23047
çok zorlu dönemeçleri bu sefer alamadığı bir dönem geçiren hocamız. toparlar mı, evet. eleştirdik mi, evet. 2000 yazında gittiğinde, 2002 baharında geri gelmek için kulis yaptığında, 2004 kışında kurduğu takım dibi gördüğünde, 2013’de “göstermelik imza” dediği o ucuz törende, 2016’da hırvatistan maçı sonrası “ben de duyuyorum o haberleri, dönünce bakarız” diyerek maç sonrası galatasaray teknik direktörlük sorusuna yanıt verdiğinde ve tabii bu dönemde de. gelmemesini istediğim iki zaman oldu ama gitmesini hiç istemedim. yalnız bugün durum başka, bugün hırsları nefretlerine koçbaşı olmuş bir garabet ile rekabet eden galatasaray’ın hatasıyla sevabıyla paratoneri. para para diye tazminat için sızlanmaları da, her başarısızlıklarında onun adını anmaları da bundan. önceden ellerinde siyah çantalar florya’da transfer teklif ederlerdi, sonra papermoonda yemek tatlısı servis edilirken yan masadan oyuncusunu istediler, şimdi “bize zaten olmaz ama önümüzde engel olmasın” diyorlar. kendine has mizacı var, o kadar yıla, fulya hanıma, sonradan öğrendiği yabancı dillere, çalıştığı, gezdiği gördüğü ülkelere rağmen o bıçkın tavır hep kaldı. bu ortamda da zararından çok faydasını gördük o tavrın. elbet diyelim “yanına işi senden sonra devam ettirecek bir ya da bir kaç hoca neden yetiştirmiyorsun?”, elbet diyelim “eksiği fazlası tüm noktaları belirleyip bu takımın bir oyun planı olmasını ve bunun da en verimli seviyede tutulmasını niye sağlayamıyorsun?”, elbet diyelim “sahibi olduğunu söylediğin hayallerini bizim de seninle beraber hayal edebilmemiz için bize bir gerçeklik gösteremiyorsun?”, elbet diyelim “adaletin olmadığı yerde olmayacağını kameralara haykıran sen, adaletin olmadığını gördüğün için mi forma adaletini uygulamıyorsun?”. yalnız kalkıp da teknik taktikten hiç anlamadığını iddia ederek ya da doğrudan doğruya istifa etmesi gerektiğini demeyelim. bu arada, ben kendisiyle hiç rahat rahat şampiyon olduğumuzu da bilmem. en rahat olacağımız sene 2012-2013’tü, bu sene başındaki havanın fazlası vardı takım için medyada, devre arasında drogba ile sneijder geldi atmosferin en üst düzeyine erişti, onda bile aslında çuvalla puan kaybedip de rakiplerimizi yenmemiz gereken her maçta yendik diye şampiyon olduk. biz o zamanlarda da mı taktiksiz, teknik yeterliliksiz oynuyorduk? oyun sürekli değişiyor, yeni gereksinimlere ayak uydurmakta güçlük çekiyor denilirse onu ayrıca konuşuruz, analist ve teknik ekip desteğiyle halledilecek bir konudur diye de mutabık kalırız. yani kopup gitmek, rakipler ile arayı açmak çok puan farklı şampiyonluklar ile olmuyor. mümkün mertebe ardı ardına şampiyonluklar ile oluyor. bu da sürdürülebilir süreçler ile olur. sürdürülebilirlik için de ütopik değil realist yaklaşmak ve elindeki durumu hem içeriden hem de dışarıdan gelen etmenler ile anlamak temel şarttır. bu sene de yerelde kaybedilen hiç bir şey yok. esas kaybedilen avrupa hüviyetimiz ki, onu da çilek transferleriyle 7 sene önce ister istemez oyuncu ön planlı yapmış, 2013’te hocanın ayrılması ile tamamen oyuncu endeksliye almıştık ve 1 yıl kadar sürdürebilmiştik. avrupa kimliğini geri getirmek için o kimliği en üst düzeye taşıyan kişiye destek olmak, dışarıya karşı da arkasında durup eleştirimizi de içimizde yapmak gerekir.