148
zamanla uzayan mesafeler misali hakkında çeşitli tevatürlerin ortaya çıkması uzun bir entry girme ihtiyacı doğuran yeni hagi'miz.
ikinci fatih terim döneminin ilk transferlerindendi bu esmer hafif kel abimiz. beş yıl forma giydiği vasco de gama'da son yılını her iki devrede farklı takımlara kiralanarak geçirmişti. o dönemler henüz scouting işi kamuya açılmadığı için kıymetli bir bilgiydi ama aslında brezilya milli takımı havuzunda olan bir oyuncuydu. ancak mevkisinde rivaldo olduğu için pek forma ihtimali yoktu. milli kariyerinde bir tek copa america madalyası vardır.
ikinci fatih terim dönemi tabi aynı zamanda acılarla yüreğimizi kararttın özhan abimizin başkanlığının ilk dönemine denk geliyordu. "her sene 3 yıldız oyuncu" sözü vardı bu abimizin meşhur. fenerbahçe ariel ortega bombasını patlatınca biz de misilleme olarak bu abimizi ve sven-göran eriksson'un "geleceğin en iyi 100 oyuncusu" listesinde yer alan fabio pinto'yu almıştık.
allah rahmet eylesin özhan canaydın abimiz böylesine rekabetçi ve sözünün eri bir başkandı işte...
aslında türkiye şartları için çok faydalı olabilecek bir futbolcuydu. salon futbolundan yetişme idi. bu sebepten özellikle dar alanda çok etkili bir oyuncuydu. kariyeri boyunca kaç asist yaptı bilemeyeceğim ama çalım atar gibi enteresan asistleri de olurdu. o yıllarda türkiye liginde ancak tekme tokatla durdurulabiliyordu böyle futbolcular, o da türkiye'de forma giydiği kısa sürede payına düşen dayağı fazlasıyla yemişti aslında.
neden olmadı sorusunun birkaç cevabı var. daha doğrusu birkaç cevabın birleşiminden doğan bir sonuç var. hagi'nin futbolu bırakması sonrası "emekli edilen" 10 numara sadece bir sene sonra bu abimize verilmişti. fenerbahçe ariel ortega'yı transfer ettiği için bir dünya yıldızı ile kıyaslanıyordu. kariyerinde ilk defa avrupa'ya geliyordu. o dönem takımda tercümanlık yapan mustafa turgun'un galatasaray dergisi'nde anlattığına göre türkiye onu biraz afallatmıştı. hagi gibi bir ustadan sonra müzeden indirilen 10 numaranın teslim edildiği böyle yetenekli bir oyuncu olarak biraz olsun el üstünde tutulacağını sanarken hem rakipleri tarafından itilip kakılan, hem de takımda ve teknik heyette fazla bir ayrıcalığı olmaması onu mutsuz etmişti.
el üstünde tutulmak demişken eski açık sarı desene filminin en yaran sahnelerinden birinde, 13 aralık 2002 gaziantepspor galatasaray maçı sonrası hasan şaş'ın takım otobüsünde tercümanla yarım dürüm yollayıp bir sonraki maçta ara pası istemesi de unutulmazdır kendisinden. kaderin bir cilvesi olarak bir sonraki maç felipe'nin son maçı olmuştur galatasaray'da. o sezon 18 hafta oynanan ilk devrede 14 maça çıkmıştır. mustafa çulcu'nun i love you şenol tezahüratı için anons istediği meşhur diyarbakırspor maçında kart görmemiş olmasına rağmen rakibine dirsek attığı görüntülerden görülüp 3 maç ceza verilmiş, bu sebepten 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçında cezalı duruma düşmüştü. zira 6-0'lık maç bu 3 maçlık serinin son ayağıydı.
(bkz: 19 ekim 2002 galatasaray diyarbakırspor maçı)
cezası haricinde forma giymediği hatta kadroda olmadığı tek maç ise 16 kasım 2002 galatasaray trabzonspor maçı idi ki o da fenerbahçe'nin kırdığı iç saha galibiyet serisi rekorunu kırdığımız maçtı. enteresandır bir sezon önce fenerbahçe'nin serisini bitiren beşiktaş o sezon da bu trabzonspor maçından bir sonraki iç saha maçında deli ibo'nun attığı golle bizim seriyi de kırmıştı da beşiktaş kamuoyu yaklaşık 10 yıl sonra övünecek bir şeyler bulabilmişti...
bu abimize dönersek gerçekten yetenekliydi. hagi'nin forması ve ortega kıyaslamaları bir kenara, hazırlık maçlarında heyecan veren bir görüntüsü vardı. ancak o yıllarda bu tarz oyunculara adam markajı verip kilitlemek takımın genel planını çok sekteye uğratmıyordu. o sebepten ilk haftalara bomba gibi girse de zaman içinde türk futbolcuları tarafından sindirildi. rambo okan'ın sami yen'in ortasına kendince bayrak diktiği olaylı açılış maçında penaltı golüyle sezona başladı. arif'in "100 kere vursam 99'u auta gider" dediği bombastik golü attığı bursa maçında* diğer golü attıran isimdi. malatya deplasmanında ki o sezon üç büyüklere kök söktürdü o deplasman, iki asistle puanı kurtardı. özellikle 5 kişinin içinden arif'e attığı asist acayipti. bir sonraki lig maçında 13 eylül 2002 galatasaray kocaelispor maçında eski açık tarafındaki kaleye 10 metrelik bir slalomdan sonra yayın üzerinden vurduğu şutla golü atıp, arif'e de bir gol attırdı. ki zaten akıllarda en çok kazınan maçı ve hareketleri bu oldu.
bu üç maçlık performanstan sonra şampiyonlar ligi fikstürü üst üste binince iki lig maçında dinlendirilme amaçlı yedek soyundu. özellikle golsüz biten elazığ deplasmanı sonrası yavrum basın fatih terim'in onu kapris olarak kızağa çektiğini, bir yıldız oyuncuya tahammül edemediğini yazdı çizdi. iki maç sonra tekrardan ilk 11'e girdiğinde kart görmemesine rağmen video görüntüleriyle ceza aldı. yukarda da bahsi geçen tüm saha dışı etmenlere bir ay da forma giyememe eklendi. zaten çalkantılı giden sezonda tekrar form tutup 11'e giremeden devre arası geldi. karşılıklı anlaşmayla dört yıllık sözleşmesi yarım sezonda feshedildi ve ülkesinin yolunu tuttu. 2004'te copa america'yı kazanan takımda yer alınca yavrum basın yine üzerinden fatih terim'e salladı. daha sonra fatih terim galatasaray ile her bocaladığında ortaya çıkan listelerin bir parçası olmaktan kurtulamadı...
galatasaray kariyeri 14 lig, 4 şampiyonlar ligi maçında toplam 5 asist 2 goldür bu abimizin. özhan abimizin kendisi üzerinden günü kurtarma politikası olan gazlamaların üzerine 3 maçta gelen 4 asist 1 gol bu abimizi çok büyük futbolcu yapmıştır dimağlarda. yerine bir transfer çalımı ile apar topar şekilde haim revivo gelmişti fenerbahçe'den. onun da fenerbahçe'de kariyer sezonunu geçirdikten sonra galatasaray'da ilk maçta attığı 3 gol ve kalan devrede yaptığı toplam 2 asistin ötesine geçememesi bu abimizi daha da bir kıymete bindirmişti o dönem.
işin aslı profil olarak halı sahalarda sırf maç kazandırsın diğe çağırılıp takımın parasını cebinden ödediği yetenekli abilerin profesyonel bir versiyonuydu. omuzlarda taşınmayı beklerken hep kendini ispatlaması beklendi. dünyanın henüz şimdiki kadar global olmadığı bir dönemde ilk defa yurtdışına çıkarken türkiye gibi zorlu bir ülkeye gelmişti. tüm bunları alt alta koyunca yarım sezon dayanabilip ülkesine dönmüş bir adamdı aslında.
sadece "fatih terim'in harcadığı adam" olarak anılmayı haketmeyecek olan yetenekleri su götürmezdi elbette. eğer hayat oyunlardaki gibi, futbolcular da makine olsaydı belki de çok başka bir hikayemiz olabilirdi. ama olmadı...
geriye o 3 maçta damaklara çalınan tat ve arşa çıkarılan beklentilerin edası kaldı...
o değil de ne goldü be kocaelispor'a attığı...
zamandan sonra gelen edit: eenfes baska ne diyebiliriz uyardı. alex ferguson değil sven-göran eriksson...
ikinci fatih terim döneminin ilk transferlerindendi bu esmer hafif kel abimiz. beş yıl forma giydiği vasco de gama'da son yılını her iki devrede farklı takımlara kiralanarak geçirmişti. o dönemler henüz scouting işi kamuya açılmadığı için kıymetli bir bilgiydi ama aslında brezilya milli takımı havuzunda olan bir oyuncuydu. ancak mevkisinde rivaldo olduğu için pek forma ihtimali yoktu. milli kariyerinde bir tek copa america madalyası vardır.
ikinci fatih terim dönemi tabi aynı zamanda acılarla yüreğimizi kararttın özhan abimizin başkanlığının ilk dönemine denk geliyordu. "her sene 3 yıldız oyuncu" sözü vardı bu abimizin meşhur. fenerbahçe ariel ortega bombasını patlatınca biz de misilleme olarak bu abimizi ve sven-göran eriksson'un "geleceğin en iyi 100 oyuncusu" listesinde yer alan fabio pinto'yu almıştık.
allah rahmet eylesin özhan canaydın abimiz böylesine rekabetçi ve sözünün eri bir başkandı işte...
aslında türkiye şartları için çok faydalı olabilecek bir futbolcuydu. salon futbolundan yetişme idi. bu sebepten özellikle dar alanda çok etkili bir oyuncuydu. kariyeri boyunca kaç asist yaptı bilemeyeceğim ama çalım atar gibi enteresan asistleri de olurdu. o yıllarda türkiye liginde ancak tekme tokatla durdurulabiliyordu böyle futbolcular, o da türkiye'de forma giydiği kısa sürede payına düşen dayağı fazlasıyla yemişti aslında.
neden olmadı sorusunun birkaç cevabı var. daha doğrusu birkaç cevabın birleşiminden doğan bir sonuç var. hagi'nin futbolu bırakması sonrası "emekli edilen" 10 numara sadece bir sene sonra bu abimize verilmişti. fenerbahçe ariel ortega'yı transfer ettiği için bir dünya yıldızı ile kıyaslanıyordu. kariyerinde ilk defa avrupa'ya geliyordu. o dönem takımda tercümanlık yapan mustafa turgun'un galatasaray dergisi'nde anlattığına göre türkiye onu biraz afallatmıştı. hagi gibi bir ustadan sonra müzeden indirilen 10 numaranın teslim edildiği böyle yetenekli bir oyuncu olarak biraz olsun el üstünde tutulacağını sanarken hem rakipleri tarafından itilip kakılan, hem de takımda ve teknik heyette fazla bir ayrıcalığı olmaması onu mutsuz etmişti.
el üstünde tutulmak demişken eski açık sarı desene filminin en yaran sahnelerinden birinde, 13 aralık 2002 gaziantepspor galatasaray maçı sonrası hasan şaş'ın takım otobüsünde tercümanla yarım dürüm yollayıp bir sonraki maçta ara pası istemesi de unutulmazdır kendisinden. kaderin bir cilvesi olarak bir sonraki maç felipe'nin son maçı olmuştur galatasaray'da. o sezon 18 hafta oynanan ilk devrede 14 maça çıkmıştır. mustafa çulcu'nun i love you şenol tezahüratı için anons istediği meşhur diyarbakırspor maçında kart görmemiş olmasına rağmen rakibine dirsek attığı görüntülerden görülüp 3 maç ceza verilmiş, bu sebepten 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçında cezalı duruma düşmüştü. zira 6-0'lık maç bu 3 maçlık serinin son ayağıydı.
(bkz: 19 ekim 2002 galatasaray diyarbakırspor maçı)
cezası haricinde forma giymediği hatta kadroda olmadığı tek maç ise 16 kasım 2002 galatasaray trabzonspor maçı idi ki o da fenerbahçe'nin kırdığı iç saha galibiyet serisi rekorunu kırdığımız maçtı. enteresandır bir sezon önce fenerbahçe'nin serisini bitiren beşiktaş o sezon da bu trabzonspor maçından bir sonraki iç saha maçında deli ibo'nun attığı golle bizim seriyi de kırmıştı da beşiktaş kamuoyu yaklaşık 10 yıl sonra övünecek bir şeyler bulabilmişti...
bu abimize dönersek gerçekten yetenekliydi. hagi'nin forması ve ortega kıyaslamaları bir kenara, hazırlık maçlarında heyecan veren bir görüntüsü vardı. ancak o yıllarda bu tarz oyunculara adam markajı verip kilitlemek takımın genel planını çok sekteye uğratmıyordu. o sebepten ilk haftalara bomba gibi girse de zaman içinde türk futbolcuları tarafından sindirildi. rambo okan'ın sami yen'in ortasına kendince bayrak diktiği olaylı açılış maçında penaltı golüyle sezona başladı. arif'in "100 kere vursam 99'u auta gider" dediği bombastik golü attığı bursa maçında* diğer golü attıran isimdi. malatya deplasmanında ki o sezon üç büyüklere kök söktürdü o deplasman, iki asistle puanı kurtardı. özellikle 5 kişinin içinden arif'e attığı asist acayipti. bir sonraki lig maçında 13 eylül 2002 galatasaray kocaelispor maçında eski açık tarafındaki kaleye 10 metrelik bir slalomdan sonra yayın üzerinden vurduğu şutla golü atıp, arif'e de bir gol attırdı. ki zaten akıllarda en çok kazınan maçı ve hareketleri bu oldu.
bu üç maçlık performanstan sonra şampiyonlar ligi fikstürü üst üste binince iki lig maçında dinlendirilme amaçlı yedek soyundu. özellikle golsüz biten elazığ deplasmanı sonrası yavrum basın fatih terim'in onu kapris olarak kızağa çektiğini, bir yıldız oyuncuya tahammül edemediğini yazdı çizdi. iki maç sonra tekrardan ilk 11'e girdiğinde kart görmemesine rağmen video görüntüleriyle ceza aldı. yukarda da bahsi geçen tüm saha dışı etmenlere bir ay da forma giyememe eklendi. zaten çalkantılı giden sezonda tekrar form tutup 11'e giremeden devre arası geldi. karşılıklı anlaşmayla dört yıllık sözleşmesi yarım sezonda feshedildi ve ülkesinin yolunu tuttu. 2004'te copa america'yı kazanan takımda yer alınca yavrum basın yine üzerinden fatih terim'e salladı. daha sonra fatih terim galatasaray ile her bocaladığında ortaya çıkan listelerin bir parçası olmaktan kurtulamadı...
galatasaray kariyeri 14 lig, 4 şampiyonlar ligi maçında toplam 5 asist 2 goldür bu abimizin. özhan abimizin kendisi üzerinden günü kurtarma politikası olan gazlamaların üzerine 3 maçta gelen 4 asist 1 gol bu abimizi çok büyük futbolcu yapmıştır dimağlarda. yerine bir transfer çalımı ile apar topar şekilde haim revivo gelmişti fenerbahçe'den. onun da fenerbahçe'de kariyer sezonunu geçirdikten sonra galatasaray'da ilk maçta attığı 3 gol ve kalan devrede yaptığı toplam 2 asistin ötesine geçememesi bu abimizi daha da bir kıymete bindirmişti o dönem.
işin aslı profil olarak halı sahalarda sırf maç kazandırsın diğe çağırılıp takımın parasını cebinden ödediği yetenekli abilerin profesyonel bir versiyonuydu. omuzlarda taşınmayı beklerken hep kendini ispatlaması beklendi. dünyanın henüz şimdiki kadar global olmadığı bir dönemde ilk defa yurtdışına çıkarken türkiye gibi zorlu bir ülkeye gelmişti. tüm bunları alt alta koyunca yarım sezon dayanabilip ülkesine dönmüş bir adamdı aslında.
sadece "fatih terim'in harcadığı adam" olarak anılmayı haketmeyecek olan yetenekleri su götürmezdi elbette. eğer hayat oyunlardaki gibi, futbolcular da makine olsaydı belki de çok başka bir hikayemiz olabilirdi. ama olmadı...
geriye o 3 maçta damaklara çalınan tat ve arşa çıkarılan beklentilerin edası kaldı...
o değil de ne goldü be kocaelispor'a attığı...
zamandan sonra gelen edit: eenfes baska ne diyebiliriz uyardı. alex ferguson değil sven-göran eriksson...