23075
kendimi bileli, yaklaşık yirmi üç senedir neredeyse tüm resmi müsabakalarını izlediğim takımım, tutkum.
gözümü açtığımda imparator vardı takımın başında. rakibe sahayı dar eden oyun anlayışıyla, o dönem tüm oyuncular mükemmel işleyen bir makinanın parçaları gibiydi.
takvimler değişti; parçalının içindeki yüzler, sırtındaki numaranın üzerinde yazan isimler değişti. 96'-00' dönemi kadar sahadaki tüm oyuncuları efsane olan kadrolar olmasa da her dönem belli isimler ekran başında veya tribünde müptelası etti bizleri. her dönemde iz bırakan oyuncular oldu. kişisel olarak, kiminin gol vuruşlarındaki ustalığı*, kiminin azmi ve gollerden sonra tribüne koşuşu*, kiminin şık golleri**, kiminin defanstaki lider duruşu**, kiminin ampul gibi astığı frikikleri(u: :()*, kiminin soldan soldan yardırışı**, kiminin rakibi sırtına alıp giderken ali sami yen eski açıkta at yarışı izliyormuş hissiyle uğultularla izlediğimiz deparları*, kiminin sahadaki yüksek tansiyonlu, rakibi ısıran tatlı sert müdahaleleri*, kiminin füzeleri ve kadife gibi ayağı*, hatrıma geldikçe izlediğim her dönemden saydığım bu aslanların gönüllerde taht kurmalarının şahidi olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. kısacası her dönemde takımı sırtlayan bir iki kişi, elini taşın altına sokup ölü toprağını atan, diğerlerine isyan ruhu aşılayan bir iki kişi hep oldu bu takımda.
yakın dönemde ise muslera haricinde bu listeye yazılabilecek malesef bir kişi bile yok, gönül ister ki buffon gibi bizimle 40'larını yaşasın. ancak kendisi de kaleci olduğu için her an oyunun içinde değil. selçuk desek, eski formunda olmadığı için artık taraftarın zihnen kendisini benimsediğini düşünmüyorum. bugün onbirde ismini gördüğümüzde malesef futbol kendi formuna dikkat etmediği ve futbol onu erken bıraktığı için kabus görür gibi oluyoruz, çok üzücü bir durum. belki faal futbolculuk kariyerini bitirip gerekli eğitim ve lisanslarını tamamlayıp teknik kadroda ileride kendisine yer bulur, kim bilir.
şu geçtiğimiz zor zaman düşünüldüğünde, gönül istiyor ki bu kadrodan da bir iki kişi ilerleyen senelerde üstte saydıklarımız gibi takımını sırtlayan oyuncular olarak anılabilsin. malesef teknik-taktik-form konuşurken atladığımız konulardan biri de sahada isyan eden oyuncu yok, biraz ömer bayram kıpırdandı, taraftar olarak dedik ki "işte galatasaray futbolcusu sahada bu duruşu yansıtmalı".
tüm takımın sahada ruh yansıtmasını, mücadeleyle ve presle rakibi bezdirmelerini, ne sonuç alınırsa alınsın her şeylerini verdiklerini taraftara hissettirmelerini görmek, hafta sonlarını iple çekmek istiyorum, "haydi göreyim benim aslanlarımı" demek istiyorum.
gözümü açtığımda imparator vardı takımın başında. rakibe sahayı dar eden oyun anlayışıyla, o dönem tüm oyuncular mükemmel işleyen bir makinanın parçaları gibiydi.
takvimler değişti; parçalının içindeki yüzler, sırtındaki numaranın üzerinde yazan isimler değişti. 96'-00' dönemi kadar sahadaki tüm oyuncuları efsane olan kadrolar olmasa da her dönem belli isimler ekran başında veya tribünde müptelası etti bizleri. her dönemde iz bırakan oyuncular oldu. kişisel olarak, kiminin gol vuruşlarındaki ustalığı*, kiminin azmi ve gollerden sonra tribüne koşuşu*, kiminin şık golleri**, kiminin defanstaki lider duruşu**, kiminin ampul gibi astığı frikikleri(u: :()*, kiminin soldan soldan yardırışı**, kiminin rakibi sırtına alıp giderken ali sami yen eski açıkta at yarışı izliyormuş hissiyle uğultularla izlediğimiz deparları*, kiminin sahadaki yüksek tansiyonlu, rakibi ısıran tatlı sert müdahaleleri*, kiminin füzeleri ve kadife gibi ayağı*, hatrıma geldikçe izlediğim her dönemden saydığım bu aslanların gönüllerde taht kurmalarının şahidi olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. kısacası her dönemde takımı sırtlayan bir iki kişi, elini taşın altına sokup ölü toprağını atan, diğerlerine isyan ruhu aşılayan bir iki kişi hep oldu bu takımda.
yakın dönemde ise muslera haricinde bu listeye yazılabilecek malesef bir kişi bile yok, gönül ister ki buffon gibi bizimle 40'larını yaşasın. ancak kendisi de kaleci olduğu için her an oyunun içinde değil. selçuk desek, eski formunda olmadığı için artık taraftarın zihnen kendisini benimsediğini düşünmüyorum. bugün onbirde ismini gördüğümüzde malesef futbol kendi formuna dikkat etmediği ve futbol onu erken bıraktığı için kabus görür gibi oluyoruz, çok üzücü bir durum. belki faal futbolculuk kariyerini bitirip gerekli eğitim ve lisanslarını tamamlayıp teknik kadroda ileride kendisine yer bulur, kim bilir.
şu geçtiğimiz zor zaman düşünüldüğünde, gönül istiyor ki bu kadrodan da bir iki kişi ilerleyen senelerde üstte saydıklarımız gibi takımını sırtlayan oyuncular olarak anılabilsin. malesef teknik-taktik-form konuşurken atladığımız konulardan biri de sahada isyan eden oyuncu yok, biraz ömer bayram kıpırdandı, taraftar olarak dedik ki "işte galatasaray futbolcusu sahada bu duruşu yansıtmalı".
tüm takımın sahada ruh yansıtmasını, mücadeleyle ve presle rakibi bezdirmelerini, ne sonuç alınırsa alınsın her şeylerini verdiklerini taraftara hissettirmelerini görmek, hafta sonlarını iple çekmek istiyorum, "haydi göreyim benim aslanlarımı" demek istiyorum.