525
"hayat sadece psikoloji ile açıklanamayacak kadar karmaşık bir şeydir" der sigmund freud. futbol da sadece 90 dakika saha içinde olanlarla açıklanamayacak kadar basit değildir. hele ki günümüzde tamamen "kapital"in egemen olduğu futbol düzeninde, sen saha içinde oynadığını zannedersin de, senin maçın belki de çoktan nihayete ermiştir bile. geçtiğimiz mayıs ayında akhisarspor'la oynanacak olan türkiye kupası final maçından evvel "organize ama amatör bir kötülükten" bahsetmişti fatih terim, cuma gecesi son dakikada adem büyük'ün attığı golden sonra söylemini "revize" edip "sözlerimden alınmışlar demek ki, bu sene amatörce değil profesyonelce yapıyorlar, artık profesyoneller" diye dert yanıyordu basın mensuplarına.
haklıydı da hoca, geçen sene ligin ilk yarısı galatasaray aleyhine yapılanlar, teknik direktöründen futbolcusuna verilen "ağır" cezalar yok sayılıp, hakemlerin yaptığı ve puan kaybına neden olan bariz hatalar unutulup, ligin son maçlarında bir kaç tartışmalı pozisyon üzerinden galatasaray'ın hakemlerle kazandığı algısı oluşturulup, galatasaray yalnızlaştırılmaya başlanmıştı.
bu algı süreci galatasaray'ın kazandığı iki maçı yönetmiş hakemlerin klasman düşürülmesi ile iyice ayyuka çıktı ve lige başlayan hakemler galatasaray maçlarına korkarak çıkmaya, galatasaray lehine bir karar verdiyse karşı takım lehine de karar verip işi "dengelemek" derdine düştüler.
ligin ilk iki haftasında galatasaray aleyhine çıkan kırmızı kartlara boynumuzu bükmüş, "çuvaldızı kendimize batırmıştık", marcao ve seri'yi eleştirmiştik sorumsuz davrandıkları için. lakin kayseri'de mustafa öğretmenoğlu ve var hakemi volkan bayarslan'ın birlikteliği burnumuza pis kokuları getirdi.
teknik direktörlüğü ve hırsını takdir ettiğim, futbolda sürekli yenilik peşinde koşan, idmanlarında drone ile çekimler yapan, basketbol,voleybol, futbol fark etmeksizin her türlü üst düzey organizasyona seyirci olan katılan ve kendisini geliştirmek için çırpınan hikmet karaman'ın maçtan sonra "hakem 8 dakika uzatma verdi ama galatasaray golü 90+9'da attı " diye isyanını dile getirmesini maç sonu psikolojisine bağlayabiliriz zira kendi takımı ikinci golünü 90+1. dakikada attı ve var kontrolü için hakem 2. dakika kadar bekledi. bir de oyuncusu umut bulut'un ikinci sarı karttan kırmızı kart görmesi ve onun sahayı terk etmesinin beklendiği süre hesaba katılınca maçın 100. dakikalarda bitmesi gerekiyordu ve bitti de.
medyada ev sahibine çıkan kımızı kartlar üzerinden algı yaratılmaya çalışılıyor da esas maçın hakemi "ufak ufak" galatasaray'ı sindirme içindeydi maç boyunca. önce oyunun 9. dakikasında henrique'nin feghouli'ye arkadan yaptığı harekete bırakın kart vermeyi, faul dahi vermeyen hakem, djedje'nin belhanda'yı da arkadan düşürmesine seyirci kalırken, faslı orta saha oyuncusunun 33. dakikada rakipten temiz bir şekilde topu almasına ise sarı kart çıkarıverdi.
orta hakem ön plana çıkacak da var hakemi geride mi kalacaktı? o da öyle iki ofsayt çizgisi çekiverdi ve babel'in attığı golleri kolayca iptal ediverdi. maçtan sonra "perspektif" kelimesi hayatımıza giriyordu çekilen çizgileri savunmak için ama resim dersi görmesek de, perspektifi bilmesek de bir pozisyonun ofsayt olması için topun oyuncunun ayağındaki son temas anına bakılacağını bilecek kadar futbolun içindeyiz... top ayaktan çıktıktan sonra çizilen çizgilerin hiç ama hiç hükmü yoktur...
rakip takımdan iki oyuncuyu kırmızı kartla attıktan sonra üçüncüsü olmasın diye mensah'a çalınmayan faul ve denge sağlamak için emre mor'u atmak da yaz boyunca galatasaray aleyhine yürütülen kampanyanın bir sonucu olarak hakemin hanesine yazılacakken, ev sahibinin ikinci golünde mensah'ın marcao'ya attığı dirseği mustafa öğretmenoğlu ve var hakemleri dışında herkes görüyordu. ve 90+3 te feghouli'nin ceza sahası içinde düşürülmesine "devam" kararı veren hakeme "nedense" var'dan da uyarı gelmiyordu...
bu kadar "organize ve profesyonel" çalışmaya rağmen sahneye çıkan adem büyük , doğum gününde galatasaray taraftarına üç puan hediye eden golü atarken, geçen hafta yazdıklarımızdan dolayı bizi de haklı çıkarıyordu: " bu arada adem büyük demişken, ligi bilen, türk hakemlerini tanıyan adem bu sezon galatasaray'a oldukça faydalı olacaktır...."
geçen sezon akhisarspor maçında uzatma dakikalarında attığı golle şampiyonluğun kilit adamlarından biri olan mitroglou gibi 2020 mayısında inşallah adem'den de söz edeceğiz. ama bir iddalı söz daha edelim, adem büyük bu tip kritik gollerini atmaya/attırmaya devam edecektir oynadığı sürece...
hakemlerle ilgili uzun uzun yazdık, keşke akıllarında çeşitli tereddütler olmadan, takım ismine bakmadan, gördüklerini çalabilseler de biz de futbolun güzelliklerine, saha içine odaklanabilsek ama maalesef bu sene çok zor geçecek gibi zira galatasaray'ın kazanacağı bir şampiyonluk sonrası ekonomik olarak makas diğer rakiplerle açılacakken, rakiplerin başkanları da taraftarlardan gelecek tepkiler sonrası koltuklarını kaybetme tehlikesi yaşayacaklardır. bu nedenle bu sene kimse "boş durmayacaktır"
geçen hafta gördüğü kırmızı kart cezası sebebiyle iki maç takımından uzak kalacak sari'nin yerine hazırlık maçlarının parlayan oyuncusu ömer bayram'la başladı fatih hoca deplasmandaki maça. ilk dakikalarda iki takım da karşılıklı olarak birbirlerini tartarken, 15. dakika sonra deplasmandaki sarı-kırmızılılar dizginleri ellerine aldı ve gol için oyunu rakip alana yıkmaya başladı. ama o anlarda geçen sene herkesin övdüğü marcao-luyindama ikilisinden luyindama hiç gereği yokken yaptığı bir top kaybı ile takımını skorda geriye düşürdü. devre biterken galatasaray babel ve feghouli ile gole yaklaştı ama topu kale çizgisinden içeri sokmakta beceriksizdi.
ikinci yarı mensah'ın kaçırdığı çok kritik bir pozisyonla başlarken, bu ev sahibinin belki de tek pozisyonuydu maç bitene kadar. aksine galatasaray gol için geldikçe geldi lung'un üstüne, babel'in pasında kaleciyle karşı karsıya kalan belhanda takımını sevindiremezken, 5 dakika sonra feghouli'nin şutunda topu önünde bulan babel ağları sarstı ama karar "ofsayttı"... bir kaç dakika sonra bu sefer feghouli'nin ortasında babel kafayı vurdu ve top kayseri savunmasından abdennour'un eline çarptı, var'dan pozisyonu inceleyen hakem penaltı noktasını gösterdi ve belhanda "klas" bir vuruşla beraberliği getirdi. cezayirli oyuncu bu pozisyonda ikinci sarı kartı gördü, kural belki de bunu gerektiriyordu ama bana göre değişmesi gereken bir cezadır bu tarz kartlar, zira burada istem dışı bir hareket vardır, bilerek elle temas yoktur ve böyle bir anda bir oyuncuyu hem penaltı hem de kartla cezalandırmak pek acımasızca.
rakibini eksik yakalayan galatasaray bu sefer galibiyet için baskısını arttırdı, feghouli'nin pasında savunma arkasına koşan emre mor, babel'e "al da at" dedi ama hakemler topun ayaktan çıktığı anı değerlendirip, ofsayt kaldırdı. gol istiyordu galatasaray, ömer'le denedi olmadı ama babel'in şutu geçen hafta olduğu gibi rakibe çarparak yine ağlarla buluşuverdi.
maç böyle biter denirken, hakem emre mor'u oyundan attığı bir faul yaratıp, kayserili oyuncunun da dirseğini görmeyip, ev sahibine bir gol hediye ederken, galatasaray için geri sayım başlıyordu... önce, feghouli düşürülüyor penaltı verilmiyor, umut bulut ömer'i oyundan atılmak pahasına yaka paça indiriyordu kalesinde gol görmemek için.... yine mi puan kaybı yaşayacak galatasaray denirken, sahneye adem büyük çıkıyor ve harika bir golle galatasaray'ın bu sezonki üç puanını hanesine yazdırıyordu...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-3galatasaray.html
haklıydı da hoca, geçen sene ligin ilk yarısı galatasaray aleyhine yapılanlar, teknik direktöründen futbolcusuna verilen "ağır" cezalar yok sayılıp, hakemlerin yaptığı ve puan kaybına neden olan bariz hatalar unutulup, ligin son maçlarında bir kaç tartışmalı pozisyon üzerinden galatasaray'ın hakemlerle kazandığı algısı oluşturulup, galatasaray yalnızlaştırılmaya başlanmıştı.
bu algı süreci galatasaray'ın kazandığı iki maçı yönetmiş hakemlerin klasman düşürülmesi ile iyice ayyuka çıktı ve lige başlayan hakemler galatasaray maçlarına korkarak çıkmaya, galatasaray lehine bir karar verdiyse karşı takım lehine de karar verip işi "dengelemek" derdine düştüler.
ligin ilk iki haftasında galatasaray aleyhine çıkan kırmızı kartlara boynumuzu bükmüş, "çuvaldızı kendimize batırmıştık", marcao ve seri'yi eleştirmiştik sorumsuz davrandıkları için. lakin kayseri'de mustafa öğretmenoğlu ve var hakemi volkan bayarslan'ın birlikteliği burnumuza pis kokuları getirdi.
teknik direktörlüğü ve hırsını takdir ettiğim, futbolda sürekli yenilik peşinde koşan, idmanlarında drone ile çekimler yapan, basketbol,voleybol, futbol fark etmeksizin her türlü üst düzey organizasyona seyirci olan katılan ve kendisini geliştirmek için çırpınan hikmet karaman'ın maçtan sonra "hakem 8 dakika uzatma verdi ama galatasaray golü 90+9'da attı " diye isyanını dile getirmesini maç sonu psikolojisine bağlayabiliriz zira kendi takımı ikinci golünü 90+1. dakikada attı ve var kontrolü için hakem 2. dakika kadar bekledi. bir de oyuncusu umut bulut'un ikinci sarı karttan kırmızı kart görmesi ve onun sahayı terk etmesinin beklendiği süre hesaba katılınca maçın 100. dakikalarda bitmesi gerekiyordu ve bitti de.
medyada ev sahibine çıkan kımızı kartlar üzerinden algı yaratılmaya çalışılıyor da esas maçın hakemi "ufak ufak" galatasaray'ı sindirme içindeydi maç boyunca. önce oyunun 9. dakikasında henrique'nin feghouli'ye arkadan yaptığı harekete bırakın kart vermeyi, faul dahi vermeyen hakem, djedje'nin belhanda'yı da arkadan düşürmesine seyirci kalırken, faslı orta saha oyuncusunun 33. dakikada rakipten temiz bir şekilde topu almasına ise sarı kart çıkarıverdi.
orta hakem ön plana çıkacak da var hakemi geride mi kalacaktı? o da öyle iki ofsayt çizgisi çekiverdi ve babel'in attığı golleri kolayca iptal ediverdi. maçtan sonra "perspektif" kelimesi hayatımıza giriyordu çekilen çizgileri savunmak için ama resim dersi görmesek de, perspektifi bilmesek de bir pozisyonun ofsayt olması için topun oyuncunun ayağındaki son temas anına bakılacağını bilecek kadar futbolun içindeyiz... top ayaktan çıktıktan sonra çizilen çizgilerin hiç ama hiç hükmü yoktur...
rakip takımdan iki oyuncuyu kırmızı kartla attıktan sonra üçüncüsü olmasın diye mensah'a çalınmayan faul ve denge sağlamak için emre mor'u atmak da yaz boyunca galatasaray aleyhine yürütülen kampanyanın bir sonucu olarak hakemin hanesine yazılacakken, ev sahibinin ikinci golünde mensah'ın marcao'ya attığı dirseği mustafa öğretmenoğlu ve var hakemleri dışında herkes görüyordu. ve 90+3 te feghouli'nin ceza sahası içinde düşürülmesine "devam" kararı veren hakeme "nedense" var'dan da uyarı gelmiyordu...
bu kadar "organize ve profesyonel" çalışmaya rağmen sahneye çıkan adem büyük , doğum gününde galatasaray taraftarına üç puan hediye eden golü atarken, geçen hafta yazdıklarımızdan dolayı bizi de haklı çıkarıyordu: " bu arada adem büyük demişken, ligi bilen, türk hakemlerini tanıyan adem bu sezon galatasaray'a oldukça faydalı olacaktır...."
geçen sezon akhisarspor maçında uzatma dakikalarında attığı golle şampiyonluğun kilit adamlarından biri olan mitroglou gibi 2020 mayısında inşallah adem'den de söz edeceğiz. ama bir iddalı söz daha edelim, adem büyük bu tip kritik gollerini atmaya/attırmaya devam edecektir oynadığı sürece...
hakemlerle ilgili uzun uzun yazdık, keşke akıllarında çeşitli tereddütler olmadan, takım ismine bakmadan, gördüklerini çalabilseler de biz de futbolun güzelliklerine, saha içine odaklanabilsek ama maalesef bu sene çok zor geçecek gibi zira galatasaray'ın kazanacağı bir şampiyonluk sonrası ekonomik olarak makas diğer rakiplerle açılacakken, rakiplerin başkanları da taraftarlardan gelecek tepkiler sonrası koltuklarını kaybetme tehlikesi yaşayacaklardır. bu nedenle bu sene kimse "boş durmayacaktır"
geçen hafta gördüğü kırmızı kart cezası sebebiyle iki maç takımından uzak kalacak sari'nin yerine hazırlık maçlarının parlayan oyuncusu ömer bayram'la başladı fatih hoca deplasmandaki maça. ilk dakikalarda iki takım da karşılıklı olarak birbirlerini tartarken, 15. dakika sonra deplasmandaki sarı-kırmızılılar dizginleri ellerine aldı ve gol için oyunu rakip alana yıkmaya başladı. ama o anlarda geçen sene herkesin övdüğü marcao-luyindama ikilisinden luyindama hiç gereği yokken yaptığı bir top kaybı ile takımını skorda geriye düşürdü. devre biterken galatasaray babel ve feghouli ile gole yaklaştı ama topu kale çizgisinden içeri sokmakta beceriksizdi.
ikinci yarı mensah'ın kaçırdığı çok kritik bir pozisyonla başlarken, bu ev sahibinin belki de tek pozisyonuydu maç bitene kadar. aksine galatasaray gol için geldikçe geldi lung'un üstüne, babel'in pasında kaleciyle karşı karsıya kalan belhanda takımını sevindiremezken, 5 dakika sonra feghouli'nin şutunda topu önünde bulan babel ağları sarstı ama karar "ofsayttı"... bir kaç dakika sonra bu sefer feghouli'nin ortasında babel kafayı vurdu ve top kayseri savunmasından abdennour'un eline çarptı, var'dan pozisyonu inceleyen hakem penaltı noktasını gösterdi ve belhanda "klas" bir vuruşla beraberliği getirdi. cezayirli oyuncu bu pozisyonda ikinci sarı kartı gördü, kural belki de bunu gerektiriyordu ama bana göre değişmesi gereken bir cezadır bu tarz kartlar, zira burada istem dışı bir hareket vardır, bilerek elle temas yoktur ve böyle bir anda bir oyuncuyu hem penaltı hem de kartla cezalandırmak pek acımasızca.
rakibini eksik yakalayan galatasaray bu sefer galibiyet için baskısını arttırdı, feghouli'nin pasında savunma arkasına koşan emre mor, babel'e "al da at" dedi ama hakemler topun ayaktan çıktığı anı değerlendirip, ofsayt kaldırdı. gol istiyordu galatasaray, ömer'le denedi olmadı ama babel'in şutu geçen hafta olduğu gibi rakibe çarparak yine ağlarla buluşuverdi.
maç böyle biter denirken, hakem emre mor'u oyundan attığı bir faul yaratıp, kayserili oyuncunun da dirseğini görmeyip, ev sahibine bir gol hediye ederken, galatasaray için geri sayım başlıyordu... önce, feghouli düşürülüyor penaltı verilmiyor, umut bulut ömer'i oyundan atılmak pahasına yaka paça indiriyordu kalesinde gol görmemek için.... yine mi puan kaybı yaşayacak galatasaray denirken, sahneye adem büyük çıkıyor ve harika bir golle galatasaray'ın bu sezonki üç puanını hanesine yazdırıyordu...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-3galatasaray.html