662
bir günde destek çıkmadığım gibi bir günde sırt çevirmeyeceğim yönetim. eleştirilmeyi hak ediyorlar bunda sıkıntı yok, fakat nereden geldiği belli olmayan çıkarımlarla yapılan karalama kampanyasının izahı yok.
öyle entryler var ki sanırsınız yönetim ve fatih hocanın arası ateş hattı, ipler koptu kopacak. ciddi ciddi abdürrahim albayrak'ın ikinci başkan olduğu yerde fatih terim'in olan bitenden habersiz gariban gibi transfer beklediğini zanneden şuursuzlar var aramızda. bu transfer sezonunda doğrusuyla yanlışıyla ne yaşandıysa hepsi fatih terim'in bilgisi dahilinde gerçekleşti, kabullenin bunu.
peki madem iletişimsizlik gibi bir problemimiz yoktu da biz nerede hata yaptık?
gomis satışı gerçekleştiğine göre hoca gomis'i kadroda istememiştir. kimse hocadan icazet almadan takımın as forvetini satamaz bunu netleştirelim önce. hem hocanın kafasındaki oyuna uyumu, hem zam mevzusu, hem de mali konular sebebiyle gomis'in satışı bence sonuna kadar doğruydu. zaten muhtemelen uzun süredir bu satış için uğraşılıyordu. sıkıntı şu ki biz gomis'i sonunda elden çıkabildiğimizde transfer sezonunun bitmesine 1 hafta kalmıştı. doğal olarak eli yüzü düzgün kim varsa zaten bir yerlere imzayı atmıştı. gomis'in gidip gitmeyeceği son ana kadar belli değildi, adam son 2-3 güne kadar instagram'dan "allah çarpsın çok çalışıcam" falan yazıyordu. yani "gomis'i zaten satıcaz, şimdiden yeni forvetle görüşmeye başlayalım" gibi bir alternatifimiz hiç olmadı. hiçbir futbolcuya "kardeş son haftaya kadar bekle, benim forveti satarsam seni alacam" diyemezsiniz. yani öyle önceden planı yapılabilecek bir durum yoktu. hem hoca bu satışı onaylarken, hem de yönetim gomis'i satarken bunu biliyordu. eğrisiyle artısıyla durumu tarttılar, risk almayı seçtiler. ha neden risk alındığını eleştirebiliriz, fakat fatih hoca takımında başındayken kimse kafasına göre bu riski alamaz. dolayısıyla bu noktada bir eleştiri yapacaksak fatih hocayı "günahsız gariban" kalıbından çıkarmamız gerekiyor.*
bu risk alındıktan sonra fazlasıyla kısıtlı bir bütçeyle çürük çarık elde kalanlar arasından eli yüzü düzgün forvet bulmaya çalıştık. zaten çok alternatif yoktu, olanlara da bütçemiz yetmeyince öylesine bir transfer yapmayıp transferi kapattık. mesela burada da "bütçe niye azdı?" sorusunu sorabiliriz. sonuçta "sattığın kadar al" maddesi aylardır biliniyordu. yine sezon içerisinde bir karar verdik, transfer bütçemizin en büyük parçasını emre akbaba'ya ayırdık. herkes gibi ben de emre'nin transferinden çok mutluyum/umutluyum ama hadi itiraf edelim, ndiaye'nin geleceği yerde emre'nin transferi biraz lüks oldu. forvet transferi için elimizde 1 değil de 5 milyon euro olsa forvet transferini her türlü bitirirdik. kısacası bu kararla forvet rotasyonumuzu yok ederken muazzam bir orta saha rotasyonumuz oldu, dengeyi kuramadık.
yönetim hiç forvetle anlaşabildi mi bilmiyoruz ama anlaşsa bile öyle "oh be" dedirtecek bir oyuncu olmayacaktı. hem 1 milyon euro'ya kiralanabilecek hem de a sınıfı olacak bir forvet transferin son haftasına kalmıyor. ismi geçen forvetler de kusura bakmayın ama öyle çok beceri gerektiren zor transferler değildi. mesela cornelius ya da okaka gerçekten istense kiralanırdı. öyle yönetime falan da gerek yok, sözlükten italyanca/ingilizce bilen bir heyet yollasak alır gelirdi. devre arasında hem okaka'yla hem kulübüyle anlaşan yönetim de aynıydı, 6 ayda nasıl yapıldığını unutacak halleri yok.* bence hoca da bu noktada ne vereceği belli olmayan bir forvet almaktansa zaten geniş olan kanat rotasyonuyla en azından ocak'a kadar forveti idare edebileceğini düşündü.
başımızda belki de görüp görebileceğimiz en iyi teknik direktör onun yanında da hataları olsa da her geçen gün tecrübe kazanan iyi niyetli bir yönetim var. başarıyla ilişkili bir cümle kuracakken başına, sonuna, ortasına istikrar koyduğumuz yerde çok daha fazla krediyi hak ediyorlar. sonuç olarak şuan elimizde forvet rotasyonu dışında hem nitelik hem nicelik olarak gayet yeterli bir kadro var. evet hatalar yapıldı, ama hiçbiri tek taraflı değildi. ne hocayı ne yönetimi ateşe atacak bir durumumuz da yok. hocanın dokunuşuyla bu kadro hem ligi hem şampiyonlar ligini ocak ayına kadar idare edebilir. tabi ki ideal değil ama durduk yere birbirimizi yemekten çok daha makul bir seçenek olduğu aşikar.
öyle entryler var ki sanırsınız yönetim ve fatih hocanın arası ateş hattı, ipler koptu kopacak. ciddi ciddi abdürrahim albayrak'ın ikinci başkan olduğu yerde fatih terim'in olan bitenden habersiz gariban gibi transfer beklediğini zanneden şuursuzlar var aramızda. bu transfer sezonunda doğrusuyla yanlışıyla ne yaşandıysa hepsi fatih terim'in bilgisi dahilinde gerçekleşti, kabullenin bunu.
peki madem iletişimsizlik gibi bir problemimiz yoktu da biz nerede hata yaptık?
gomis satışı gerçekleştiğine göre hoca gomis'i kadroda istememiştir. kimse hocadan icazet almadan takımın as forvetini satamaz bunu netleştirelim önce. hem hocanın kafasındaki oyuna uyumu, hem zam mevzusu, hem de mali konular sebebiyle gomis'in satışı bence sonuna kadar doğruydu. zaten muhtemelen uzun süredir bu satış için uğraşılıyordu. sıkıntı şu ki biz gomis'i sonunda elden çıkabildiğimizde transfer sezonunun bitmesine 1 hafta kalmıştı. doğal olarak eli yüzü düzgün kim varsa zaten bir yerlere imzayı atmıştı. gomis'in gidip gitmeyeceği son ana kadar belli değildi, adam son 2-3 güne kadar instagram'dan "allah çarpsın çok çalışıcam" falan yazıyordu. yani "gomis'i zaten satıcaz, şimdiden yeni forvetle görüşmeye başlayalım" gibi bir alternatifimiz hiç olmadı. hiçbir futbolcuya "kardeş son haftaya kadar bekle, benim forveti satarsam seni alacam" diyemezsiniz. yani öyle önceden planı yapılabilecek bir durum yoktu. hem hoca bu satışı onaylarken, hem de yönetim gomis'i satarken bunu biliyordu. eğrisiyle artısıyla durumu tarttılar, risk almayı seçtiler. ha neden risk alındığını eleştirebiliriz, fakat fatih hoca takımında başındayken kimse kafasına göre bu riski alamaz. dolayısıyla bu noktada bir eleştiri yapacaksak fatih hocayı "günahsız gariban" kalıbından çıkarmamız gerekiyor.*
bu risk alındıktan sonra fazlasıyla kısıtlı bir bütçeyle çürük çarık elde kalanlar arasından eli yüzü düzgün forvet bulmaya çalıştık. zaten çok alternatif yoktu, olanlara da bütçemiz yetmeyince öylesine bir transfer yapmayıp transferi kapattık. mesela burada da "bütçe niye azdı?" sorusunu sorabiliriz. sonuçta "sattığın kadar al" maddesi aylardır biliniyordu. yine sezon içerisinde bir karar verdik, transfer bütçemizin en büyük parçasını emre akbaba'ya ayırdık. herkes gibi ben de emre'nin transferinden çok mutluyum/umutluyum ama hadi itiraf edelim, ndiaye'nin geleceği yerde emre'nin transferi biraz lüks oldu. forvet transferi için elimizde 1 değil de 5 milyon euro olsa forvet transferini her türlü bitirirdik. kısacası bu kararla forvet rotasyonumuzu yok ederken muazzam bir orta saha rotasyonumuz oldu, dengeyi kuramadık.
yönetim hiç forvetle anlaşabildi mi bilmiyoruz ama anlaşsa bile öyle "oh be" dedirtecek bir oyuncu olmayacaktı. hem 1 milyon euro'ya kiralanabilecek hem de a sınıfı olacak bir forvet transferin son haftasına kalmıyor. ismi geçen forvetler de kusura bakmayın ama öyle çok beceri gerektiren zor transferler değildi. mesela cornelius ya da okaka gerçekten istense kiralanırdı. öyle yönetime falan da gerek yok, sözlükten italyanca/ingilizce bilen bir heyet yollasak alır gelirdi. devre arasında hem okaka'yla hem kulübüyle anlaşan yönetim de aynıydı, 6 ayda nasıl yapıldığını unutacak halleri yok.* bence hoca da bu noktada ne vereceği belli olmayan bir forvet almaktansa zaten geniş olan kanat rotasyonuyla en azından ocak'a kadar forveti idare edebileceğini düşündü.
başımızda belki de görüp görebileceğimiz en iyi teknik direktör onun yanında da hataları olsa da her geçen gün tecrübe kazanan iyi niyetli bir yönetim var. başarıyla ilişkili bir cümle kuracakken başına, sonuna, ortasına istikrar koyduğumuz yerde çok daha fazla krediyi hak ediyorlar. sonuç olarak şuan elimizde forvet rotasyonu dışında hem nitelik hem nicelik olarak gayet yeterli bir kadro var. evet hatalar yapıldı, ama hiçbiri tek taraflı değildi. ne hocayı ne yönetimi ateşe atacak bir durumumuz da yok. hocanın dokunuşuyla bu kadro hem ligi hem şampiyonlar ligini ocak ayına kadar idare edebilir. tabi ki ideal değil ama durduk yere birbirimizi yemekten çok daha makul bir seçenek olduğu aşikar.