20416
kendisinin çok baskın bir karakter olmasından ötürü eleştirilerin de, savunmaların da çok kutuplaşmış olarak yapıldığı hocamız. fatih terim’e yönelik savunmaların da, eleştirilerin de genelde ciddi şekilde önyargı içerdiğini düşünüyorum.
fatih hoca’yı tanımlayacak ilk söz herhalde yaptığı işe saygı, çalışkanlıktır. bel fıtığı ameliyatı olduktan 96 saat sonra işbaşı yapan, antrenmanda 2 saat takımın başında ayakta duran dünya üzerinde teknik direktör olmadığını geçtim, bunu yapacak masabaşında çalışan beya yakalı yönetici bulamazsınız (hocanın yaşına değinmiyorum bile). tam da bu sebeple hocanın serdar aziz, eren gibi çıtkırıldım oyunculara tahammülü olmaz. hocasının ameliyatından 96 saat sonra işbaşı yaptığını gören oyuncuların da antrenmanlarda kaytarmaları, işlerini sahiplenmemeleri mümkün değildir.
hocanın baskın ve güçlü karakterinin artıları da, eksileri de mevcuttur. mesela tam da bu sayede kazanma arzusu, heyecanı asla azalmaz. ama mesela hocanın kafasında düşündüğü birşeyi denemek için kendi pozisyonunda dünya çapında kariyer yapmış bazı oyuncuları farklı yerlerde oynatır, verim alamasa da bir süre ısrar eder. bu oyuncunun adı bugün seri, ilk döneminde transfer edildiği sene ilk 5-6 hafta önliberoda her yere koşuşturmaya çalışıp etkisiz kalan popescu’ydu, 3.döneminde de ilk 3-4 hafta sol açıkta oynayan eboue’ydi. ha, hoca hatasından döner ama, birkaç hafta sonra taşları yerine oturtacaktır.
hocanın bir negatif yönü de transfer sezonu kapanmadığı sürece her sorunu transfer ile çözmeyi düşünmesidir. bu da yeni değildir, eskiden de böyleydi. mesela uefa’yı kazandığımız sene şampiyonlar ligi’nden elenmemizin en önemli sebebi ilk 2 maçta ilk yarılarda ön liberoda sadece avrupa maçları için transfer edilen bruno quadros’u oynatmasıdır. ilk hertha berlin maçının ilk yarısını içeride 2-0 mağlup tamamlamış, quadros çıkınca maçı ikinci yarıda 2-2’ye getirmiştik. 2.maçta milan deplasmanında da ilk yarı 2-0 bitmiş, quadros çıkınca 2.yarı oyun olarak ezmiş ama sadece 2-1’i bulup 2.’yi milan kalecisinin harika oyunu sebebiyle bulamamıştık. o maçlarda quadros oynarken yedekler kimlerdi? suat, tugay, ergün vs... oysa hocayı en özel kılan şey, beraber çalıştığı oyuncuları bu süreç içinde eskisinden daha iyi oyuncu haline getirmesidir. bunun da transfer sezonu bitince normale döneceğini düşünüyorum.
uzun lafın kısası, hoca artısıyla eksisiyle budur. “kafasındaki oyun demode” ise en boş ve ezber eleştiridir, onun 2000’de oynattığını 15 sene sonra klopp oynatınca “geggenpressing” adıyla literatüre soktu. taşlar oturana kadar biraz saçımızı başımızı yolarız ama sonrasında her şey oturur. kendisi dünyanın en iyi teknik direktörü olmayabilir ama eşit koşullarda galatasaray’da kendisinden daha başarılı olabilecek bir hocanın var olduğunu sanmıyorum.
fatih hoca’yı tanımlayacak ilk söz herhalde yaptığı işe saygı, çalışkanlıktır. bel fıtığı ameliyatı olduktan 96 saat sonra işbaşı yapan, antrenmanda 2 saat takımın başında ayakta duran dünya üzerinde teknik direktör olmadığını geçtim, bunu yapacak masabaşında çalışan beya yakalı yönetici bulamazsınız (hocanın yaşına değinmiyorum bile). tam da bu sebeple hocanın serdar aziz, eren gibi çıtkırıldım oyunculara tahammülü olmaz. hocasının ameliyatından 96 saat sonra işbaşı yaptığını gören oyuncuların da antrenmanlarda kaytarmaları, işlerini sahiplenmemeleri mümkün değildir.
hocanın baskın ve güçlü karakterinin artıları da, eksileri de mevcuttur. mesela tam da bu sayede kazanma arzusu, heyecanı asla azalmaz. ama mesela hocanın kafasında düşündüğü birşeyi denemek için kendi pozisyonunda dünya çapında kariyer yapmış bazı oyuncuları farklı yerlerde oynatır, verim alamasa da bir süre ısrar eder. bu oyuncunun adı bugün seri, ilk döneminde transfer edildiği sene ilk 5-6 hafta önliberoda her yere koşuşturmaya çalışıp etkisiz kalan popescu’ydu, 3.döneminde de ilk 3-4 hafta sol açıkta oynayan eboue’ydi. ha, hoca hatasından döner ama, birkaç hafta sonra taşları yerine oturtacaktır.
hocanın bir negatif yönü de transfer sezonu kapanmadığı sürece her sorunu transfer ile çözmeyi düşünmesidir. bu da yeni değildir, eskiden de böyleydi. mesela uefa’yı kazandığımız sene şampiyonlar ligi’nden elenmemizin en önemli sebebi ilk 2 maçta ilk yarılarda ön liberoda sadece avrupa maçları için transfer edilen bruno quadros’u oynatmasıdır. ilk hertha berlin maçının ilk yarısını içeride 2-0 mağlup tamamlamış, quadros çıkınca maçı ikinci yarıda 2-2’ye getirmiştik. 2.maçta milan deplasmanında da ilk yarı 2-0 bitmiş, quadros çıkınca 2.yarı oyun olarak ezmiş ama sadece 2-1’i bulup 2.’yi milan kalecisinin harika oyunu sebebiyle bulamamıştık. o maçlarda quadros oynarken yedekler kimlerdi? suat, tugay, ergün vs... oysa hocayı en özel kılan şey, beraber çalıştığı oyuncuları bu süreç içinde eskisinden daha iyi oyuncu haline getirmesidir. bunun da transfer sezonu bitince normale döneceğini düşünüyorum.
uzun lafın kısası, hoca artısıyla eksisiyle budur. “kafasındaki oyun demode” ise en boş ve ezber eleştiridir, onun 2000’de oynattığını 15 sene sonra klopp oynatınca “geggenpressing” adıyla literatüre soktu. taşlar oturana kadar biraz saçımızı başımızı yolarız ama sonrasında her şey oturur. kendisi dünyanın en iyi teknik direktörü olmayabilir ama eşit koşullarda galatasaray’da kendisinden daha başarılı olabilecek bir hocanın var olduğunu sanmıyorum.