resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 18064
    geçtiğimiz sezon takıma geldiğinde, gerek devre arası olması, gerek takımı kendi kurmaması, gerekse mali sıkıntılar ve seçim sebebiyle transfer konusunu yaza bırakmıştı. o sezon takıma yeni transfer gomis, mariano, fernando, maicon, latovlevici, denayer, belhanda ve feghouli ilk 11'in demirbaşlarıydı. ndiaye de böyleydi, ancak bir maç oynatıp, devre arası stoke city'e transferi gerçekleşmişti. hoca da yılların piri, düşündü ki, "madem transfer yapamıyorum, bari bunları posasına kadar kullanayım, sezon sonu şampiyon olayım, sonra belhanda'yı da dehler, maicon'u da sepetler, gomis'i de iyi paraya elden çıkartırım".
    hiç de mantıksız değildi. zira terim'in kafasında senelerdir oynattığı ve oynatmak istediği futbol prototipi belli. hoca sürekli atak yapan ve topun mümkün olduğu sürece kendisinde kalmasını isteyen birisi. ancak elindeki yaşlı ve seneye 1 yaş daha yaşlanacak kadro istediklerini yapmasına müsade etmeyecek. fatih terim pragmatist bir teknik direktördür, yılların faydacısıdır. herkes mustafa denizli, aykut kocaman, mourinho bilmem ne der, fakat bunca senedir futbol izlerim, pragmatist teknik direktör diye sorulursa, ilk olarak kendisinin adını veririm. olayları kısa-orta-uzun vadede değerlendirdiğimizde, yaptığı her olayın -ister olumlu bitsin, ister olumsuz- pragmatist bakış açısıyla yapıldığı konusunda her şeyimi veririm. bu 1996'da da böyleydi, 2018'de de böyle.

    gelelim 2018 mayısına. takımın suyunu çıkartıp şampiyon da oldu aslında. çünkü tudor, 2017 yazında oynatmak istediği futbolun oyuncularını transfer ettirmiş, ama iyi, ama kötü kafasındaki taktik şablonu oyuncularına da bir şekilde aktarabilmişti. taktik konusunda sınıfı geçen, ancak oyuncu yönetimi ve baskı kaldırma konusunda malesef beklentileri karşılayamayan tudor* ile yollar ayrılıp, takımın ekmek ve su gibi ihtiyacı olduğu kişinin dönmesiyle, ipler fatih terim'e teslim edildi. pragmatist diye boşuna demedim hocaya, o da takımın oturmuş düzenine daha sağlam oyuncu yönetimi, yönetim ve taraftar arasındaki bütünleşme gibi bir şansına da sahip olunca sezon sonu şampiyonluk apoletini takmasını bildi.

    hatırlar mısınız bilmem, fatih terim'in yardımcısı levent şahin, şampiyonluk sonrası bir demeç vermişti; "gelecek ve gidecek oyuncuların hepsi belli, raporlarımız hazır, transferler gelen ve gidenler hepsi kampın ilk birkaç gününe kesinleşir" şeklinde. işte bu durum, aslında sezon devam ederken ve hoca gelir gelmez aşağı yukarı şekillenmeye başlayan bir rapordu. ne gomis, ne belhanda, ne maicon, ne latovlevici hocanın mecbur kalmadıkça oynatacağı tipte oyuncular değil. gomis iyi bir skorer, net bir golcü, ancak takım oyununda yok. hava hakimiyeti ve top saklama özelliği ile takımın rakip yarı sahaya yerleşmesine olanak sağlayabilecek bir tip değil. daha çok geçiş oyununun golcüsü. belhanda da aynı şekilde, hocanın pek tercih etmediği bir tarzda. ne tam bir sekiz numara, ne tam bir 10 numara, ne de kanat oyuncusu. zaten kendisine gelen eleştiriler de bu yöndeydi. maicon'un da fiziksel bazlı dezavantajları ve latovlevici'nin hiçbir zaman galatasaray ilk 18'ine girebilecek kapasitesinin olmamış olması, hocanın takımı baştan aşağı bir revizyona götürme isteğine neden olan küçük birkaç sebepti. kendi kurmadığı ve sezon sonu şampiyon olunacak şekilde ayarlanan bütün planlar gerek hocanın şansı, gerekse planların isabetli olmasından dolayı işe yaradı ve şampiyonluk geldi.

    geçen sene burada ben okurken birçok yazar şunu dile getirdi, "hocanın geçen senelere nazaran oldukça sakin ve daha oturaklı bir görüntüsü var" diye. işte bu oturaklı ve bilge görüntünün altında bence bütün bu geleceğe dair olan bu planlar vardı. bu sene, 2018-2019 sezonu ilk yarısında oynanan fenerbahçe maçından itibaren hocanın şalterlerinin de atması, bir anlamda artık patladığının göstergesi. hakem hataları ve tff tarafından sürekli tetikte beklenilmesi, forvet transferinin yapılmaması, elde olan üç beş milyon euro'nun tamamının emre akbaba'ya harcanmışken, onun da daha 5 tane 90 dakika bile oynayamadan sakatlanmış olması, haliyle hocanın moralini altüst etti. fenerbahçe maçındaki fırat aydınus saçmalaması, akabinde takımın sürekli öne geçtiği maçlarda hem oyunu hem de skoru bir şekilde rakibe teslim etmesi de eklenince iş çığırından çıktı ve fatih terim'in haklı bir şekilde isyanıyla ceza alması gerçekleşti.

    peki bundan sonra ne olacak?

    bundan sonra yazacağım şeyler benim kişisel beklenti ve fikirlerim olduğu için, hiçbir dayanağı yoktur. yani tamamen sallıyor da olabilirim, ya da iyi bir yüzdeyle olayları tutturuyor da olabilirim. tamamen şans.

    öncelikle şu entryi atayım

    (bkz: #2561635)

    burada fatih terim'in, neden sürekli eren'i oynattığını yine kendimce açıkladım. hoca yönetime karşı bence kasıtlı bir garez gütmüyor, ancak beceriksizlikleri konusunda sinirlenmiş. bu kasıtlı bir garez olmaması, transferin yapılmamasının, mecburi bir finansal fair play hamlesinden ötürü olduğunu biliyor. biliyor bilmesine de, koskoca fatih terim'in, yalnızca kasımpaşa'dan gelmiş bir eren derdiyok ile avutulmasını da kendisine yediremiyor. 7 şampiyonluk, 1 uefa kupası, bilmem kaç tane ıvır zıvır kupa kazanmış bir adam olsam, ben de böyle düşünürüm. belki de daha fazla egolarım olurdu. o yüzden, bu durum şeklen ve mantıken yanlış olsa da, işin içine kazanma ve kazanmışlık psikolojisi girince, böyle düşünmek normalleşebiliyor.

    bundan sonra olacaklar değil de, olması gerekenleri yazmak istiyorum. abdurrahim albayrak, artık bir zahmet kazanılan maçlarda mikrofonlara bülbül gibi ötmemeli. başkan da garip garip açıklamalar ve ramazan davulcusu gibi maniler söylemek yerine bir an evvel kulübe hem transfer, hem de diğer giderler için bir kaynak yaratır ve devre arası da 2, mümkünse 3 transferin bitirilmesi için bir an evvel başlar. hatta çoktan başlamış olması gerekiyor.*

    zira fatih terim'in hayatındaki son galatasaray kariyeri de tatsız bir şekilde son bulmuş olabilir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın