7
14 haziran 2020 çaykur rizespor galatasaray maçının bitimiyle beraber aklıma gelen, 14 yıl aradan sonra şampiyon olunan 86-87 sezonunun (hani son günlerde beşiktaş'ın ağlayıp durduğu, şampiyonluk istediği sezon) 35. haftasında deplasmanda 2-0 kaybettiğimiz maçtır. (maça dair bir anektot; rizespor'un gollerinden ilkini abdullah avcı atmıştır)
o zamanlar galibiyete 2 puan verilen ligimizde bu mağlubiyetle bitime 3 hafta kala lider beşiktaş'ın 2 puan gerisine düşmüştük.
sonrasında beşiktaş'ın arka arkaya hem malatyaspor yenilgisi hem de denizlispor beraberliği ile olma ihtimali çok düşük olan olasılık gerçekleşti ve son haftaya 1 puan farkla lider girmiştik, sonrası o malum eskişehirspor maçı.
(bkz: 7 haziran 1987 galatasaray eskişehirspor maçı) - galatasaray tarihinin akışını değiştiren, şahlanışın başladığı şampiyonluk budur bence...
ben bu sezonun son haftalarında yaşadıkları tökezlemeyi biraz da namağlup ikinci bitirdiğimiz bir önceki sezonda çevrilen alavere dalaverenin ilahi diyet ödemesi olduğunu düşünenlerdenim. zira 85-86 sezonunda beşiktaş'ın ne hikmetse attığı toplam 65 golün yaklaşık yarısını ligin son 10 haftasında atması, hele bir sakaryaspor maçı var ki, engin'in (1-2 sezon sonra transfer ettikleri!) yediği golleri galatasaray atmış olsa, ve o sezon galatasaray şampiyon olmuş olsa, bunlar tff'ye çoktaan bir dilekçe de bu sezon için verirlerdi.
(bkz: 25 mayıs 1986 beşiktaş sakaryaspor maçı)
2019-2020 sezonuna geri dönersek, şimdi yine son dönemeç, yine bir rizespor mağlubiyeti, buraya kadar 86-87 ile benzer benzer ama ilaveten 2 çok önemli olumsuzluk var bu kez;
1-) takımın bel kemiğinin sakat ya da cezalı olması
2-) önümüzde bir değil, hatta sivasspor'u da sayarsak 3 takımın olması
her ne kadar geride alınabilecek 21 puan olması az sayılmaz ise de, geçen haftaki rizespor maçında oyuncularımızın çok da istekli olmayışı bizi üzdü. bunda büyük ihtimal muslera'nın sakatlandığı pozisyonun getirdiği korku ve endişe de etkili olmuş olabilir, ki bunu da anlayışla karşılamak lazım.
ben bu sezonki her türlü sonuç için şimdiden oyuncularımızın canları sağolsun diyorum.
kolay değil, hem sahadaki rakiplerle, hem hakemlerle, hem var ile, hem de dışarda fırsat kollayan tff ve alt kurumları olan pfdk ve tahkim ile mücadele etmek..
biraz dağınık oldu farkındayım ama doğaçlama oldu, aklıma geldiği gibi yazdım...
o zamanlar galibiyete 2 puan verilen ligimizde bu mağlubiyetle bitime 3 hafta kala lider beşiktaş'ın 2 puan gerisine düşmüştük.
sonrasında beşiktaş'ın arka arkaya hem malatyaspor yenilgisi hem de denizlispor beraberliği ile olma ihtimali çok düşük olan olasılık gerçekleşti ve son haftaya 1 puan farkla lider girmiştik, sonrası o malum eskişehirspor maçı.
(bkz: 7 haziran 1987 galatasaray eskişehirspor maçı) - galatasaray tarihinin akışını değiştiren, şahlanışın başladığı şampiyonluk budur bence...
ben bu sezonun son haftalarında yaşadıkları tökezlemeyi biraz da namağlup ikinci bitirdiğimiz bir önceki sezonda çevrilen alavere dalaverenin ilahi diyet ödemesi olduğunu düşünenlerdenim. zira 85-86 sezonunda beşiktaş'ın ne hikmetse attığı toplam 65 golün yaklaşık yarısını ligin son 10 haftasında atması, hele bir sakaryaspor maçı var ki, engin'in (1-2 sezon sonra transfer ettikleri!) yediği golleri galatasaray atmış olsa, ve o sezon galatasaray şampiyon olmuş olsa, bunlar tff'ye çoktaan bir dilekçe de bu sezon için verirlerdi.
(bkz: 25 mayıs 1986 beşiktaş sakaryaspor maçı)
2019-2020 sezonuna geri dönersek, şimdi yine son dönemeç, yine bir rizespor mağlubiyeti, buraya kadar 86-87 ile benzer benzer ama ilaveten 2 çok önemli olumsuzluk var bu kez;
1-) takımın bel kemiğinin sakat ya da cezalı olması
2-) önümüzde bir değil, hatta sivasspor'u da sayarsak 3 takımın olması
her ne kadar geride alınabilecek 21 puan olması az sayılmaz ise de, geçen haftaki rizespor maçında oyuncularımızın çok da istekli olmayışı bizi üzdü. bunda büyük ihtimal muslera'nın sakatlandığı pozisyonun getirdiği korku ve endişe de etkili olmuş olabilir, ki bunu da anlayışla karşılamak lazım.
ben bu sezonki her türlü sonuç için şimdiden oyuncularımızın canları sağolsun diyorum.
kolay değil, hem sahadaki rakiplerle, hem hakemlerle, hem var ile, hem de dışarda fırsat kollayan tff ve alt kurumları olan pfdk ve tahkim ile mücadele etmek..
biraz dağınık oldu farkındayım ama doğaçlama oldu, aklıma geldiği gibi yazdım...