2253
ilgaz çınar'ın doğru ve haklı bir şekilde yorumladığı tweet'deki haberde yer alan kurala göre, totalde 12 ama aktif olarak her maç 10 oyuncuyu kullanabilme, tribüne göndereceğin iki yabancı futbolcu için riskli bir adım olacaktır.
kazanıyorsan, risk alarak kazanırsan bu süreklilik değil şans olur. seni sevmeyenler daima bunu şans olarak görür ve sana aslında başarını kanıtlaman adına gerçekçi bir hareket amacı, bir nevi yeni şans doğurur. yabancı kuralını değiştirme iddiası, bu yönde haberleri pişirip medyaya sunmak, her defasında ortalığı kirli bir haber pozisyonu içerisinde bırakmak atıl kalması ideal olacak bir hareketin habercisidir. şansına hareket ediyoruz ama bizi arkadan itecek maalesef bir başarı olmadığı için hareketimiz ve aldığımız kararlar şansına sayılmaktan ziyade, bilinçli hareket edememeyi bize özetliyor.
ülke olarak en büyük sıkıntılarımız arasına mevcut ekonomi olduğu kadar, eğitimin sistemi ve sistemin eğitimi girmektedir. bir model eğitimi sistem haline dönüştürmek zorluğu kadar, modeli olgunlaşan sistemde eğitici rol modelleri üretmek, bir nevi kendini üreten sonuçlar doğuran yolu açmak kadar meşakkatli ve yorucu süreç olmasa gerek! peki, biz bu dediklerimin neredesinde duruyoruz? ilgaz bey çok önemli bir şeyi bana hatırlattı: 'altyapı organizasyonu...'
bu konuda hollanda'daki yeniden ortaya çıkmaya aday organizasyon şemalarını, dinamik alman mentalitesini, sekteye uğrasa bile işleyen portekiz modellerini düşünebiliriz. fakat uygunluk denen asıl mesele bizim kafamızı her defasında karıştırıyor. ciddi bir şekilde eğer borç yükünden taviz verilerek takımlar kurulmaya devam edilirse, yarın bir gün bitcoin ya da enerji zengini birisinin herhangi bir takımın hisselerine el attığını görebiliriz. futbolun ölmeyen yanını kendi ellerimizle göğsümüze hançeri uzatarak böylece öldürmüş olmaz mıyız?
mesele sayıların ötesinde ve bir 'şey' söylemeye çalışanların dediklerini önemseden yapmaya çalıştıkları bu 'şeyin' global futbol endüstrine entegrasyon adına nasıl zarar verebileceğini düşünemediklerini söylemekten bile utanıyorum ama sanırım daha fazla haklı olmanın utancını bize yaşatacaklar gibi.
külfet olmaları adına, yüksek meblağ içeren transferleri kontrol altında tutmanın, özellikle kap açıklamalarının dikkatle incelenerek eğer takımı borca gereğinden fazla sokan ve hatta transfer edilen yabancı yerine oynayabilecek gerçekten kaliteli iki yerli aynı mevkii futbolcuyu yedek, kadro dışı bırakmaya etki edecek hamlelerin üzerine gitmeniz gerekirken, 'yerli, ille yerli' olacak deyip, fatih terim'in yıllar evvel iyi kötü ortaya sunduğu model gibi yeni bir model sunmadan karar almak, yeni bir karanlık türkiye futbol dönemini aralayabilir.
+2, +4 gibi absürt kısıtlamalarla hangi yerli futbolcunun önemi ortaya çıkıyor bir bilebilsem! çünkü yapılan bu tür müdahaleler insanların kafasında 'evet, yabancı işi kötü, bir sınır gerekli gibi' algı oluşmasında yardımcı oluyor. fakat 2 birim paraya gelecek herhangi bir yerli futbolcunun 7-8 birim parayla transferi gerçekleştiği an, rakip takımlara atılmış bir çalım olarak düşünülmesine sebep olup, başarısızlığın üzerine yeni bir fanatizm tozu atmaktan başka bir hamle olmamaktadır.
yanılmayı, yanlış düşünmüş olmayı o kadar çok istiyorum ki!
kazanıyorsan, risk alarak kazanırsan bu süreklilik değil şans olur. seni sevmeyenler daima bunu şans olarak görür ve sana aslında başarını kanıtlaman adına gerçekçi bir hareket amacı, bir nevi yeni şans doğurur. yabancı kuralını değiştirme iddiası, bu yönde haberleri pişirip medyaya sunmak, her defasında ortalığı kirli bir haber pozisyonu içerisinde bırakmak atıl kalması ideal olacak bir hareketin habercisidir. şansına hareket ediyoruz ama bizi arkadan itecek maalesef bir başarı olmadığı için hareketimiz ve aldığımız kararlar şansına sayılmaktan ziyade, bilinçli hareket edememeyi bize özetliyor.
ülke olarak en büyük sıkıntılarımız arasına mevcut ekonomi olduğu kadar, eğitimin sistemi ve sistemin eğitimi girmektedir. bir model eğitimi sistem haline dönüştürmek zorluğu kadar, modeli olgunlaşan sistemde eğitici rol modelleri üretmek, bir nevi kendini üreten sonuçlar doğuran yolu açmak kadar meşakkatli ve yorucu süreç olmasa gerek! peki, biz bu dediklerimin neredesinde duruyoruz? ilgaz bey çok önemli bir şeyi bana hatırlattı: 'altyapı organizasyonu...'
bu konuda hollanda'daki yeniden ortaya çıkmaya aday organizasyon şemalarını, dinamik alman mentalitesini, sekteye uğrasa bile işleyen portekiz modellerini düşünebiliriz. fakat uygunluk denen asıl mesele bizim kafamızı her defasında karıştırıyor. ciddi bir şekilde eğer borç yükünden taviz verilerek takımlar kurulmaya devam edilirse, yarın bir gün bitcoin ya da enerji zengini birisinin herhangi bir takımın hisselerine el attığını görebiliriz. futbolun ölmeyen yanını kendi ellerimizle göğsümüze hançeri uzatarak böylece öldürmüş olmaz mıyız?
mesele sayıların ötesinde ve bir 'şey' söylemeye çalışanların dediklerini önemseden yapmaya çalıştıkları bu 'şeyin' global futbol endüstrine entegrasyon adına nasıl zarar verebileceğini düşünemediklerini söylemekten bile utanıyorum ama sanırım daha fazla haklı olmanın utancını bize yaşatacaklar gibi.
külfet olmaları adına, yüksek meblağ içeren transferleri kontrol altında tutmanın, özellikle kap açıklamalarının dikkatle incelenerek eğer takımı borca gereğinden fazla sokan ve hatta transfer edilen yabancı yerine oynayabilecek gerçekten kaliteli iki yerli aynı mevkii futbolcuyu yedek, kadro dışı bırakmaya etki edecek hamlelerin üzerine gitmeniz gerekirken, 'yerli, ille yerli' olacak deyip, fatih terim'in yıllar evvel iyi kötü ortaya sunduğu model gibi yeni bir model sunmadan karar almak, yeni bir karanlık türkiye futbol dönemini aralayabilir.
+2, +4 gibi absürt kısıtlamalarla hangi yerli futbolcunun önemi ortaya çıkıyor bir bilebilsem! çünkü yapılan bu tür müdahaleler insanların kafasında 'evet, yabancı işi kötü, bir sınır gerekli gibi' algı oluşmasında yardımcı oluyor. fakat 2 birim paraya gelecek herhangi bir yerli futbolcunun 7-8 birim parayla transferi gerçekleştiği an, rakip takımlara atılmış bir çalım olarak düşünülmesine sebep olup, başarısızlığın üzerine yeni bir fanatizm tozu atmaktan başka bir hamle olmamaktadır.
yanılmayı, yanlış düşünmüş olmayı o kadar çok istiyorum ki!