5
galatasarayımızın türk futbolunda 1992-2002 yılları arasına kurduğu muhteşem üstünlük periyodunda yaşanmış, fatih terim'in euro 96 sonrası takıma katılmasıyla sona eren fetret devrinin başlangıcı olan sezondur. ligde ilk yarı bittiğinde, averajla arkasında olan direkt rakibi beşiktaş'ı da üstün bir oyunla yenmiş son iki sezonun şampiyonu galatasaray'ın iki kupayı da alacağından taraflı tarafsız herkes emin gibiydi.
ancak ikinci yarının ortalarında oynanan ardışık 2 iç saha karşılaşması olan 26 şubat 1995 galatasaray samsunspor maçı ve 12 mart 1995 galatasaray gaziantepspor maçı'nı tek farkla; büyük hezimete dönüşen erteleme karşılaşması 15 mart 1995 galatasaray antalyaspor maçı'nı da 3 farkla kaybedince, rakip beşiktaş'ın formunu sürdürmesiyle bir anda lige havlu atmıştık. üstelik bu maçların arasında beşiktaş'ı deplasmanda yenmemiz* de kâr etmemişti. ancak bununla da kalmamış, daha şoku atlatamadan trabzonspor'la 5 ve 12 nisan'da oynadığımız türkiye kupası maçlarının ikisini de tek farkla kaybederek hüsranımızı ikiye katlamıştık. sezonu o günlerin kaybedenler turnuvası olan başbakanlık kupasını (lig ikincisiyle kupa finalisti karşılaşırdı) tüm zamanların en iyi kaybedeni fenerbahçe'nin elinden penaltılarla alarak* kapatmıştık.
bu sezonun tüm faturası ben de dahil neredeyse herkes tarafından 1994 yazında takımın başına getirilen ve yukarda sözü edilen antalyaspor maçından sonra kovulan reinhard saftig abimize kesilmiş olsa da galatasarayımızı yönetenlerin çeşitli önemli başarıların yaşandığı dönemlerin ardılları olan 2013 sonbaharı, 2000-01 ve 2019-20 sezonlarındaki planlama ve yönetim hatalarıyla yol açtıkları süreçleri gördükten ve yaşadıktan sonra camia çapında başarı açlığının sürdürülmesi konusundaki görüşlerim oldukça değişti. siz saha içindeki hırsı beslemek yerine başka dengelerle uğraşmaya başlayınca, yarattığınız boşluğu dolduracak rakip her zaman oluyor ve araya girip şampiyon olarak sizi bunalımlı dönemlere sürükleyebiliyor.
konudan uzaklaşmayalım, bu kırılgan hâlimiz maalesef türkiye birinci ligi 1995-1996 sezonunda da benzer şekilde sirayet etmiş, tek devrede üç derbi kaybetmiştik ***. ikinci yarıya dörtte dört ile başlamış fakat yine bir şekilde üst üste denk gelen iç saha antalya* ve bu sefer deplasman samsun* maçlarını kaybederek sezona dair umutlarımızdan daha mart ayında vazgeçmiştik. ancak kendi nefsime, 1994-95 sezonu kadar üzüldüğüm bir galatasaray hikâyesi hatırlamıyorum.
ancak ikinci yarının ortalarında oynanan ardışık 2 iç saha karşılaşması olan 26 şubat 1995 galatasaray samsunspor maçı ve 12 mart 1995 galatasaray gaziantepspor maçı'nı tek farkla; büyük hezimete dönüşen erteleme karşılaşması 15 mart 1995 galatasaray antalyaspor maçı'nı da 3 farkla kaybedince, rakip beşiktaş'ın formunu sürdürmesiyle bir anda lige havlu atmıştık. üstelik bu maçların arasında beşiktaş'ı deplasmanda yenmemiz* de kâr etmemişti. ancak bununla da kalmamış, daha şoku atlatamadan trabzonspor'la 5 ve 12 nisan'da oynadığımız türkiye kupası maçlarının ikisini de tek farkla kaybederek hüsranımızı ikiye katlamıştık. sezonu o günlerin kaybedenler turnuvası olan başbakanlık kupasını (lig ikincisiyle kupa finalisti karşılaşırdı) tüm zamanların en iyi kaybedeni fenerbahçe'nin elinden penaltılarla alarak* kapatmıştık.
bu sezonun tüm faturası ben de dahil neredeyse herkes tarafından 1994 yazında takımın başına getirilen ve yukarda sözü edilen antalyaspor maçından sonra kovulan reinhard saftig abimize kesilmiş olsa da galatasarayımızı yönetenlerin çeşitli önemli başarıların yaşandığı dönemlerin ardılları olan 2013 sonbaharı, 2000-01 ve 2019-20 sezonlarındaki planlama ve yönetim hatalarıyla yol açtıkları süreçleri gördükten ve yaşadıktan sonra camia çapında başarı açlığının sürdürülmesi konusundaki görüşlerim oldukça değişti. siz saha içindeki hırsı beslemek yerine başka dengelerle uğraşmaya başlayınca, yarattığınız boşluğu dolduracak rakip her zaman oluyor ve araya girip şampiyon olarak sizi bunalımlı dönemlere sürükleyebiliyor.
konudan uzaklaşmayalım, bu kırılgan hâlimiz maalesef türkiye birinci ligi 1995-1996 sezonunda da benzer şekilde sirayet etmiş, tek devrede üç derbi kaybetmiştik ***. ikinci yarıya dörtte dört ile başlamış fakat yine bir şekilde üst üste denk gelen iç saha antalya* ve bu sefer deplasman samsun* maçlarını kaybederek sezona dair umutlarımızdan daha mart ayında vazgeçmiştik. ancak kendi nefsime, 1994-95 sezonu kadar üzüldüğüm bir galatasaray hikâyesi hatırlamıyorum.