750
2018 yazı boyunca amatör şubeler özelinde farklı platformlarda defalarca eleştirdiğim(iz) yönetim. bu eleştiriler sonucunda farklı argümanlarla eleştiriden hakarete varan geniş bir yelpazede tepkiler çektim/çektik. hatta çok sevdiğim bir yazar arkadaşımız #2494812 numaralı entry sonrası "abi kusura bakma ilk defa ofsayt verecem" diye mesaj atmıştı. fatih terim faktörüyle alınan bir şampiyonluk, bir galatasaray mucizesi olan eurocup women şampiyonluğu ve tabi ki dursun aydın özbek denen karabasandan kurtulmanın etkisiyle taraftarın gözünde bir dev aynasında gözüküyordu mustafa cengiz yönetimi. sırf mesnetsiz sallıyor olmamak için yaşanmakta ve duyulmakta olan olaylardan örnek vermemize rağmen "dursun özbekçi troll hesap" muamelesi görmekten ne yazık ki kurtulamadık...
şubelerdeki organizasyonsuzluktan, yönetimin işbilmezliğinden ve taraftar ile etkileşimdeki beceriksizliklerden dem vurmamıza rağmen genellikle finansal fair play kıskacından ve şubenin borçlarından dem vurup "sizin zevkiniz için kulüp iflas mı etsin" noktasında tepkiler alıyorduk. ağustos 2018'in sonu ve eylül 2018'in başı itibarıyla yaşanan bir haftalık geçiş döneminde taraftarın yaşadığı dönüş gerçekten akıl almaz boyutlarda...
amatör şubelerde yaz boyunca yaşanan ve dillendirilen şeylerin çok benzer şekilde futbol şubesinde de yaşanmakta olduğu ne yazık ki entry tarihi ile son bir haftalık dönemde pembe gözlüklerden bile görünecek hale geldi. daha doğrusu taraftarın gözünün önündeki perde kalkmış oldu, bir nevi bir rüyadan uyanılmış oldu. transfer konusundaki organizasyonsuzluklar ve beceriksizlikler, bu süreçlerde taraftara yalan söylenmesi başta olmak üzere pek çok iletişimsizlik ortaya çıktı.
dursun aydın özbek yönetiminden camianın kurtulabilmiş olması elbette çok kritik bir dönüm noktasıydı. hem kulübün çok zor durumda olması hem de baskın seçim kararı sonrası elle tutulur bir ekip kurup plan yapmak çok zordu. ancak bu konu mustafa cengiz yönetiminin zaaflarını görmeye ve dillendirmeye bir engel olmamalıydı. galatasaray taraftarının yanılgıya düştüğü nokta ne yazık ki burası oldu. elindeki çok büyük, hatta seçim sürecini doğrudan yönlendiren potansiyeli yönetime yapıcı eleştiriler ve baskılar yapmakta kullanamadı.
mustafa cengiz yönetimi ne yazık ki pek çok işbilmez insanı bünyesinde barındırıyor. ek olarak kulübün birçok noktasına çöreklenmiş olan yamyam kılıklı sözde idareci özünde yiyicilerle geçmiş dönemden gelen ağır sözleşmeleri bahane ederek yola devam ediyorlar. buna rağmen ekonomik anlamda acı olsa da doğru hamleleri yapabiliyor. ancak bu acı hamlelerin yaratacağı kamuoyu sıkıntısını göğüsleyecek kadar cesur ve inatçı değiller. bu da her alanda bir iletişimsizlik ve yalan söyleme ihtiyacını doğuruyor.
bu zihniyet ve görev anlayışıyla ekonomik anlamda kulübün geleceğini kurtaracak olsalar da sportif, idari ve taraftarsal anlamda çok fazla yıpratacakları bir gerçektir. bu konuda %49 pay dursun aydın özbek yönetiminin olsa da %51 pay da kendi işbilmezlik, cesaretsizlik ve "ne şiş yansın ne kebap" anlayışlarıdır. bir bacağı tutmayan herkes koltuk değnekleri ile hayatını idare ettirmeye çalışabilir. marifet bacağını ampute edip protezle de olsa tekrardan yürüyebilecek hale gelmeyi göze almaktır.
caner eler'e de selam olsun burdan...
şubelerdeki organizasyonsuzluktan, yönetimin işbilmezliğinden ve taraftar ile etkileşimdeki beceriksizliklerden dem vurmamıza rağmen genellikle finansal fair play kıskacından ve şubenin borçlarından dem vurup "sizin zevkiniz için kulüp iflas mı etsin" noktasında tepkiler alıyorduk. ağustos 2018'in sonu ve eylül 2018'in başı itibarıyla yaşanan bir haftalık geçiş döneminde taraftarın yaşadığı dönüş gerçekten akıl almaz boyutlarda...
amatör şubelerde yaz boyunca yaşanan ve dillendirilen şeylerin çok benzer şekilde futbol şubesinde de yaşanmakta olduğu ne yazık ki entry tarihi ile son bir haftalık dönemde pembe gözlüklerden bile görünecek hale geldi. daha doğrusu taraftarın gözünün önündeki perde kalkmış oldu, bir nevi bir rüyadan uyanılmış oldu. transfer konusundaki organizasyonsuzluklar ve beceriksizlikler, bu süreçlerde taraftara yalan söylenmesi başta olmak üzere pek çok iletişimsizlik ortaya çıktı.
dursun aydın özbek yönetiminden camianın kurtulabilmiş olması elbette çok kritik bir dönüm noktasıydı. hem kulübün çok zor durumda olması hem de baskın seçim kararı sonrası elle tutulur bir ekip kurup plan yapmak çok zordu. ancak bu konu mustafa cengiz yönetiminin zaaflarını görmeye ve dillendirmeye bir engel olmamalıydı. galatasaray taraftarının yanılgıya düştüğü nokta ne yazık ki burası oldu. elindeki çok büyük, hatta seçim sürecini doğrudan yönlendiren potansiyeli yönetime yapıcı eleştiriler ve baskılar yapmakta kullanamadı.
mustafa cengiz yönetimi ne yazık ki pek çok işbilmez insanı bünyesinde barındırıyor. ek olarak kulübün birçok noktasına çöreklenmiş olan yamyam kılıklı sözde idareci özünde yiyicilerle geçmiş dönemden gelen ağır sözleşmeleri bahane ederek yola devam ediyorlar. buna rağmen ekonomik anlamda acı olsa da doğru hamleleri yapabiliyor. ancak bu acı hamlelerin yaratacağı kamuoyu sıkıntısını göğüsleyecek kadar cesur ve inatçı değiller. bu da her alanda bir iletişimsizlik ve yalan söyleme ihtiyacını doğuruyor.
bu zihniyet ve görev anlayışıyla ekonomik anlamda kulübün geleceğini kurtaracak olsalar da sportif, idari ve taraftarsal anlamda çok fazla yıpratacakları bir gerçektir. bu konuda %49 pay dursun aydın özbek yönetiminin olsa da %51 pay da kendi işbilmezlik, cesaretsizlik ve "ne şiş yansın ne kebap" anlayışlarıdır. bir bacağı tutmayan herkes koltuk değnekleri ile hayatını idare ettirmeye çalışabilir. marifet bacağını ampute edip protezle de olsa tekrardan yürüyebilecek hale gelmeyi göze almaktır.
caner eler'e de selam olsun burdan...