145
https://www.youtube.com/watch?v=TzQbOdKVF1Y
yazı, edebiyat, yazın, sanat, eser; belki sadece biraz deniz sesi. müziksiz bir birliktelik veya hayatımın hatırladığım anlarındaki harmonisiz müzik hali. beni tanımak isterseniz, harflerden gelen bir kapalı bir çaresizlikiçerisindeyim tam 3 yıldır. kelimelerin gölgesindeyim çoğu zaman ama severim bunu, kelimelerin gölgesinde uzanırken harfleri izlemeyi severim. hareketlidir harfler benim için ve değişirler. 100 yıl onceki bir “b” harfi örneğin, bugün aynı b degil. geçmişe duyduğum özlem, ö harfi, eski ö degil mesela. işbu devinim sürdükçe fark eder ki özlemi bile değişir insanın, fikri evveliyatındaki tazelik, küçük bir akvaryum gibi kirlenir zaman içerisinde. her şeyin- bütün bu olup bitenin- iyinin, kötünün, okuldan eve dönerken kulağıma çarpan böceğin kanat seslerinin, çay kaşıklarının, deniz kenarındaki rüzgarın temelindeyse hareket yer alır. hareket, yani maddeye etkiyen kuvvetlerin uzayda yarattığı anlamsız bir telaş.
yukarıda bahsetmiş olduğum bu telaş halinde, üzerinde mevcudiyetimi idame ettirdiğim ve boşlukta yuvarlanan birtakım kütlelerden oluşan milyar yıllık güneş sistemim olanca hızıyla kendi vorteksinde ilerlerken dünyanın bir ucunda, kendi odam içerisinde yalnız kaldığımda aklıma takılan, beni rahatsız eden fikirler var. fikirler, fikirlerden gelen eylemler, eylemlerin bağladığı enerji, enerjinin kütleye çevrimi, en nihayetinde galaksiler ve evren; bir göz küresinde yayılan milyarlarca fotonun devasa ölçekte yeniden tasarlanmış hali. belki mavi bir göz küresi, ve kürelerin matlığında siyah dalgalı saçların yarattığı gölgelerin hafif rüzgarla beraber endorfin dengemi sarsan salınım hareketleri. benim için elektromanyetik bir çekim, sizin için ise kimyasal. kimine yasal hareketlerim, kimine ise aykırı fikirlerim. tüm bu olan biten, olup biterken, kaldığım bu iki duvar arasında çay buharı ve sıkıntının diyalektiğini izlemekle geçen günlerimde belki değişecektir duyduğum özlemin miktarı. belki zamanın serin bir deniz kadar dalgasız ve bağımlı olduğu bu çizginin üzerinde bir noktada, kuantum zaafiyetler içerisinde, çekirdeksi duygularımla sana döneceğimdir bir gün. kim bilebilir, dalgalı saçlarındaki sabitin planck’a yakınsadıkça momentumunda dönmeyeceğini başımın ve kim bilebilir bir yaz sabahı yüzüme esen rüzgardaki serinliğini geçmişin. düşüncelerim çok hızlı esmeye başladı yeniden, gözlerimi kapatmazsam bu bilinmezliğinortasında zihin felci geçireceğim.
deniz sesi, müzik ve başka bir coğrafyaya ihtiyacım var.
herkese iyi geceler dilerim.
https://www.youtube.com/watch?v=YrB74tr6Oz8
yazı, edebiyat, yazın, sanat, eser; belki sadece biraz deniz sesi. müziksiz bir birliktelik veya hayatımın hatırladığım anlarındaki harmonisiz müzik hali. beni tanımak isterseniz, harflerden gelen bir kapalı bir çaresizlikiçerisindeyim tam 3 yıldır. kelimelerin gölgesindeyim çoğu zaman ama severim bunu, kelimelerin gölgesinde uzanırken harfleri izlemeyi severim. hareketlidir harfler benim için ve değişirler. 100 yıl onceki bir “b” harfi örneğin, bugün aynı b degil. geçmişe duyduğum özlem, ö harfi, eski ö degil mesela. işbu devinim sürdükçe fark eder ki özlemi bile değişir insanın, fikri evveliyatındaki tazelik, küçük bir akvaryum gibi kirlenir zaman içerisinde. her şeyin- bütün bu olup bitenin- iyinin, kötünün, okuldan eve dönerken kulağıma çarpan böceğin kanat seslerinin, çay kaşıklarının, deniz kenarındaki rüzgarın temelindeyse hareket yer alır. hareket, yani maddeye etkiyen kuvvetlerin uzayda yarattığı anlamsız bir telaş.
yukarıda bahsetmiş olduğum bu telaş halinde, üzerinde mevcudiyetimi idame ettirdiğim ve boşlukta yuvarlanan birtakım kütlelerden oluşan milyar yıllık güneş sistemim olanca hızıyla kendi vorteksinde ilerlerken dünyanın bir ucunda, kendi odam içerisinde yalnız kaldığımda aklıma takılan, beni rahatsız eden fikirler var. fikirler, fikirlerden gelen eylemler, eylemlerin bağladığı enerji, enerjinin kütleye çevrimi, en nihayetinde galaksiler ve evren; bir göz küresinde yayılan milyarlarca fotonun devasa ölçekte yeniden tasarlanmış hali. belki mavi bir göz küresi, ve kürelerin matlığında siyah dalgalı saçların yarattığı gölgelerin hafif rüzgarla beraber endorfin dengemi sarsan salınım hareketleri. benim için elektromanyetik bir çekim, sizin için ise kimyasal. kimine yasal hareketlerim, kimine ise aykırı fikirlerim. tüm bu olan biten, olup biterken, kaldığım bu iki duvar arasında çay buharı ve sıkıntının diyalektiğini izlemekle geçen günlerimde belki değişecektir duyduğum özlemin miktarı. belki zamanın serin bir deniz kadar dalgasız ve bağımlı olduğu bu çizginin üzerinde bir noktada, kuantum zaafiyetler içerisinde, çekirdeksi duygularımla sana döneceğimdir bir gün. kim bilebilir, dalgalı saçlarındaki sabitin planck’a yakınsadıkça momentumunda dönmeyeceğini başımın ve kim bilebilir bir yaz sabahı yüzüme esen rüzgardaki serinliğini geçmişin. düşüncelerim çok hızlı esmeye başladı yeniden, gözlerimi kapatmazsam bu bilinmezliğinortasında zihin felci geçireceğim.
deniz sesi, müzik ve başka bir coğrafyaya ihtiyacım var.
herkese iyi geceler dilerim.
https://www.youtube.com/watch?v=YrB74tr6Oz8