27288
galatasaray'daki 4. döneminde (2017 aralık-2020 aralık);
1- altyapıya önem veriyor, u14'ten u21'e kadar tüm maçları yerinde izliyor. altyapıdan ozan muhammed kabak gibi bir dünya yıldızını çıkarıyor.
2- takıma şu anki scout ekibimizi getiriyor (sene sanırım 2012) ve transfer hedeflerini onlarla birlikte belirliyor.
3- teknik ekibini geniş tutuyor, yeni teknik adamlar yetiştirmeye çalışıyor.
4- teknik ekibine albert riera ve scott piri gibi liyakatli isimler getiriyor ve takımın modern futbola ayak uydurmasını kolaylaştırıyor.
5- kendi dizilişinde ve sisteminde ısrar ediyor. galatasaray'a bir kimlik, bir oyun alışkanlığı kazandırmaya çalışıyor. benfica'nın 4-4-1-1'i, shakhtar donetsk'in 4-2-3-1'i, barcelona'nın 4-3-3'ü gibi galatasaray'ın da 4-1-4-1'i kimlik edinmesini sağlıyor. ayrıca her zaman hücum odaklı bir felsefeyi benimsiyor. başarılı da olsa, başarısız da olsa 3 senedir takım elinden geldiğince hücum oynamaya çalışıyor.
not: bu liste içinde değeri anlaşılmasa da en önemli maddelerden biri bu madde. işler yolunda giderse taraftar şimdilerde sövdüğü 4-1-4-1'e en iyi diziliş gözüyle bakacak. aynısını 4-4-2'de yaşadık çünkü. 1996-2000 arası 3'lü savunmadan 4'lüye geçiş sürecindeki sancıları emre özcan 2004 senesinde çok güzel anlatmış; (bkz: https://eksisozluk.com/entry/4180021) aynı sıkıntıları şimdi de yaşıyoruz. bence zaman fatih hoca'yı yine haklı çıkaracaktır, tıpkı 1996-2000 dönemi gibi.
6- takımındaki oyuncuların performanslarını arttırıyor, oyunculardan hayal bile etmedikleri mevkilerde çok büyük bir verim alıyor.
7- sürekli şapkadan tavşan çıkartıyor, son döneminin ilk senesinde garry mendes rodrigues ve ryan donk'a, ikinci senesinde marcos do nascimento teixeira marcao ve ozan muhammed kabak'a, üçüncü senesinde adem büyük ve ömer bayram'a, dördüncü senesinde taylan antalyalı, emre taşdemir, oğulcan çağlayan ve emre kılınç'a bir değil birkaç seviye atlatıyor. bu sayede kulüp hem satışından para kazanılacak oyuncu (ozan, garry, marcao vs), hem bayrak adam (donk vs), hem görev adamı (ömer, emre taşdemir, oğulcan vs) hem de ilk 11 oyuncusu (taylan, emre kılınç) kazanıyor.
8- bütün bunları yaparken başımızda ffp belasının olduğu son döneminde 3 senede 2 lig kupası, 1 türkiye kupası ve 1 süper kupa kazandırıyor.
9- bütün bunları yaparken oyuncuların maaş sıkıntıları ve florya'da çalışanların maaş sıkıntıları kaynaklı problemleri göğüslüyor.
10- bütün bunları yaparken taraftarı bir bütün haline getiriyor, sakinleştiriyor ve hedefe odaklıyor.
11- bütün bunları yaparken yaşanan başarısızlıklarda oyuncularını ve ekip arkadaşlarını suçlamıyor, onları taraftarın önüne atmıyor. "takım içinde bir sorumlu varsa o benim" düsturuyla hareket edip tüm eleştirileri kendi üzerinde toplamaya çalışıyor (evet, dış etkenleri de suçluyor ama kendi takımını ve ekibini neredeyse hiç suçlamıyor).
12- bütün bunları yaparken yaşadığımız "derbi" sorununa nispeten de olsa bir çözüm buluyor;
a) 2014 ağustos-2017 aralık arasında başakşehir ile oynadığı 8 maçta 1 galibiyet-2 beraberlik-5 mağlubiyet almış, 10 gol atıp 22 gol yemiş ve tam 3 kere 4 farklı mağlubiyet yaşamış olan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 6 maçta ise 3 galibiyet-2 beraberlik-1 mağlubiyet alıp, 8 gol atıp sadece 4 gol yiyor.
b) 2014 ağustos-2017 aralık arasında beşiktaş ile oynadığı 7 maçta 2 galibiyet 1 beraberlik 4 mağlubiyet alan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 5 maçta ise 2 galibiyet-1 beraberlik-2 mağlubiyet alıyor.
c) 2014 ağustos-2017 aralık arasında trabzonspor ile oynadığı 7 maçta 2 galibiyet-0 beraberlik-5 mağlubiyet almış olan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 5 maçta ise 2 galibiyet-1 beraberlik-2 mağlubiyet alıyor.
d) 2014 ağustos-2017 aralık arasında fenerbahçe ile oynadığı 8 maçta 2 galibiyet-3 beraberlik-3 mağlubiyet almış olan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 6 maçta ise 1 galibiyet-5 beraberlik-0 mağlubiyet alıyor.
yani galatasaray'ın bu 4 takıma karşı;
2014 ağustos-2017 aralık arası karnesi: 30 maçta 7 galibiyet-6 beraberlik-17 mağlubiyet (0.9 puan ortalaması)
2017 aralık-2020 aralık arası karnesi: 22 maçta 8 galibiyet-9 beraberlik-5 mağlubiyet (1.5 puan ortalaması)
görüldüğü üzere puan ortalamasındaki artışın boyutu muazzam. %67'lik bir artış var.
13- bütün bunları yaparken uzun yıllar yaşadığımız deplasman sorununa çözüm buluyor ve yıllardır çok zorlandığımız, neredeyse galibiyet bile alamadığımız, çoğunlukla kaybettiğimiz başakşehir, fenerbahçe, rizespor, sivasspor deplasmanlarında 2020 senesi içinde 4 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyetlik istatistik yakalıyor. en önemlisi, fenerbahçe'nin 20 senelik kadıköy serisini eze eze bitiriyor (bkz: 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı).
14- bütün bunları yaparken birçok güçlü üyesi kendisine düşman olan türk spor medyası, neredeyse tamamı kendisine düşman olan tff, pfdk, tahkim kurulu gibi kurullarla cebelleşiyor. 3. senesini doldurmak üzere olduğu son döneminde tamamına yakını haksız olmak üzere ayrı ayrı sebeplerden dolayı farklı zamanlarda olmak üzere tam 16 maç ceza alıyor.
bu 14 maddede saydıklarımı bahsettiğim şartlarda yerine getirecek hoca bırakın türkiye'yi, dünyada yok. yönetimin inanılmaz transfer beceriksizliklerine, süper lig 2018-2019 sezonu'nun tamamında ve süper lig 2019-2020 sezonu'nun pandemi sonrasında aleyhimize yapılan ekstrem hakem hatalarına değinmiyorum bile. bu 14 maddeyi en büyük oranda gerçekleştirecek hoca jürgen klopp'tur herhalde. bakalım o ne kadarını gerçekleştiriyor.
1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. maddeleri az çok klopp'da gerçekleştirir. 11. maddeyi de aynı şekilde. yalnız kalan maddelerde sıkıntı var. tek tek bakalım;
- 8. madde (3 senede 2 şampiyonluk): klopp hiçbir zaman kısa vadede başarı bekleyen bir takım çalıştırmadı. kovulmadan 3 sene boyunca takımımızı çalıştırdığı senaryoda maksimum 1 şampiyonluk kazandırırdı. hele ki süper lig 2017-2018 sezonu gibi 3 takımla birden yarıştığımız bir sezonda asla şampiyon olamazdık (ki fatih hoca bizi bu sezonun yarısında takım ligde 3. iken gelmesine rağmen şampiyon yaptı).
- 9. madde (maaş sıkıntıları): klopp'un takımlarının hiç maaş sıkıntısı yaşadığını düşünmüyorum, bize gelmiş olsa 2 aya "ben nasıl bir yere geldim lan" diyip kariyerinin devamını planlamaya başlardı. fatih hoca bunu yapmak yerine bu sıkıntıları göğüslemeyi seçti.
- 10. madde (taraftarla bütünleşme): bunu klopp nispeten yapabilirdi. taraftarla arası çok iyi olurdu ama amiyane tabirle "%100 gs" olamazdı.
- 12. madde (büyük maç performansı): buna da emin değilim açıkçası. 1.5 puan ortalaması tabii ki büyük bir başarı değil ama 0.9'dan 1.5'e çıkarmak çok ciddi bir başarı. kaldı ki fatih hoca, başakşehir ve trabzonspor'un güçlerini büyük ölçüde arttırıp şampiyonluğa oynar hale geldiği döneme denk geldi. klopp burada belki daha iyisini de yapardı ama zor yine de. zaten süper lig 2017-2018 sezonu'ndaki 4 maçta alınan 10 puan (fb dep-ts-başak-bjk) kafadan düşüyor. derbilerde kabusu yaşayan, her seferinde ezilerek kaybeden (bkz: #2999152) takıma o 4 maçta 10 puanı fatih hoca dışında kim aldırırdı bilinmez.
- 13. madde (2020 deplasman performansı ve 20 yıllık serinin bitişi): 2020'ye kadar kalabilse bunu klopp da sağlardı onda bir sorun yok. ama 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı'nı klopp o şekilde kazandırabilir miydi işte bu soru işareti. o serinin baskısında ne eric gerets'ler, karl-heinz feldkamp'lar, michael skibbe'ler, frank rijkaard'lar, roberto mancini'ler dağıldı. fatih terim'in ise son dönemindeki kadıköy istatistiği 3 maçta 1 galibiyet-2 beraberlik-0 mağlubiyet, toplamda (galatasaray kariyeri olarak) kadıköy istatistiği 3 galibiyet-6 beraberlik-5 mağlubiyet.
- 14. madde (düşmanlık): bu madde klopp için geçerli olmazdı ama bir şekilde geçerli oldu diyelim. klopp türkiye'de 3 ay dayanamazdı.
klopp bile 14'te 8, hadi bilemedin 14'te 10 yapıyor. bizim hocamız 14'te 14. alın klopp'u istediğiniz hocayı koyun bu karşılaştırmaya. 14'te 10'u geçecek bir tane bile hoca bulamazsınız. ister simeone, ister guardiola, ister ancelotti, ister zidane, ister conte, ister simeone, ister mourinho, ister şenol güneş... çok iyi teknik direktörler oldukları bilinen, bize gelmeden önce harika kariyerlere sahip olan mancini'yi, prandelli'yi, rijkaard'ı, skibbe'yi, gerets'i, denizli'yi vs. denedik ve sonuçlarını gördük zaten.
bu bahsettiklerimi gerçekleştirdiği dönemse en başarılı 1 değil, 2 değil, 3. dönemi olan, 1996-2000 ve 2011-2013 dönemine göre nispeten sönük kalan 4. dönemi. bu sönüklüğün en önemli, belki de tek sebebi ise bu döneminde şu ana kadar yapamadığı şey: avrupa kupalarında başarı getirmek. kaldı ki bu bile fatih terim'in bozduğu bir şey değil, düzeltemediği bir şey;
avrupa'da galatasaray'ın;
2014 ocak-2017 aralık arası karnesi: 18 maçta 1 galibiyet-6 beraberlik-11 mağlubiyet (0.5 puan ortalaması)
2017 aralık-2020 aralık arası karnesi: 18 maçta 3 galibiyet-4 beraberlik-10 mağlubiyet (0.72 puan ortalaması)
iki karne de felaket, ama dediğim gibi: "iki karne de felaket". yani kendisi yokken de pek bir numaramız yoktu avrupa'da. hatta kendisiyle nispeten daha başarılıyız puan itibariyle.
zaten kimse kusura bakmasın, bütün bu saydıklarımı bu kadar zor bir futbol ikliminde gerçekleştirip bir de üstüne avrupa'da başarı getirecek adam dünyada yok. 2017 aralık'ta takımı alıp avrupa'da beklenen başarıyı getirecek adam varsa bile o da bu 14 maddenin en az yarısını yerine getiremez, yerine getiremediği maddeler sonucunda da kazığa oturtulurdu.
galatasaray taraftarı'nın içindeki bir güruh kendisinden daha ne bekliyor anlamıyorum. daha ne yapsın bu adam. 4. döneminde bile yaptıklarını tek tek saydım. bu kadar modern, bu kadar çalışkan, bu kadar winner, bu kadar başarılı, bu kadar galatasaraylı, bu kadar kusur örten (maaş sıkıntıları mesela) ve bu kadar özeleştiri yapan (kameralar önünde olmasa bile kendi içinde özeleştiri yaptığını değişime açık oluşu kanıtlıyor), bu kadar hakkımızı savunan bir teknik direktörümüz var. 100 yılda bir gelecek bir şey tüm bu özellikleri kendisinde toplamış biri. buna rağmen kötü giden her maçtan sonra kazığa oturtmaya, linç etmeye çalışıyor birçok taraftarımız. 2013 eylül-2017 aralık arasında yaşadıklarımızdan da ders çıkarmıyor bu güruh.
sonra savunanlara biatçı, sempatizan deniyor. sanki savunanlar kendisini kara kaşına, kara gözüne bakarak savunuyor. başarı tablosu ortada, hem de nispeten kötü geçiyor denilen dönemdeki tablo bu. adam 67 yaşına geldi, neredeyse her şeyi kazandı; hala hırslı, hala motive. "bir de şampiyonlar ligi kazandırayım galatasaray'a" diyor. ligde her sene aynı motivasyonla devam ediyor. kendisinin olmadığı 53 senede sadece 14 lig kupası kazanmış takıma 11 senede 8 lig kupası kazandırıyor, hani lig kupası elimizin kiri ya(!). bu kadar başarılı ve geleceğimizi düşünen bir adamı savunmak biatçılığın değil akılcılığın bir gereğidir. bunu göremeyenlerin olması çok üzücü.
bir de hocayı "tripli" bulan, sanki fatih terim aksini söylemiş gibi "fatih terim galatasaray'dan büyük değildir." diyen bir güruh var ki onlara da ne desek az.
- atletico madrid, diego simeone'nin tüm nazını çekiyor. yıllık 43 milyon euro maaş veriyor.
- psg, neymar ve kylian mbappe'nin tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım zlatan ibrahimovic'in tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım cristiano ronaldo'nun tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım jose mourinho'nun tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım lebron james'in tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım pep guardiola'nın tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım marcelo bielsa'nın tüm nazını çekiyor.
vs. vs.
ama galatasaray fatih terim'in nazını çekemeyecek. acaba pep guardiola'nın bitmek bilmeyen istekleri sonrası manchester city taraftarı da pep için "manchester city'den büyük değil" diyor mudur?
- "fatih terim bu isimlerden çok daha ağır konuşuyor" denilebilir. ama fatih terim'in bu isimlerden çok daha zor şartlarda, çok daha anti-profesyonel insanlarla çalıştığını da göz önünde bulundurmak lazım.
- "fatih terim bu isimlerle kıyaslanamaz, bu isimler terim'den çok daha büyük isimler" diyecekler de olabilir. ama bu isimlerin çalıştığı camialar da galatasaray'dan çok daha büyük camialar. burada kıyaslamayı büyüklük üzerinden değil, camiaya ifade ettiği anlam üzerinden yapmak lazım. ve lebron-cleveland dışında verdiğim hiçbir örnek bu konuda fatih terim-galatasaray örneği kadar güçlü değil.
sadede gelecek olursak fatih terim gibi bir deha, bir kulübün başına ancak 100 yılda bir gelecek bir şanstır. galatasaray da kulüp aklı sayesinde bu şansı olabildiğince iyi değerlendirmiştir. şu son döneminde de fatih terim bizi bir şekilde "doğru yol"a sokmuş, o yolda yavaş ama emin adımlarla ilerletmektedir. hocanın kendisinden sonrasını da düşündüğü fikrindeyim. o yüzden takıma kalıcı ve güçlü bir oyun sistemi, kalıcı ve güçlü bir altyapı yapılanması, kalıcı ve güçlü bir "transfer şekli" aşılamaya çalışıyor. işler yolunda giderse bunları başaracağını ve tam bir avrupa takımı olacağımızı düşünüyorum. umarım teknik ekip arkadaşları, yönetim üyeleri ve oyuncuları kendisinin vizyonuna ayak uyduracak kabiliyette olur.
avrupa konusunu da kesinlikle dert etmiyorum. biz "doğru yol"a girdiğimiz sürece avrupa'da başarı 2020'de gelmez, hadi diyelim 2021'de de gelmez, ama 2022 ve sonrasında muhakkak başarı gelir. yeter ki 2019-2020 sezonu yaz transfer dönemi'nde yaptığımız gibi yanlış yola sapmayalım.
edit: yazıdaki 14 maddeyi objektif bir şekilde yazmaya özen gösterdim. zaten içerik çoğunlukla bilgi ya da bilgi destekli yorum oldu. yine de fatih terim'in bu maddelerdeki başarısı konusunda farklı fikirlerde olan ve/veya entry'de bilgi hatası tespit eden yazar arkadaşları mesaj kutuma beklerim*.
1- altyapıya önem veriyor, u14'ten u21'e kadar tüm maçları yerinde izliyor. altyapıdan ozan muhammed kabak gibi bir dünya yıldızını çıkarıyor.
2- takıma şu anki scout ekibimizi getiriyor (sene sanırım 2012) ve transfer hedeflerini onlarla birlikte belirliyor.
3- teknik ekibini geniş tutuyor, yeni teknik adamlar yetiştirmeye çalışıyor.
4- teknik ekibine albert riera ve scott piri gibi liyakatli isimler getiriyor ve takımın modern futbola ayak uydurmasını kolaylaştırıyor.
5- kendi dizilişinde ve sisteminde ısrar ediyor. galatasaray'a bir kimlik, bir oyun alışkanlığı kazandırmaya çalışıyor. benfica'nın 4-4-1-1'i, shakhtar donetsk'in 4-2-3-1'i, barcelona'nın 4-3-3'ü gibi galatasaray'ın da 4-1-4-1'i kimlik edinmesini sağlıyor. ayrıca her zaman hücum odaklı bir felsefeyi benimsiyor. başarılı da olsa, başarısız da olsa 3 senedir takım elinden geldiğince hücum oynamaya çalışıyor.
not: bu liste içinde değeri anlaşılmasa da en önemli maddelerden biri bu madde. işler yolunda giderse taraftar şimdilerde sövdüğü 4-1-4-1'e en iyi diziliş gözüyle bakacak. aynısını 4-4-2'de yaşadık çünkü. 1996-2000 arası 3'lü savunmadan 4'lüye geçiş sürecindeki sancıları emre özcan 2004 senesinde çok güzel anlatmış; (bkz: https://eksisozluk.com/entry/4180021) aynı sıkıntıları şimdi de yaşıyoruz. bence zaman fatih hoca'yı yine haklı çıkaracaktır, tıpkı 1996-2000 dönemi gibi.
6- takımındaki oyuncuların performanslarını arttırıyor, oyunculardan hayal bile etmedikleri mevkilerde çok büyük bir verim alıyor.
7- sürekli şapkadan tavşan çıkartıyor, son döneminin ilk senesinde garry mendes rodrigues ve ryan donk'a, ikinci senesinde marcos do nascimento teixeira marcao ve ozan muhammed kabak'a, üçüncü senesinde adem büyük ve ömer bayram'a, dördüncü senesinde taylan antalyalı, emre taşdemir, oğulcan çağlayan ve emre kılınç'a bir değil birkaç seviye atlatıyor. bu sayede kulüp hem satışından para kazanılacak oyuncu (ozan, garry, marcao vs), hem bayrak adam (donk vs), hem görev adamı (ömer, emre taşdemir, oğulcan vs) hem de ilk 11 oyuncusu (taylan, emre kılınç) kazanıyor.
8- bütün bunları yaparken başımızda ffp belasının olduğu son döneminde 3 senede 2 lig kupası, 1 türkiye kupası ve 1 süper kupa kazandırıyor.
9- bütün bunları yaparken oyuncuların maaş sıkıntıları ve florya'da çalışanların maaş sıkıntıları kaynaklı problemleri göğüslüyor.
10- bütün bunları yaparken taraftarı bir bütün haline getiriyor, sakinleştiriyor ve hedefe odaklıyor.
11- bütün bunları yaparken yaşanan başarısızlıklarda oyuncularını ve ekip arkadaşlarını suçlamıyor, onları taraftarın önüne atmıyor. "takım içinde bir sorumlu varsa o benim" düsturuyla hareket edip tüm eleştirileri kendi üzerinde toplamaya çalışıyor (evet, dış etkenleri de suçluyor ama kendi takımını ve ekibini neredeyse hiç suçlamıyor).
12- bütün bunları yaparken yaşadığımız "derbi" sorununa nispeten de olsa bir çözüm buluyor;
a) 2014 ağustos-2017 aralık arasında başakşehir ile oynadığı 8 maçta 1 galibiyet-2 beraberlik-5 mağlubiyet almış, 10 gol atıp 22 gol yemiş ve tam 3 kere 4 farklı mağlubiyet yaşamış olan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 6 maçta ise 3 galibiyet-2 beraberlik-1 mağlubiyet alıp, 8 gol atıp sadece 4 gol yiyor.
b) 2014 ağustos-2017 aralık arasında beşiktaş ile oynadığı 7 maçta 2 galibiyet 1 beraberlik 4 mağlubiyet alan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 5 maçta ise 2 galibiyet-1 beraberlik-2 mağlubiyet alıyor.
c) 2014 ağustos-2017 aralık arasında trabzonspor ile oynadığı 7 maçta 2 galibiyet-0 beraberlik-5 mağlubiyet almış olan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 5 maçta ise 2 galibiyet-1 beraberlik-2 mağlubiyet alıyor.
d) 2014 ağustos-2017 aralık arasında fenerbahçe ile oynadığı 8 maçta 2 galibiyet-3 beraberlik-3 mağlubiyet almış olan galatasaray, kendisinin gelişinden sonraki 6 maçta ise 1 galibiyet-5 beraberlik-0 mağlubiyet alıyor.
yani galatasaray'ın bu 4 takıma karşı;
2014 ağustos-2017 aralık arası karnesi: 30 maçta 7 galibiyet-6 beraberlik-17 mağlubiyet (0.9 puan ortalaması)
2017 aralık-2020 aralık arası karnesi: 22 maçta 8 galibiyet-9 beraberlik-5 mağlubiyet (1.5 puan ortalaması)
görüldüğü üzere puan ortalamasındaki artışın boyutu muazzam. %67'lik bir artış var.
13- bütün bunları yaparken uzun yıllar yaşadığımız deplasman sorununa çözüm buluyor ve yıllardır çok zorlandığımız, neredeyse galibiyet bile alamadığımız, çoğunlukla kaybettiğimiz başakşehir, fenerbahçe, rizespor, sivasspor deplasmanlarında 2020 senesi içinde 4 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyetlik istatistik yakalıyor. en önemlisi, fenerbahçe'nin 20 senelik kadıköy serisini eze eze bitiriyor (bkz: 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı).
14- bütün bunları yaparken birçok güçlü üyesi kendisine düşman olan türk spor medyası, neredeyse tamamı kendisine düşman olan tff, pfdk, tahkim kurulu gibi kurullarla cebelleşiyor. 3. senesini doldurmak üzere olduğu son döneminde tamamına yakını haksız olmak üzere ayrı ayrı sebeplerden dolayı farklı zamanlarda olmak üzere tam 16 maç ceza alıyor.
bu 14 maddede saydıklarımı bahsettiğim şartlarda yerine getirecek hoca bırakın türkiye'yi, dünyada yok. yönetimin inanılmaz transfer beceriksizliklerine, süper lig 2018-2019 sezonu'nun tamamında ve süper lig 2019-2020 sezonu'nun pandemi sonrasında aleyhimize yapılan ekstrem hakem hatalarına değinmiyorum bile. bu 14 maddeyi en büyük oranda gerçekleştirecek hoca jürgen klopp'tur herhalde. bakalım o ne kadarını gerçekleştiriyor.
1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. maddeleri az çok klopp'da gerçekleştirir. 11. maddeyi de aynı şekilde. yalnız kalan maddelerde sıkıntı var. tek tek bakalım;
- 8. madde (3 senede 2 şampiyonluk): klopp hiçbir zaman kısa vadede başarı bekleyen bir takım çalıştırmadı. kovulmadan 3 sene boyunca takımımızı çalıştırdığı senaryoda maksimum 1 şampiyonluk kazandırırdı. hele ki süper lig 2017-2018 sezonu gibi 3 takımla birden yarıştığımız bir sezonda asla şampiyon olamazdık (ki fatih hoca bizi bu sezonun yarısında takım ligde 3. iken gelmesine rağmen şampiyon yaptı).
- 9. madde (maaş sıkıntıları): klopp'un takımlarının hiç maaş sıkıntısı yaşadığını düşünmüyorum, bize gelmiş olsa 2 aya "ben nasıl bir yere geldim lan" diyip kariyerinin devamını planlamaya başlardı. fatih hoca bunu yapmak yerine bu sıkıntıları göğüslemeyi seçti.
- 10. madde (taraftarla bütünleşme): bunu klopp nispeten yapabilirdi. taraftarla arası çok iyi olurdu ama amiyane tabirle "%100 gs" olamazdı.
- 12. madde (büyük maç performansı): buna da emin değilim açıkçası. 1.5 puan ortalaması tabii ki büyük bir başarı değil ama 0.9'dan 1.5'e çıkarmak çok ciddi bir başarı. kaldı ki fatih hoca, başakşehir ve trabzonspor'un güçlerini büyük ölçüde arttırıp şampiyonluğa oynar hale geldiği döneme denk geldi. klopp burada belki daha iyisini de yapardı ama zor yine de. zaten süper lig 2017-2018 sezonu'ndaki 4 maçta alınan 10 puan (fb dep-ts-başak-bjk) kafadan düşüyor. derbilerde kabusu yaşayan, her seferinde ezilerek kaybeden (bkz: #2999152) takıma o 4 maçta 10 puanı fatih hoca dışında kim aldırırdı bilinmez.
- 13. madde (2020 deplasman performansı ve 20 yıllık serinin bitişi): 2020'ye kadar kalabilse bunu klopp da sağlardı onda bir sorun yok. ama 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı'nı klopp o şekilde kazandırabilir miydi işte bu soru işareti. o serinin baskısında ne eric gerets'ler, karl-heinz feldkamp'lar, michael skibbe'ler, frank rijkaard'lar, roberto mancini'ler dağıldı. fatih terim'in ise son dönemindeki kadıköy istatistiği 3 maçta 1 galibiyet-2 beraberlik-0 mağlubiyet, toplamda (galatasaray kariyeri olarak) kadıköy istatistiği 3 galibiyet-6 beraberlik-5 mağlubiyet.
- 14. madde (düşmanlık): bu madde klopp için geçerli olmazdı ama bir şekilde geçerli oldu diyelim. klopp türkiye'de 3 ay dayanamazdı.
klopp bile 14'te 8, hadi bilemedin 14'te 10 yapıyor. bizim hocamız 14'te 14. alın klopp'u istediğiniz hocayı koyun bu karşılaştırmaya. 14'te 10'u geçecek bir tane bile hoca bulamazsınız. ister simeone, ister guardiola, ister ancelotti, ister zidane, ister conte, ister simeone, ister mourinho, ister şenol güneş... çok iyi teknik direktörler oldukları bilinen, bize gelmeden önce harika kariyerlere sahip olan mancini'yi, prandelli'yi, rijkaard'ı, skibbe'yi, gerets'i, denizli'yi vs. denedik ve sonuçlarını gördük zaten.
bu bahsettiklerimi gerçekleştirdiği dönemse en başarılı 1 değil, 2 değil, 3. dönemi olan, 1996-2000 ve 2011-2013 dönemine göre nispeten sönük kalan 4. dönemi. bu sönüklüğün en önemli, belki de tek sebebi ise bu döneminde şu ana kadar yapamadığı şey: avrupa kupalarında başarı getirmek. kaldı ki bu bile fatih terim'in bozduğu bir şey değil, düzeltemediği bir şey;
avrupa'da galatasaray'ın;
2014 ocak-2017 aralık arası karnesi: 18 maçta 1 galibiyet-6 beraberlik-11 mağlubiyet (0.5 puan ortalaması)
2017 aralık-2020 aralık arası karnesi: 18 maçta 3 galibiyet-4 beraberlik-10 mağlubiyet (0.72 puan ortalaması)
iki karne de felaket, ama dediğim gibi: "iki karne de felaket". yani kendisi yokken de pek bir numaramız yoktu avrupa'da. hatta kendisiyle nispeten daha başarılıyız puan itibariyle.
zaten kimse kusura bakmasın, bütün bu saydıklarımı bu kadar zor bir futbol ikliminde gerçekleştirip bir de üstüne avrupa'da başarı getirecek adam dünyada yok. 2017 aralık'ta takımı alıp avrupa'da beklenen başarıyı getirecek adam varsa bile o da bu 14 maddenin en az yarısını yerine getiremez, yerine getiremediği maddeler sonucunda da kazığa oturtulurdu.
galatasaray taraftarı'nın içindeki bir güruh kendisinden daha ne bekliyor anlamıyorum. daha ne yapsın bu adam. 4. döneminde bile yaptıklarını tek tek saydım. bu kadar modern, bu kadar çalışkan, bu kadar winner, bu kadar başarılı, bu kadar galatasaraylı, bu kadar kusur örten (maaş sıkıntıları mesela) ve bu kadar özeleştiri yapan (kameralar önünde olmasa bile kendi içinde özeleştiri yaptığını değişime açık oluşu kanıtlıyor), bu kadar hakkımızı savunan bir teknik direktörümüz var. 100 yılda bir gelecek bir şey tüm bu özellikleri kendisinde toplamış biri. buna rağmen kötü giden her maçtan sonra kazığa oturtmaya, linç etmeye çalışıyor birçok taraftarımız. 2013 eylül-2017 aralık arasında yaşadıklarımızdan da ders çıkarmıyor bu güruh.
sonra savunanlara biatçı, sempatizan deniyor. sanki savunanlar kendisini kara kaşına, kara gözüne bakarak savunuyor. başarı tablosu ortada, hem de nispeten kötü geçiyor denilen dönemdeki tablo bu. adam 67 yaşına geldi, neredeyse her şeyi kazandı; hala hırslı, hala motive. "bir de şampiyonlar ligi kazandırayım galatasaray'a" diyor. ligde her sene aynı motivasyonla devam ediyor. kendisinin olmadığı 53 senede sadece 14 lig kupası kazanmış takıma 11 senede 8 lig kupası kazandırıyor, hani lig kupası elimizin kiri ya(!). bu kadar başarılı ve geleceğimizi düşünen bir adamı savunmak biatçılığın değil akılcılığın bir gereğidir. bunu göremeyenlerin olması çok üzücü.
bir de hocayı "tripli" bulan, sanki fatih terim aksini söylemiş gibi "fatih terim galatasaray'dan büyük değildir." diyen bir güruh var ki onlara da ne desek az.
- atletico madrid, diego simeone'nin tüm nazını çekiyor. yıllık 43 milyon euro maaş veriyor.
- psg, neymar ve kylian mbappe'nin tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım zlatan ibrahimovic'in tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım cristiano ronaldo'nun tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım jose mourinho'nun tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım lebron james'in tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım pep guardiola'nın tüm nazını çekiyor.
- gittiği her takım marcelo bielsa'nın tüm nazını çekiyor.
vs. vs.
ama galatasaray fatih terim'in nazını çekemeyecek. acaba pep guardiola'nın bitmek bilmeyen istekleri sonrası manchester city taraftarı da pep için "manchester city'den büyük değil" diyor mudur?
- "fatih terim bu isimlerden çok daha ağır konuşuyor" denilebilir. ama fatih terim'in bu isimlerden çok daha zor şartlarda, çok daha anti-profesyonel insanlarla çalıştığını da göz önünde bulundurmak lazım.
- "fatih terim bu isimlerle kıyaslanamaz, bu isimler terim'den çok daha büyük isimler" diyecekler de olabilir. ama bu isimlerin çalıştığı camialar da galatasaray'dan çok daha büyük camialar. burada kıyaslamayı büyüklük üzerinden değil, camiaya ifade ettiği anlam üzerinden yapmak lazım. ve lebron-cleveland dışında verdiğim hiçbir örnek bu konuda fatih terim-galatasaray örneği kadar güçlü değil.
sadede gelecek olursak fatih terim gibi bir deha, bir kulübün başına ancak 100 yılda bir gelecek bir şanstır. galatasaray da kulüp aklı sayesinde bu şansı olabildiğince iyi değerlendirmiştir. şu son döneminde de fatih terim bizi bir şekilde "doğru yol"a sokmuş, o yolda yavaş ama emin adımlarla ilerletmektedir. hocanın kendisinden sonrasını da düşündüğü fikrindeyim. o yüzden takıma kalıcı ve güçlü bir oyun sistemi, kalıcı ve güçlü bir altyapı yapılanması, kalıcı ve güçlü bir "transfer şekli" aşılamaya çalışıyor. işler yolunda giderse bunları başaracağını ve tam bir avrupa takımı olacağımızı düşünüyorum. umarım teknik ekip arkadaşları, yönetim üyeleri ve oyuncuları kendisinin vizyonuna ayak uyduracak kabiliyette olur.
avrupa konusunu da kesinlikle dert etmiyorum. biz "doğru yol"a girdiğimiz sürece avrupa'da başarı 2020'de gelmez, hadi diyelim 2021'de de gelmez, ama 2022 ve sonrasında muhakkak başarı gelir. yeter ki 2019-2020 sezonu yaz transfer dönemi'nde yaptığımız gibi yanlış yola sapmayalım.
edit: yazıdaki 14 maddeyi objektif bir şekilde yazmaya özen gösterdim. zaten içerik çoğunlukla bilgi ya da bilgi destekli yorum oldu. yine de fatih terim'in bu maddelerdeki başarısı konusunda farklı fikirlerde olan ve/veya entry'de bilgi hatası tespit eden yazar arkadaşları mesaj kutuma beklerim*.