3159
öyle sığ, öyle temelsiz şekilde eleştiriliyorlar ki insan ister istemez savunmaya geçiyor.
en sığ eleştiriden başlayalım. "takımın hakkını savunmuyorlar" saçmalığı. sahaya inip adam kovalayan, silah çekip hakem vuracağını söyleyen, taraftarıyla kavga etmek için tribünden atlayan başkanlar dururken açık ara en çok ceza alan başkanın mustafa cengiz olmasını bir kenara bırakalım ve şu soruyu soralım: "sen kendi hakkını savunabiliyor musun arkadaşım?". bu konuda söyleyecek çok şey var aslında da defalarca söylendi. sonra "isviçreli bunlar" deyince de kızıyorlar.
ikincisi "mali yönden tamam ama". bunun aslında ne kadar önemli olduğunun farkında değiller. çünkü görmediler. avrupa'dan men edilmenin döndürülmesinin ne olduğunu bilmiyorlar. şampiyon olduğumuz sene şampiyonlar ligi'ne gidemeseydik anlardık herhalde. biz şampiyon olmuşken fener gitseydi mesela. o zaman önemini kavrardık. bunu anlamak istemeyen adama riva ve florya konusunu da anlatamazsın. antrenman sahasız kalıyorduk.
diğeri de "fatih terim'e şükretsinler". bu sene de etsinler mi mesela. ama bu sene hocaya değil yönetime yazar, değil mi? neden peki? çünkü paşa gönlü öyle istiyor. başarılıyken "hoca yaptı", başarısızken "yönetimin suçu". tanıdık geliyor değil mi? iyi not alınca "ben aldım", kötü not alınca "hoca verdi". başarı da başarısızlık da ekip işidir. öyle kafaya göre istediğimizi istediğimize yazamayız. şampiyon olan da ekiptir, altıncı olan da.
fatih hoca fetişinden de vazgeçmek lazım. hocayı sevmek, saygı duymak, sonsuz kredi vermek başka, fetiş bambaşka bir şey. hoca, emre belözoğlu için "emre benim evladım. gelip kaptan olacak" dese, "emre'yi almayan yönetim s*kt*rsin gitsin" diyecek insanlar var. bütün devre arasını arda'yla yedik. her maç önü, maç sonu arda için yönetime mesaj(?) verdi hoca. ama burada ne konuşuluyor? "bu yönetim hocasına cevap vermek için basın toplantısı düzenledi". pes. fatih hoca canımız, ciğerimiz. ama çalışması zor bir insan. kavga etmediği başkan yok. yine oldukça iyi çalışıyorlar bana göre.
hatası yok mu bu yönetimin? elbette var. transfer konusunda, özellikle risk alma bağlamında, yetersizler. ffp cezası olsa da belirli adımları atmak gerekiyor. risk almayınca getirisi de olmuyor. bir de çok aleni iş yapıyorlar. özellikle ali naci küçük ve süleyman rodop üzerinden haber yaptırıp sonra da beceremeyince binbir takla atıyorlar. basiretsiz değiller. ama çok becerili de değiller. "menajere para kaptırılmasın" anlayışıyla alım ve özellikle satım konusunda sınıfta kalabiliyorlar. halbuki biraz da piyasaya uygun iş yapmak lazım.
sonuç olarak artıları, eksilerinin çok önündedir bu yönetimin. zaten başka aday mı var yahu? lisecilerin adayı dursun özbek ya da eşref hamamcıoğlu. muhalefetin desen burak elmas. yok işte, çıkanlar bunlar koca camiadan.
en sığ eleştiriden başlayalım. "takımın hakkını savunmuyorlar" saçmalığı. sahaya inip adam kovalayan, silah çekip hakem vuracağını söyleyen, taraftarıyla kavga etmek için tribünden atlayan başkanlar dururken açık ara en çok ceza alan başkanın mustafa cengiz olmasını bir kenara bırakalım ve şu soruyu soralım: "sen kendi hakkını savunabiliyor musun arkadaşım?". bu konuda söyleyecek çok şey var aslında da defalarca söylendi. sonra "isviçreli bunlar" deyince de kızıyorlar.
ikincisi "mali yönden tamam ama". bunun aslında ne kadar önemli olduğunun farkında değiller. çünkü görmediler. avrupa'dan men edilmenin döndürülmesinin ne olduğunu bilmiyorlar. şampiyon olduğumuz sene şampiyonlar ligi'ne gidemeseydik anlardık herhalde. biz şampiyon olmuşken fener gitseydi mesela. o zaman önemini kavrardık. bunu anlamak istemeyen adama riva ve florya konusunu da anlatamazsın. antrenman sahasız kalıyorduk.
diğeri de "fatih terim'e şükretsinler". bu sene de etsinler mi mesela. ama bu sene hocaya değil yönetime yazar, değil mi? neden peki? çünkü paşa gönlü öyle istiyor. başarılıyken "hoca yaptı", başarısızken "yönetimin suçu". tanıdık geliyor değil mi? iyi not alınca "ben aldım", kötü not alınca "hoca verdi". başarı da başarısızlık da ekip işidir. öyle kafaya göre istediğimizi istediğimize yazamayız. şampiyon olan da ekiptir, altıncı olan da.
fatih hoca fetişinden de vazgeçmek lazım. hocayı sevmek, saygı duymak, sonsuz kredi vermek başka, fetiş bambaşka bir şey. hoca, emre belözoğlu için "emre benim evladım. gelip kaptan olacak" dese, "emre'yi almayan yönetim s*kt*rsin gitsin" diyecek insanlar var. bütün devre arasını arda'yla yedik. her maç önü, maç sonu arda için yönetime mesaj(?) verdi hoca. ama burada ne konuşuluyor? "bu yönetim hocasına cevap vermek için basın toplantısı düzenledi". pes. fatih hoca canımız, ciğerimiz. ama çalışması zor bir insan. kavga etmediği başkan yok. yine oldukça iyi çalışıyorlar bana göre.
hatası yok mu bu yönetimin? elbette var. transfer konusunda, özellikle risk alma bağlamında, yetersizler. ffp cezası olsa da belirli adımları atmak gerekiyor. risk almayınca getirisi de olmuyor. bir de çok aleni iş yapıyorlar. özellikle ali naci küçük ve süleyman rodop üzerinden haber yaptırıp sonra da beceremeyince binbir takla atıyorlar. basiretsiz değiller. ama çok becerili de değiller. "menajere para kaptırılmasın" anlayışıyla alım ve özellikle satım konusunda sınıfta kalabiliyorlar. halbuki biraz da piyasaya uygun iş yapmak lazım.
sonuç olarak artıları, eksilerinin çok önündedir bu yönetimin. zaten başka aday mı var yahu? lisecilerin adayı dursun özbek ya da eşref hamamcıoğlu. muhalefetin desen burak elmas. yok işte, çıkanlar bunlar koca camiadan.