338
(bkz: türk basketbolu)
şu sıralar oynanan 24 şubat 2020 isveç türkiye basketbol maçında tertemiz dökülen takım, tıpkı 21 şubat 2020 türkiye hollanda basketbol maçında olduğu gibi.
modern basketbolun geldiği noktayı şahsen sevmiyorum. benim için basketbolda orta mesafe de vardır, pick oyunları da vardır, post up da vardır... ancak günümüz basketbolunda başarıya giden yol 3 sayıdan, şuttan geçiyor. bu konuda facia bir oyuncu havuzuna sahibiz. nba'deki temsilcilerimizi dışarda tutarsak biraz buğrahan tuncer ve melih mahmutoğlu dışında 3 sayıcımız yok. shane larkin'in devşirilmesine tabii ki sevindim fakat kağıt üstünde iyi bir uzun devşirmesi daha mantıklı gibi geliyordu bana; fakat yok abi, iyi ki türk yapmışız larkin'i de en azından scottie wilbekin'in olmadığı zamanlarda çembere 3 gönderebilecek bir oyuncumuz daha oldu. entry'i klavyeye aldığım saniyelerde yetenek olarak bizden oldukça geride olan isveç takımı sırf iyi 3 atabiliyor olması sebebiyle 10+ diferansı takıtakıverdi bize. sorun altyapılarda aslında; hala eski usul idman metotlarıyla oyuncu yetiştirmeye devam ediyor birçok kulüp. bir şeyleri yanlış yaptıklarını hala anlayamadılar ya da uğraşmak istemiyorlar. şuttur bu oyunun geleceği, altyapıdaki bebelere minik takımlardan itibaren full şut merkezli antrenman yaptırılmalı, old skool fundamental öğretileri bitti artık.
hollanda ve isveç karşılaşmaları gösterdi ki, melih'le sertaç şanlı dışındaki isimler büyük turnuvalarda bize katkı falan sağlayamaz. biraz buğrahan'la biraz metecan birsen de plase, hakeza berkan durmaz (gelişime açık). yalnız bu isimler şu an için rol oyuncuları, dolayısıyla bu isimlerden fazlasını beklemek üzer. doğuş balbay'ın, göksenin köksal'ın, semih erden'in ve/veya tolga geçim'in, kısacası beceri özürlü ya da akan oyunda şut özürlü hiçbir oyuncunun bu takımda yeri olmamalı. berk uğurlu'nun ve yiğit arslan'ın gelişimleri bu açıdan umut verici. takımın ana rotasyonu (sertaç-ersan-cedi-furkan-larkin ya da wilbekin) kağıt üstünde iyi ama yetmiyor işte, oyuncu havuzumuzdaki rol oyuncuları maalesef bayağı kalıyor.
ufuk sarıca'nın milli takım coaching'liği kötü. hollanda da isveç de 3. sınıf bile denemeyecek oyuncularıyla mahvettiler bizi, sıfır reaksiyon. oyuncu tercihlerinde de büyük adaletsizlik var bana kalırsa, milli takımda olmayı hak etmesine rağmen milli takım kadrosuna dahil edilmeyen ama aksine bunu hak etmemesine rağmen milli takım kadrosunda bulunan isimler mevcut. sporcu olsanız böyle bir koça ne kadar güvenirsiniz, inanırsınız?
yönetici kadrosunun komple eski oyunculardan oluşması sebebiyle mevcut türkiye basketbol federasyonu ekibinden umutluydum ben açıkçası -esasen hala da umutluyum- ancak bir türlü hayal ettiğim (türk basketbolunu takip eden insanların da hayal ettiği) altyapı hamlelerini yapmıyorlar. neyi bekliyorlar bil(e)miyorum.
entry'i bitirirken söylemem lazım; hollanda'yla isveç'e de kaybetmeyiverin be usta...
şu sıralar oynanan 24 şubat 2020 isveç türkiye basketbol maçında tertemiz dökülen takım, tıpkı 21 şubat 2020 türkiye hollanda basketbol maçında olduğu gibi.
modern basketbolun geldiği noktayı şahsen sevmiyorum. benim için basketbolda orta mesafe de vardır, pick oyunları da vardır, post up da vardır... ancak günümüz basketbolunda başarıya giden yol 3 sayıdan, şuttan geçiyor. bu konuda facia bir oyuncu havuzuna sahibiz. nba'deki temsilcilerimizi dışarda tutarsak biraz buğrahan tuncer ve melih mahmutoğlu dışında 3 sayıcımız yok. shane larkin'in devşirilmesine tabii ki sevindim fakat kağıt üstünde iyi bir uzun devşirmesi daha mantıklı gibi geliyordu bana; fakat yok abi, iyi ki türk yapmışız larkin'i de en azından scottie wilbekin'in olmadığı zamanlarda çembere 3 gönderebilecek bir oyuncumuz daha oldu. entry'i klavyeye aldığım saniyelerde yetenek olarak bizden oldukça geride olan isveç takımı sırf iyi 3 atabiliyor olması sebebiyle 10+ diferansı takıtakıverdi bize. sorun altyapılarda aslında; hala eski usul idman metotlarıyla oyuncu yetiştirmeye devam ediyor birçok kulüp. bir şeyleri yanlış yaptıklarını hala anlayamadılar ya da uğraşmak istemiyorlar. şuttur bu oyunun geleceği, altyapıdaki bebelere minik takımlardan itibaren full şut merkezli antrenman yaptırılmalı, old skool fundamental öğretileri bitti artık.
hollanda ve isveç karşılaşmaları gösterdi ki, melih'le sertaç şanlı dışındaki isimler büyük turnuvalarda bize katkı falan sağlayamaz. biraz buğrahan'la biraz metecan birsen de plase, hakeza berkan durmaz (gelişime açık). yalnız bu isimler şu an için rol oyuncuları, dolayısıyla bu isimlerden fazlasını beklemek üzer. doğuş balbay'ın, göksenin köksal'ın, semih erden'in ve/veya tolga geçim'in, kısacası beceri özürlü ya da akan oyunda şut özürlü hiçbir oyuncunun bu takımda yeri olmamalı. berk uğurlu'nun ve yiğit arslan'ın gelişimleri bu açıdan umut verici. takımın ana rotasyonu (sertaç-ersan-cedi-furkan-larkin ya da wilbekin) kağıt üstünde iyi ama yetmiyor işte, oyuncu havuzumuzdaki rol oyuncuları maalesef bayağı kalıyor.
ufuk sarıca'nın milli takım coaching'liği kötü. hollanda da isveç de 3. sınıf bile denemeyecek oyuncularıyla mahvettiler bizi, sıfır reaksiyon. oyuncu tercihlerinde de büyük adaletsizlik var bana kalırsa, milli takımda olmayı hak etmesine rağmen milli takım kadrosuna dahil edilmeyen ama aksine bunu hak etmemesine rağmen milli takım kadrosunda bulunan isimler mevcut. sporcu olsanız böyle bir koça ne kadar güvenirsiniz, inanırsınız?
yönetici kadrosunun komple eski oyunculardan oluşması sebebiyle mevcut türkiye basketbol federasyonu ekibinden umutluydum ben açıkçası -esasen hala da umutluyum- ancak bir türlü hayal ettiğim (türk basketbolunu takip eden insanların da hayal ettiği) altyapı hamlelerini yapmıyorlar. neyi bekliyorlar bil(e)miyorum.
entry'i bitirirken söylemem lazım; hollanda'yla isveç'e de kaybetmeyiverin be usta...