423
yönetimi oyuncu satışı konusunda yol alamadıkları için eleştiren yazarlara yüklenilmesine anlam veremiyorum. bu insanlar bir şeylerden yola çıkarak dokunduruyorlar yönetime. örneğin abdurrahim albayrak'ın dilinden dökülenler (hatırladığım kadarıyla);
"aramızdan ayrılacak olan arkadaşlarımız olacak, transfer için kaynak yaratacağız."
"önümüzdeki günlerde bazı arkadaşlarımızla ilgili tasarruflar olacak."
"tarık çamdal ayrılacak." (bunu satış anlamında söylemedi, biliyorum.)
albayrak demek mustafa cengiz demek. onun ağzından çıkan her kelime başkanın, dolayısıyla da yönetimin söylemidir. bu söylemleri işiten insanlar doğal olarak beklenti içine giriyorlar "ooo süper, oyuncu satacağız" diye. bu beklentiyi insanlar gökten vahiy inmişçesine kendileri türetmiyorlar ki, onlara ima edilen şey bu, ortada dillendirilen birtakım cümleler var. hal böyleyken bir türlü o beklenen oyuncu satışı olmayınca da insanlar ister istemez "eee ama hadi artık kardeşim" moduna bürünüveriyorlar ki gayet normal.
---
yönetimin bizi menden kurtarması...
yönetime yöneltilen her eleştiri karşısında bu savın öne sürülmesi ve bunun bir lütufmuşçasına aksettirilmesi hoş olmamaya başladı. evet, galatasaray - uefa savaşını kazanabilmiş olmamız mevcut yönetimin başarısıdır, büyük başarıdır ama o kadar. bu bir lütuf değil. bu insanlar zaten bu savaşı kazanmak için seçildiler. görevleriydi, yapmaları gereken bir şeydi ki sağ olsunlar layıkıyla yerine getirdiler bunu, bu kadar. "bu bizim işimiz değil ama hadi şu camiaya kıyak geçelim de iyi bi' sunumla gidişatı değiştirelim" demedi yani kimse. görevini yapan çalışan görevini yaptı diye haftalarca aferin almaz, kendisine bir kez teşekkür edilir ve konu kapanır.
dursun aydın özbek denen vasıfsızın peçete kağıdından hallice bir a4'le ilkokul ödevi sunarcasına uefa'nın karşısına çıkması ise dursun'un dev kalleşliğidir, ölene kadar eleştirilmelidir ve adı tarihe boklu harflerle kazınmalıdır. görevini yapmamıştır.
rica ediyorum, her yönetim eleştirisinde bunu dillendirmeyelim artık.
---
bu adamların uefa'nın ffp kuralları çerçevesinde bize dayattıkları yaptırımlara harfi harfine uymaya çalışmalarını anlıyorum.
bu adamların kulübü menajerlere peşkeş çekmemesi takdire şayan bir hareket, destekliyorum.
bu adamların borç ödeme konusunda sürekli eylem içerisinde olmalarını alkışlıyorum.
bu adamların devletin farklı kademeleriyle iyi ilişkiler içerisinde olmalarının doğru olduğuna inanıyorum. muhalif bir birey olarak bunun mevcut siyasi yapıda gerekli olduğunu düşünüyorum ve devamının gelmesi gerektiğini öngörüyorum.
diğer yandan;
fatih terim hocanın dediği gibi oyuncu satışı konusunda daha "becerili" olmaları gerektiğini de,
amatör şubelerin yönetimi noktasında daha net hamleler yapmalarının elzem olduğunu da,
transfer sezonunu bitimiyle ada, kemerburgaz, salon, teknokent gibi projelerde daha aktif şekilde yol almalarının iyi olacağını da hesaba dahil ediyorum.
yolları açık olsun.
"aramızdan ayrılacak olan arkadaşlarımız olacak, transfer için kaynak yaratacağız."
"önümüzdeki günlerde bazı arkadaşlarımızla ilgili tasarruflar olacak."
"tarık çamdal ayrılacak." (bunu satış anlamında söylemedi, biliyorum.)
albayrak demek mustafa cengiz demek. onun ağzından çıkan her kelime başkanın, dolayısıyla da yönetimin söylemidir. bu söylemleri işiten insanlar doğal olarak beklenti içine giriyorlar "ooo süper, oyuncu satacağız" diye. bu beklentiyi insanlar gökten vahiy inmişçesine kendileri türetmiyorlar ki, onlara ima edilen şey bu, ortada dillendirilen birtakım cümleler var. hal böyleyken bir türlü o beklenen oyuncu satışı olmayınca da insanlar ister istemez "eee ama hadi artık kardeşim" moduna bürünüveriyorlar ki gayet normal.
---
yönetimin bizi menden kurtarması...
yönetime yöneltilen her eleştiri karşısında bu savın öne sürülmesi ve bunun bir lütufmuşçasına aksettirilmesi hoş olmamaya başladı. evet, galatasaray - uefa savaşını kazanabilmiş olmamız mevcut yönetimin başarısıdır, büyük başarıdır ama o kadar. bu bir lütuf değil. bu insanlar zaten bu savaşı kazanmak için seçildiler. görevleriydi, yapmaları gereken bir şeydi ki sağ olsunlar layıkıyla yerine getirdiler bunu, bu kadar. "bu bizim işimiz değil ama hadi şu camiaya kıyak geçelim de iyi bi' sunumla gidişatı değiştirelim" demedi yani kimse. görevini yapan çalışan görevini yaptı diye haftalarca aferin almaz, kendisine bir kez teşekkür edilir ve konu kapanır.
dursun aydın özbek denen vasıfsızın peçete kağıdından hallice bir a4'le ilkokul ödevi sunarcasına uefa'nın karşısına çıkması ise dursun'un dev kalleşliğidir, ölene kadar eleştirilmelidir ve adı tarihe boklu harflerle kazınmalıdır. görevini yapmamıştır.
rica ediyorum, her yönetim eleştirisinde bunu dillendirmeyelim artık.
---
bu adamların uefa'nın ffp kuralları çerçevesinde bize dayattıkları yaptırımlara harfi harfine uymaya çalışmalarını anlıyorum.
bu adamların kulübü menajerlere peşkeş çekmemesi takdire şayan bir hareket, destekliyorum.
bu adamların borç ödeme konusunda sürekli eylem içerisinde olmalarını alkışlıyorum.
bu adamların devletin farklı kademeleriyle iyi ilişkiler içerisinde olmalarının doğru olduğuna inanıyorum. muhalif bir birey olarak bunun mevcut siyasi yapıda gerekli olduğunu düşünüyorum ve devamının gelmesi gerektiğini öngörüyorum.
diğer yandan;
fatih terim hocanın dediği gibi oyuncu satışı konusunda daha "becerili" olmaları gerektiğini de,
amatör şubelerin yönetimi noktasında daha net hamleler yapmalarının elzem olduğunu da,
transfer sezonunu bitimiyle ada, kemerburgaz, salon, teknokent gibi projelerde daha aktif şekilde yol almalarının iyi olacağını da hesaba dahil ediyorum.
yolları açık olsun.