6453
taraftarı olmaktan gurur duyduğum galatasaray’ın, modern dünyaya ayak uydurabilmiş en olgun görüşlü taraftar topluluğunu içinde barındıran galatasaray sözlüğe çaylak da olsa ilk yazımı yazmaktan dolayı gurur duyuyorum. insanın kişiliği- karakteri tuttuğu takımdan nasıl etkilenir işte bunun tam tanımıdır galatasaray aslında. ya da karakterine en çok uyan takımımı tutuyor insan işte bu iki düşünce arasında ince bir çizgi var gibi görünüyor ve bu ince çizgi üzerinde tam 35 – 40 milyon civarında belki daha fazla taraftar bulunmakta. galatasaray bir spor takımından çok daha fazlasıdır, düşünsenize yenildiğimiz bir maçtan sonra kaçımız bir daha ki maça kadar yorumları dinliyor ya da televizyonu seyrediyoruz. kendimizi hemen izole ediyoruz, başkaları bunu yenilgiyi kaldıramamak olarak algılıyor ama aslında gerçekte olan şu ; kimsenin galatasaray için yaptığı eleştiriyi duymak istemiyoruz. çünkü galatasaray hepimizin hayatındaki belki de en beyaz sayfa. o sayfaya kara bir yazı eklensin istemiyoruz. fm ya da cm oyunlarını neden bu kadar seviyoruz o kadar belli ki tüm bu oyunları kabul edelim galatasaray var diye bu kadar tuttuk işte bu yüzden aslında pek çoğumuz hala 1999-2000 sezonunda kaldık. çıkamadık oradan. hala gözlerimiz hagi’ yi arıyor. fatih terim hala hepimizin aklında o zamanki terim. elmander bize hakan şükür’ü hatırlatmıyor muydu sizce de? her gelen stoperde bülent korkmaz aidiyetini ve onun fedakarlığını aramadık mı? hala orta saha denince okan-suat-emre ile kıyaslarız her sezon başı kadroyu. bek tariflerimiz hep bellidir aslında isim vermesek de hakan ünsal ya da fatih akyel’dir bizim için. diyorum ya çıkamadık biz oradan. bu gidişle de daha uzun bir süre kalacağız çünkü efsanemiz, teknik direktörümüz, canımız ciğerimiz fatih terim ‘de hala çıkamadı oradan. 20 senede galatasaray camiası 8 başkan ve yönetim kurulu değiştirdi ancak görünüyor ki onlar da hala 1999-2000 sezonunda kalmış. zaten öyle olmasaydı şu anda fatih terim belki bir avrupa takımının başındaydı ve belki bizde başka bir seviyedeydik. mesela eminim ki herkes 2002 şampiyonluğundan sonra lucescu galatasaray’da devam etseydi acaba ne olurdu sorusunu kendisine her sezon belli periyotlarda soruyordur. kuvvetle ihtimal paralel evrende belki de şampiyonlar ligi kupasını almışızdır. ama 20 sene sonra gelin görün ki hala 17 mayıs 2000 uefa kupası maçını izliyor ve ağlıyoruz.