56
galatasaray sana ne kazandırdı?
çok sorulur bu, aradaki sevdayı anlayamanlar tarafından, onlar galatasaray haricindeki yaşamımızda en yakınlarımız olsa dahi, hiç bilmeyeceklerdir.
elbetteki sahada gördüğümüz 90 dakikadan ibaret değil bizde galatasaray, maç önü ve sonrasından da bahsetmiyorum, arada izlediğimiz geçmiş özetler, takip ettiğimiz antremanlar, beklediğimiz transferler de doldurmaz o kümeyi beraberinde.
bir de onun getirdiği insanlar var, parçayı tamamlayan. başka hiçbir özelliğimiz örtüşmese bile sırf galatasaraylılık ile beraber sevdiğimiz o insanlar. zamanla birbirimize benzemeye başladığımız, onunla sevinip üzüldüğümüz, büyüdüğümüz, yaşlandığımız, ömürlüklerimiz.
12 sene önce, tribünün bana kazandırdığı en büyük değerlerden kerem porazan abi anlatmişti ulaş´ı, hemşerisiydi, yılların dostuydu, bir de galatasaray yoldaşıydı. tiyatrocuydu kendisi, üretirdi yani hayata dair, üstüne beyaz yakalıydı, emektardı, başarılı cinsinden bir de. galatasaray´a maddi değil, manevi ihtiyaç duyanlar grubundandı vesselam, biraz alan, hep verendi.
o sebep, onur duydum tabii tanışmaktan, bizden bir önceki jenerasyonun dikte ettiği alpaslan ekolünden yürüyedurmaktaydı sonuçta, önce galatasaray sonra yaşam mottosuyla. çok ilerlemedi ama iletişimimiz, ben yurtdışına taşınmıştım, o galatasaray´ın ardına.
takipleşirdik fakat, geçmiş olsun mesajımı cevapsız bırakmasına yoğunluk demiştim, çok seveni olan adamın hasta haliyle yetişmesi zor. döndüğünde ve yine bir yurtdışı deplasmanında karşılaştığımızda hatırlatırım diye not düşmüştüm zihnime, hatırlatamadım.
bugün çok mutsuz uyandım, belki de yeni ayırdına vardım. ´galatasaraylılar ölür, galatasaraylılık ölmez´ mottosu var ya hani, ben karar verdim, galatasaray kimi getirip tam ortasına yerleştirdiyse hayatımın, yaradan onların yokluğunu göstermesin bana, taa 3500 km bile uzakta. zira galatasaray onu beraber sevdiğim adamlarla güzel bana.
ruhun şad olsun ulaş bayam,
galatasaray sanırım sana minnettar, darısı başımıza..
çok sorulur bu, aradaki sevdayı anlayamanlar tarafından, onlar galatasaray haricindeki yaşamımızda en yakınlarımız olsa dahi, hiç bilmeyeceklerdir.
elbetteki sahada gördüğümüz 90 dakikadan ibaret değil bizde galatasaray, maç önü ve sonrasından da bahsetmiyorum, arada izlediğimiz geçmiş özetler, takip ettiğimiz antremanlar, beklediğimiz transferler de doldurmaz o kümeyi beraberinde.
bir de onun getirdiği insanlar var, parçayı tamamlayan. başka hiçbir özelliğimiz örtüşmese bile sırf galatasaraylılık ile beraber sevdiğimiz o insanlar. zamanla birbirimize benzemeye başladığımız, onunla sevinip üzüldüğümüz, büyüdüğümüz, yaşlandığımız, ömürlüklerimiz.
12 sene önce, tribünün bana kazandırdığı en büyük değerlerden kerem porazan abi anlatmişti ulaş´ı, hemşerisiydi, yılların dostuydu, bir de galatasaray yoldaşıydı. tiyatrocuydu kendisi, üretirdi yani hayata dair, üstüne beyaz yakalıydı, emektardı, başarılı cinsinden bir de. galatasaray´a maddi değil, manevi ihtiyaç duyanlar grubundandı vesselam, biraz alan, hep verendi.
o sebep, onur duydum tabii tanışmaktan, bizden bir önceki jenerasyonun dikte ettiği alpaslan ekolünden yürüyedurmaktaydı sonuçta, önce galatasaray sonra yaşam mottosuyla. çok ilerlemedi ama iletişimimiz, ben yurtdışına taşınmıştım, o galatasaray´ın ardına.
takipleşirdik fakat, geçmiş olsun mesajımı cevapsız bırakmasına yoğunluk demiştim, çok seveni olan adamın hasta haliyle yetişmesi zor. döndüğünde ve yine bir yurtdışı deplasmanında karşılaştığımızda hatırlatırım diye not düşmüştüm zihnime, hatırlatamadım.
bugün çok mutsuz uyandım, belki de yeni ayırdına vardım. ´galatasaraylılar ölür, galatasaraylılık ölmez´ mottosu var ya hani, ben karar verdim, galatasaray kimi getirip tam ortasına yerleştirdiyse hayatımın, yaradan onların yokluğunu göstermesin bana, taa 3500 km bile uzakta. zira galatasaray onu beraber sevdiğim adamlarla güzel bana.
ruhun şad olsun ulaş bayam,
galatasaray sanırım sana minnettar, darısı başımıza..