364
1-1'den sonra öyle bir görüntü vardı ki yemin ederim aynen şunu dedim; benim bildiğim galatasaray bu maçı kaybeder. nitekim kaybetti.
bazen yani nasıl desem, kontrollü olmak gerekiyor. hak etmediğine de razı olman gerekiyor. kanaat göstermen gerekiyor. ulan 1-1'i bulmuşsun maaile hücuma kalkmanın ne gereği var? al, kaybettin. elindeki 1 puanı göstere göstere verdin. ne gerek vardı hakikaten? 1-1'e razı olmaktan bahsetmiyorum. 1-1'den sonra galibiyeti aramanın da bir adabı var. rakibe saygı duymalısın her şeyden önce. duymazsan 10 kişi kalmış, moralmen çökmüş takımdan biri çıkar 50 metre topu sürer, bomboş alanda kendisini karşılayan tek adam olmaz, seni indirir.
geçmiş olsun artık diyecek bir şey yok. ama galatasaray bu işte. galatasaray ne zaman arayı açma fırsatı gelse elinin tersiyle itmiştir. bu hep böyle olmuştur. sezon bazında da maç bazında da böyledir bu. 2 kere üst üste şampiyon olur, kopup gidecekken hocasıyla başkanı kavga eder. maç oynar, 3-0'ı bulur, rakip darmadağın olmuş farka gitmeliyken tersini yapıp rakibi oyuna ortak eder. 2 transferle her şeyi çözebilecekken 4 tane alakasız adam alır, takımın amına koyar.
hep ama hep böyle olmuştur. rize'yi 4'lüyorsun, hatay'ı 3'lüyorsun sonra gidip lige yeni çıkmış, aşağı mahalleden bir takıma böyle saçma sapan maç kaybediyorsun. ama diyorum ya 1-1 olduktan sonra, vallahi de billahi de dedim; söyledim kardeşime, galatasaray'ı azıcık tanıyorsam bu maçı karagümrük alır dedim. bak 90+6. dakikada dedim bunu. bu kadar iyi tanıyorum galatasaray'ımı.
kime kalacak ihale? terim'e kalacak doğal olarak. herkes biliyordu bu maçın rize ve hatay kadar kolay olmayacağını. ama hiçbir değişiklik hiçbir yeni bir şey göremedik. 25-30.dakikada anlaşıldı maçın nasıl geçeceği zaten. karagümrük güzel kapandı. alan bırakmadılar. enlemesine genişletemedik oyunu. ktei'ye de söylemiştim, tek başına taylan orta sahası ütopik kere ütopik. sadece koşarak savunma yapmaya çalışan oyuncularla sürdürülebilir strateji değil bu. rakibe yapışman gerekiyor, uyanık olman gerekiyor, topun düşebileceği yerleri yüksek oranda sezebilmen gerekiyor. emre'ler, oğulcan ve hatta taylan sahipsiz topları toplamaktan anlamayan adamlar. her pas hatası gol pozisyonu olarak döndü kalemize. biz ise klasik sağdan sola bekler arası kısa paslaşmalarla rakibin açılmasını bekledik. yağ çözücüyü lekeye dökersin de beklersin ya? aynen öyle. linnes ve saracchi arası götürüp getirdik topu. arada taylan, oğulcan, emre'ler ve feghouli topa dokunuyor ama nedense karagümrük savunması çözülmüyordu. kendi kendine çözüleceği de yoktu. ama hem takım bir türlü gaza gelemedi hem de hocamız maçın sonuna kadar farklı oyuncularla ama aynı stratejiyle aynı şeyi denedi. e olmadı tabi.
tuzla'ya kastığımız kadar kassak 5 atacağımızı maçı uyuşukluğumuzdan kaybettik. ama allah için söyleyin, en heyecanlılarımızdan bile kaçınız şaşırdı?
neyse, 2 hafta üst üste bay geçmiş olduk. afferin takım!!!
bazen yani nasıl desem, kontrollü olmak gerekiyor. hak etmediğine de razı olman gerekiyor. kanaat göstermen gerekiyor. ulan 1-1'i bulmuşsun maaile hücuma kalkmanın ne gereği var? al, kaybettin. elindeki 1 puanı göstere göstere verdin. ne gerek vardı hakikaten? 1-1'e razı olmaktan bahsetmiyorum. 1-1'den sonra galibiyeti aramanın da bir adabı var. rakibe saygı duymalısın her şeyden önce. duymazsan 10 kişi kalmış, moralmen çökmüş takımdan biri çıkar 50 metre topu sürer, bomboş alanda kendisini karşılayan tek adam olmaz, seni indirir.
geçmiş olsun artık diyecek bir şey yok. ama galatasaray bu işte. galatasaray ne zaman arayı açma fırsatı gelse elinin tersiyle itmiştir. bu hep böyle olmuştur. sezon bazında da maç bazında da böyledir bu. 2 kere üst üste şampiyon olur, kopup gidecekken hocasıyla başkanı kavga eder. maç oynar, 3-0'ı bulur, rakip darmadağın olmuş farka gitmeliyken tersini yapıp rakibi oyuna ortak eder. 2 transferle her şeyi çözebilecekken 4 tane alakasız adam alır, takımın amına koyar.
hep ama hep böyle olmuştur. rize'yi 4'lüyorsun, hatay'ı 3'lüyorsun sonra gidip lige yeni çıkmış, aşağı mahalleden bir takıma böyle saçma sapan maç kaybediyorsun. ama diyorum ya 1-1 olduktan sonra, vallahi de billahi de dedim; söyledim kardeşime, galatasaray'ı azıcık tanıyorsam bu maçı karagümrük alır dedim. bak 90+6. dakikada dedim bunu. bu kadar iyi tanıyorum galatasaray'ımı.
kime kalacak ihale? terim'e kalacak doğal olarak. herkes biliyordu bu maçın rize ve hatay kadar kolay olmayacağını. ama hiçbir değişiklik hiçbir yeni bir şey göremedik. 25-30.dakikada anlaşıldı maçın nasıl geçeceği zaten. karagümrük güzel kapandı. alan bırakmadılar. enlemesine genişletemedik oyunu. ktei'ye de söylemiştim, tek başına taylan orta sahası ütopik kere ütopik. sadece koşarak savunma yapmaya çalışan oyuncularla sürdürülebilir strateji değil bu. rakibe yapışman gerekiyor, uyanık olman gerekiyor, topun düşebileceği yerleri yüksek oranda sezebilmen gerekiyor. emre'ler, oğulcan ve hatta taylan sahipsiz topları toplamaktan anlamayan adamlar. her pas hatası gol pozisyonu olarak döndü kalemize. biz ise klasik sağdan sola bekler arası kısa paslaşmalarla rakibin açılmasını bekledik. yağ çözücüyü lekeye dökersin de beklersin ya? aynen öyle. linnes ve saracchi arası götürüp getirdik topu. arada taylan, oğulcan, emre'ler ve feghouli topa dokunuyor ama nedense karagümrük savunması çözülmüyordu. kendi kendine çözüleceği de yoktu. ama hem takım bir türlü gaza gelemedi hem de hocamız maçın sonuna kadar farklı oyuncularla ama aynı stratejiyle aynı şeyi denedi. e olmadı tabi.
tuzla'ya kastığımız kadar kassak 5 atacağımızı maçı uyuşukluğumuzdan kaybettik. ama allah için söyleyin, en heyecanlılarımızdan bile kaçınız şaşırdı?
neyse, 2 hafta üst üste bay geçmiş olduk. afferin takım!!!