22589
şenol güneş'in ligde iki yıllık hegemonyasından kurtarması için 4. döneminde taraftarın ağlayarak takımın başına dönmesini hatta "ahımız var hocam" denildiği için pişman olunduğu iddia edilen teknik direktör.
3. ayrılışı sonrası galatasaraya alenen düşmanlık besleyen mevcut siyasi oluşum tarafından statlara ismi verilen, demirören'e can yoldaş olan fatih terim herkesin malumu olan referandum döneminde rıdvan dilmen'in yine şeytanlığı ile başlattığı "güçlü türkiye için sende var mısın kardeşim " çağrısına cevap vermeyen insanların fişlendiği dönemde ahmet çakar'ın çağrısına cevap vermediği gün galatasaraya karşı kader ortaklığı yaptığı güç sahiplerince belki de üzeri çizildi . kızı ve damadı için fatih terim konumundaki her babanın vereceği reaksiyon ile yaşanan kebapçı olayında da yine kader ortağım dediği demirören medyası tarafından hiç olmadığı kadar itibarsızlaştırıldı, istifası kabul edilmeyip 1 hafta sonra kovuldu. galatasaray taraftarının çoğunluğu zaten kırgındı, sırtını dayadığı iktidar da hocayı satınca fatih terim ismi yaşananlardan dolayı hiçbir tarafa yaranamaz duruma geldi. daha önce hocanın belki de hiç yaşamadığı duygu.
daha önce muhtemelen kadro yapısı ve yönetim kurulunu beğenmediği "ibrasız" adnan polat yönetimi tarafından yapılan teklife olumlu yanıt vermeyip tarihinde ilk defa avrupaya katılamama cezası aldıran, riva projesini kulübün zararına olacak şekilde hayata geçiren galatasaray tarihinin en rezil yönetimi olan dursun özbek yönetiminin teklifine olumlu yanıt vermesi aslında hangi tarafın pişman olup daha çok göreve ihtiyacı olduğu göstermekte. ki o dönem taraftar tek yumruk halde fatih terimin galatasaray'ın başına gelmesi konusunda da hemfikir değil, stad açılışında rahmetli başkanımızı yakışıksız şekilde ağzına alarak provoke eden siyasi yönetim ve onun federasyondaki uzantılarını galatasaray'a tercih etmesini unutamayanların sayısı hiç de az değildi.
tudor döneminin sonlandığı 16. haftada takım 10 galibiyet, 2 beraberlik ve 4 mağlubiyet ile 2.sırada, aldığı mağlubiyetler ise deplasmanda alından trabzonspor, beşiktaş ve başakşehir maçları gibi derbi maçlardı. başakşehir ve beşiktaş deplasmanları hezimet ve yakışmayan futbol ile kaybedildiyse de bu sezonki oynadığımız futboldan çok daha karakterli bir oyun ortaya koyuyorduk. iç sahadaki baskın futbolumuz ile kalan maçlarda oynanacak derbilerin hemen hepsi iç sahada ve şampiyonluk yarışında bir galatasaray tudoru'un yerine gelecek teknik direktör için hiç de "ateşten gömlek" değildi ve mühendisliğini yaptığı dengeli kadroda da hemen her isim performans olarak tatmin edecek düzeydeydi.
4. döneminde üstüste yapdığı iki şampiyonluk muazzam başarı ve fenerbahçe'ya 28 şampiyonluk kepazeliğini dillendirecek kadar makası açan şampiyonluklar. ancak tudor dönemini yaşamasak öyle bir anlatılıyor ki terim'in tudor'dan devraldığı takım sanki geçen yıl cocu sonrası yanal'ın devraldığı küme düşme hattındaki fenerbahçe. yaşananlar ve oynanan maçlar çok uzak maçlar değil ve herkesin hafızası taze. üstelik o dönemde terim'e "neden selçuk inan, neden belhanda, neden forvette donk, takımın performansı neden yerlerde " diye soramayan basın her maç sonrası adeta tudor'a dayak atıyordu. östersunds faciası sonrası tudor'un basın toplantısı ve sırtlanların saldırıları halen hafızamda. aynı basın mensupları ilahi adalet olacak ya "vardar" rezilliğinden sonra fenerbahçenin "yerli" teknik direktörüne tek bir soru bile sormadılar.
4. döneminde kimse salya sümük terim'e dilenmemiştir. hatta yaşananlar bu kadar taze iken dursun özbek yerine başka bir yönetim olsa belki de daha 3 sezon önce yaşananların hassasiyetine karşı "acaba" derdi. o dönem terim'in galatasaray'a olan ihtiyacı galatasaray'ın terime olan ihtiyacından çok çok fazla idi. hoca da 2 şampiyonluk ile adeta diyetini ödedi.
aklıbalşında ve gündemi takip eden her galatasaraylı aslında neyin ne olduğunun farkında. takıma faydası olduğu ve başarıları sürekli olduğu sürece -allah sağlıklı ve uzun ömürler versin- istediği kadar takımda kalsın. bundan hiçbir galatasaraylı zaten gocunmaz. ancak mevcut hali ile galatasaray'ın zarar göreceği aşikar iken ısrarcı olmak galatasary düşmanlığından başka birşey değil.
3. ayrılışı sonrası galatasaraya alenen düşmanlık besleyen mevcut siyasi oluşum tarafından statlara ismi verilen, demirören'e can yoldaş olan fatih terim herkesin malumu olan referandum döneminde rıdvan dilmen'in yine şeytanlığı ile başlattığı "güçlü türkiye için sende var mısın kardeşim " çağrısına cevap vermeyen insanların fişlendiği dönemde ahmet çakar'ın çağrısına cevap vermediği gün galatasaraya karşı kader ortaklığı yaptığı güç sahiplerince belki de üzeri çizildi . kızı ve damadı için fatih terim konumundaki her babanın vereceği reaksiyon ile yaşanan kebapçı olayında da yine kader ortağım dediği demirören medyası tarafından hiç olmadığı kadar itibarsızlaştırıldı, istifası kabul edilmeyip 1 hafta sonra kovuldu. galatasaray taraftarının çoğunluğu zaten kırgındı, sırtını dayadığı iktidar da hocayı satınca fatih terim ismi yaşananlardan dolayı hiçbir tarafa yaranamaz duruma geldi. daha önce hocanın belki de hiç yaşamadığı duygu.
daha önce muhtemelen kadro yapısı ve yönetim kurulunu beğenmediği "ibrasız" adnan polat yönetimi tarafından yapılan teklife olumlu yanıt vermeyip tarihinde ilk defa avrupaya katılamama cezası aldıran, riva projesini kulübün zararına olacak şekilde hayata geçiren galatasaray tarihinin en rezil yönetimi olan dursun özbek yönetiminin teklifine olumlu yanıt vermesi aslında hangi tarafın pişman olup daha çok göreve ihtiyacı olduğu göstermekte. ki o dönem taraftar tek yumruk halde fatih terimin galatasaray'ın başına gelmesi konusunda da hemfikir değil, stad açılışında rahmetli başkanımızı yakışıksız şekilde ağzına alarak provoke eden siyasi yönetim ve onun federasyondaki uzantılarını galatasaray'a tercih etmesini unutamayanların sayısı hiç de az değildi.
tudor döneminin sonlandığı 16. haftada takım 10 galibiyet, 2 beraberlik ve 4 mağlubiyet ile 2.sırada, aldığı mağlubiyetler ise deplasmanda alından trabzonspor, beşiktaş ve başakşehir maçları gibi derbi maçlardı. başakşehir ve beşiktaş deplasmanları hezimet ve yakışmayan futbol ile kaybedildiyse de bu sezonki oynadığımız futboldan çok daha karakterli bir oyun ortaya koyuyorduk. iç sahadaki baskın futbolumuz ile kalan maçlarda oynanacak derbilerin hemen hepsi iç sahada ve şampiyonluk yarışında bir galatasaray tudoru'un yerine gelecek teknik direktör için hiç de "ateşten gömlek" değildi ve mühendisliğini yaptığı dengeli kadroda da hemen her isim performans olarak tatmin edecek düzeydeydi.
4. döneminde üstüste yapdığı iki şampiyonluk muazzam başarı ve fenerbahçe'ya 28 şampiyonluk kepazeliğini dillendirecek kadar makası açan şampiyonluklar. ancak tudor dönemini yaşamasak öyle bir anlatılıyor ki terim'in tudor'dan devraldığı takım sanki geçen yıl cocu sonrası yanal'ın devraldığı küme düşme hattındaki fenerbahçe. yaşananlar ve oynanan maçlar çok uzak maçlar değil ve herkesin hafızası taze. üstelik o dönemde terim'e "neden selçuk inan, neden belhanda, neden forvette donk, takımın performansı neden yerlerde " diye soramayan basın her maç sonrası adeta tudor'a dayak atıyordu. östersunds faciası sonrası tudor'un basın toplantısı ve sırtlanların saldırıları halen hafızamda. aynı basın mensupları ilahi adalet olacak ya "vardar" rezilliğinden sonra fenerbahçenin "yerli" teknik direktörüne tek bir soru bile sormadılar.
4. döneminde kimse salya sümük terim'e dilenmemiştir. hatta yaşananlar bu kadar taze iken dursun özbek yerine başka bir yönetim olsa belki de daha 3 sezon önce yaşananların hassasiyetine karşı "acaba" derdi. o dönem terim'in galatasaray'a olan ihtiyacı galatasaray'ın terime olan ihtiyacından çok çok fazla idi. hoca da 2 şampiyonluk ile adeta diyetini ödedi.
aklıbalşında ve gündemi takip eden her galatasaraylı aslında neyin ne olduğunun farkında. takıma faydası olduğu ve başarıları sürekli olduğu sürece -allah sağlıklı ve uzun ömürler versin- istediği kadar takımda kalsın. bundan hiçbir galatasaraylı zaten gocunmaz. ancak mevcut hali ile galatasaray'ın zarar göreceği aşikar iken ısrarcı olmak galatasary düşmanlığından başka birşey değil.