26713
düşünün, karnınız acıkmış, bir lokantaya gitmişsiniz. lokanta da türk lokantası, öyle afilli, başkalarının gidip sizi içeri almadıkları gıpta edilen uluslararası avrupa restoranlarından değil. bildiğimiz, annemizin yemeklerini yapan lokantalardan.
eh paranız da o kadarına yettiğinden bir kuru fasulye pilav söylüyorsunuz. yemek bir geliyor, pilav pişmemiş, pirinçler takır takır. fasulye deseniz soğuk, ısıtmamışlar. "yav bu ne biçim iş?" diyorsunuz, aşcıbaşı diyor ki "e benim istediğim malzemeleri almadı lokanta sahibi, bu malzemeler ile bu kadar."
"e zaten ben de şatobriyan ve mayonezli levrek istemedim ki? şu fasulyeyi bir ısıtsaydın bari bana vermeden" diyecek oluyorsunuz, aşcıbaşının etrafındaki insanlar "şefimin elinde biraz havyar ve ıstakoz olsa, o zaman gör sen ne yemekler yapardı ah" diye aşcıyı savunuyor hala.
üç senedir tek istediğimiz şu, yemeği biraz ısıtın, pilavı bir on dakka daha pişirin bari karnımız doysun. yok, anlatamıyoruz.
fatih terim efsanemizdir, diye bitireyim de fazla ofsayt almayayım.
işin şakası bir yana, malesef kendisinin teknik direktörlükle bir alakası kalmamış, veya teknik direktörlüğün onunla bir alakası kalmamış. şu saatten sonra sadece kendi kredisi ve imajından yer, bu da en çok onu seven bizleri üzer. yarısı yaşında hocalar kendisine ders verir oldu, o almadığını iddia ediyor, ama o dersler şamar gibi bizim yüzümüze iniyor.
kendisinin neden hiç yannda yardımcı hoca yetiştirmediği, iyi bir ikinci adam barındırmadığı sorusuna cevap da bu yaşadığımız günler. ne kadar başarısız olursa olsun, alternatifsiz kalsın diye.
başkan mı olacak, yönetici mi olacak, karar versin, yoksa yakında olay çıkacak, o gemi de kaçacak.
eh paranız da o kadarına yettiğinden bir kuru fasulye pilav söylüyorsunuz. yemek bir geliyor, pilav pişmemiş, pirinçler takır takır. fasulye deseniz soğuk, ısıtmamışlar. "yav bu ne biçim iş?" diyorsunuz, aşcıbaşı diyor ki "e benim istediğim malzemeleri almadı lokanta sahibi, bu malzemeler ile bu kadar."
"e zaten ben de şatobriyan ve mayonezli levrek istemedim ki? şu fasulyeyi bir ısıtsaydın bari bana vermeden" diyecek oluyorsunuz, aşcıbaşının etrafındaki insanlar "şefimin elinde biraz havyar ve ıstakoz olsa, o zaman gör sen ne yemekler yapardı ah" diye aşcıyı savunuyor hala.
üç senedir tek istediğimiz şu, yemeği biraz ısıtın, pilavı bir on dakka daha pişirin bari karnımız doysun. yok, anlatamıyoruz.
fatih terim efsanemizdir, diye bitireyim de fazla ofsayt almayayım.
işin şakası bir yana, malesef kendisinin teknik direktörlükle bir alakası kalmamış, veya teknik direktörlüğün onunla bir alakası kalmamış. şu saatten sonra sadece kendi kredisi ve imajından yer, bu da en çok onu seven bizleri üzer. yarısı yaşında hocalar kendisine ders verir oldu, o almadığını iddia ediyor, ama o dersler şamar gibi bizim yüzümüze iniyor.
kendisinin neden hiç yannda yardımcı hoca yetiştirmediği, iyi bir ikinci adam barındırmadığı sorusuna cevap da bu yaşadığımız günler. ne kadar başarısız olursa olsun, alternatifsiz kalsın diye.
başkan mı olacak, yönetici mi olacak, karar versin, yoksa yakında olay çıkacak, o gemi de kaçacak.