayni anda yapabilirsiniz. 1 kisi bile bu oyuna ikna olmazsa başarılı olamazsiniz. mustafa bu iş için doğmuş resmen.
işin özüne donecek olursak öne gecince takimin algoritmasi şu şekilde oluyor: bekler temkinli oyuna geciyor, stoperler geriye yaslanip daha az topla oynuyorlar. emre kilinc orta sahayi sikilastirip daha sonra yerini daha sert bir orta sahaya birakiyor ve etobo destekleniyor. bu kisim isin savunmaya yonelik algoritmasiydi. hucum tarafinda ise arda kenara gelip yerine ya babel ya da kerem giriyor ve cizgiye basarak oynuyorlar. o zamana kadar daha çok 2. forvete yakin oynayan onyekuru daha fazla çizgiye basmaya basliyor. böylece zaten geride olup risk almaya başlayan rakipler daha da acilacak ve arkaya atilacak toplarla rakip tehdit altinda tutulacak. zaten bu durumu fatih hoca da oyunu farkli sekilde de oynayabilen, tehlikeli olabilen diye dile getirdi.
yani ez cümle bu oyun bilinçli bir şekilde oynanmakta. savunma kısmında akan oyunda 2 gol yenmiş olmasi da bu durumun en bariz kanıtı. yoksa ayni galatasaray cok rahat berabere bitirip 2 puan daha kazanabilecegi alanya ve karagumruk maclarini o donemki ve genelde fatih terim'in futbol felsefesi "ve oyanayacagiz" felsefesi nedeniyle son dakikalarda kaybetti. çünkü o takim su an yapilan isi yapabilecek bir takim değildi.
peki sorun nerede? sorun işin ikinci kismi olan hücum tarafında. galatasaray takimi skoru bir şekilde tutuyor ancak rakibi asil panige surukleyecek olan o hucum taktigini uygulayamiyor. bunu yapamadikca da rakipler zaten beceremiyorlar diyerek baskiyi iyice arttırıyorlar. zaten dikkat edilirse son dakikalarda artık defans da bu yuku daha fazla cekemeyerek hata yapmaya başlıyor.
oysa onyekuru, kerem 1-2 kere arkaya kacabilseler bu kadar baski olmayacak. peki neden bu adamlari arkaya sarkitamiyoruz? oncelikli olarak sahipsiz toplar olmak uzere topu geri kazanma suremiz cok uzun. topu kazaninca da etobo'nun yetenekleri o pasi atmasina engel oluyor. yani yay geriliyor gerilmesine ama ok bir türlü yaydan çıkmıyor...
evet göze hosgelen bir yani yok ama bu oyunu öğrenmek zorundayiz. ama öyle ama böyle bir şekilde oldurmaliyiz, olduracagiz. kalkip psg'ye karşı top bende oyunu oynarsan beslik oluyorsun malesef. yani hoca sadece bugun için değil ilerisi için de bir format olusturmaya çalışıyor.
skoru elde eden takim yekun bir halde sırtını kaleye veriyor ve alan bırakmamaya çalışıyor. bunda mustafa'nin oyuncu profili de cok etkili. örnegin bu işi falcao ile yapamazsiniz. alan kapamayi yalnizca kaleci haric 10 kisiyle ayni anda yapabilirsiniz. 1 kisi bile bu oyuna ikna olmazsa başarılı olamazsiniz. mustafa bu iş için doğmuş resmen.
işin özüne donecek olursak öne gecince takimin algoritmasi şu şekilde oluyor: bekler temkinli oyuna geciyor, stoperler geriye yaslanip daha az topla oynuyorlar. emre kilinc orta sahayi sikilastirip daha sonra yerini daha sert bir orta sahaya birakiyor ve etobo destekleniyor. bu kisim isin savunmaya yonelik algoritmasiydi. hucum tarafinda ise arda kenara gelip yerine ya babel ya da kerem giriyor ve cizgiye basarak oynuyorlar. o zamana kadar daha çok 2. forvete yakin oynayan onyekuru daha fazla çizgiye basmaya basliyor. böylece zaten geride olup risk almaya başlayan rakipler daha da acilacak ve arkaya atilacak toplarla rakip tehdit altinda tutulacak. zaten bu durumu fatih hoca da oyunu farkli sekilde de oynayabilen, tehlikeli olabilen diye dile getirdi.
yani ez cümle bu oyun bilinçli bir şekilde oynanmakta. savunma kısmında akan oyunda 2 gol yenmiş olmasi da bu durumun en bariz kanıtı. yoksa ayni galatasaray cok rahat berabere bitirip 2 puan daha kazanabilecegi alanya ve karagumruk maclarini o donemki ve genelde fatih terim'in futbol felsefesi "ve oyanayacagiz" felsefesi nedeniyle son dakikalarda kaybetti. çünkü o takim su an yapilan isi yapabilecek bir takim değildi.
peki sorun nerede? sorun işin ikinci kismi olan hücum tarafında. galatasaray takimi skoru bir şekilde tutuyor ancak rakibi asil panige surukleyecek olan o hucum taktigini uygulayamiyor. bunu yapamadikca da rakipler zaten beceremiyorlar diyerek baskiyi iyice arttırıyorlar. zaten dikkat edilirse son dakikalarda artık defans da bu yuku daha fazla cekemeyerek hata yapmaya başlıyor.
oysa onyekuru, kerem 1-2 kere arkaya kacabilseler bu kadar baski olmayacak. peki neden bu adamlari arkaya sarkitamiyoruz? oncelikli olarak sahipsiz toplar olmak uzere topu geri kazanma suremiz cok uzun. topu kazaninca da etobo'nun yetenekleri o pasi atmasina engel oluyor. yani yay geriliyor gerilmesine ama ok bir türlü yaydan çıkmıyor...
evet göze hosgelen bir yani yok ama bu oyunu öğrenmek zorundayiz. ama öyle ama böyle bir şekilde oldurmaliyiz, olduracagiz. kalkip psg'ye karşı top bende oyunu oynarsan beslik oluyorsun malesef. yani hoca sadece bugun için değil ilerisi için de bir format olusturmaya çalışıyor.