67
şu hayattaki en mutlu olduğum zamanlardır babamla maç izlediğim zamanlar. bana galatasaray'ı aşılayan babam, günlük hayatında sakin, sevecen, her zaman alttan alan tatlı dilli bir adamken galatasaray maçı izlediği zamanlar bambaşka biri oluyor. öyle aşırı fanatik, küfürbaz birine dönüşmüyor. sadece aile içinde çok göstermediği yanlarını görme şansı buluyorum. six feet under'ı izleyenler bilir. dizide nate, hayatı boyunca babasını tanımamış bir adamdır. babasının ölümünden sonra (spoiler değil, adam ilk bölümün ilk 10 dakikasında ölüyor) onun herkesten gizli tuttuğu bir odası olduğunu keşfediyor ve ilk kez o oda sayesinde babasını tanıyor. anlatınca pek güzel olmadı ama buna benzer bir iletişim yaşanıyor aramızda birlikte maç izlerken. o fark etmiyor bunu, biliyorum. ya da fark ediyor ve durumdan memnun ama bu güzel şey dillendirilmiyor hiçbir zaman. baba-oğul arasındaki garip ve güzel bağ işte bu. adı konmasa da var orada. bizimki çoğunlukla galatasaray sayesinde oluyor. bir yanına gidebilsem de birlikte maç izlesek yine. elimizde çayımız, 2 saatliğine dünyadan kopsak, birbirimize maç hakkında yorumlar yapıp pas atsak, ben ona hak versem o bana.