• 72
    ciddi olarak ele alınması, iyi okunup etüd edilmesi ve gerekli derslerin çıkarılması gereken kararlar listesi. ağırlığından ziyade vicdanlı ve yol gösterici olduğunu söylemek yanlış olmaz. kararların bu doğrultuda gelmesinde de dursun özbek-mustafa cengiz yönetimi değişikliğinin önemli bir payı olduğu söylenebilir. çünkü zaten bu hataları yapıp mali durumu bu hale getirmiş bir ekibe duyulacak güven ile görevi yeni almış bir ekibe duyulan güven arasında illa ki farklılıklar olmuştur.

    bu güvenin en önemli göstergesi de şüphesiz ki katılım hakkı ve dolayısıyla ordan gelecek gelirlerle ilgili herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiş olması. uefa organizasyonlarından gelecek olan para, futbolcu satışları ve olası yurtdışı firmalardan alınabilecek sponsorluklar hariç tüm gelir kaynaklarımız ya türk lirası ya da türk lirası skalası üzerinden elde edilebilecek gelirler. bu bakımdan katılım haklarıyla ilgilli bir cezanın ilk etapta verilmemiş olması yönetim ve uefa arasında varılan bir mutabakat ve taslak boyutunda da olsa bir planlama sonucu bu kararların alınmış olduğunu gösteren bir done.

    belli sıkıntıları(!) beraberinde getirecek olsa da belki 15-20 yıl için birkaç senemizi feda edebilmemiz gerekiyor. bunun için de diğer sonuçlarına bakmaksıın doğru adımların doğru şekilde atılması lazım. bilinçli taraftara bu süreçte düşecek hisse de bu yolda atılacak adımların niteliğine ve işlevselliğine odaklanıp yönetimin elini bu yönde rahatlatacak ya da aksi bir gidişte baskı yaratacak şekilde kamuoyu yaratmak olacaktır.

    biraz da bu türk lirası skalası tabirini birkaç örnekle açmak isterim. son dönemde yellow friday ve grey weekend gibi kampanyalar olsun, kombinesi olup maça gelmeyen taraftar hariç neredeyse çoğu iç saha maçında stadın tamamen dolması olsun; galatasaray taraftarı maddi anlamda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. ancak burada da kahrolası euro/tl kuru yüzümüze tokat gibi vuruyor. bu tarz bir kampanya ile 2 milyon liralık bir kazanç (ciro değil net kar) elde edildiğini varsayalım, müthiş bir katkı. türk insanının alım gücünü ve harcama eğilimlerini düşününce daha da büyüyor o miktar. ancak euro birimine çevirdiğin zaman 360 bin civarı bir miktara dönüşüyor. alım gücünü bir kenara koyup bakkal hesabıyla bir karşılaştırma yaparsak aynı çapta bir kampanyayı yapacak bir avrupa takımının geliri ise 2 milyon euro olacaktır, hele bir de alım gücünü de kıyasa katarsak bu kampanyaya denk bir kampanyanın getirisi 8-9 milyon euro'dan aşağı olmayacaktır. bu da avrupa genelindeki takımların %95'i için imkansız bir hayal. potansiyelimizi limitlerde bile kullansak dahil kur farkı sebebiyle %20'nin altında bir realitesi oluyor. bu bakımdan taraftar teşekkürü hak ediyor ancak işin bir de bu yönü var ne yazık ki...

    bu durum sponsorluklar için de geçerli. yerel çalışan bir türk firmasının vereceği 5.5 birimlik bir sponsorluk, yabancı bir firmanın vereceği 1 birimlik sponsorluğa eş oluyor ki bu da bakkal hesabı. 20 birimlik ciroya sahip bir türk bir yabancı şirket düşünün. türk firma cirosunun 4'te 1'ini sponsorluğa yatırma fedakarlığını gösterse bile yabancı firmanın 20'de 1 ile verdiği miktarı yakalayamıyor. bu bakımdan galatasaray markasının saygınlığını ve güvenililirliğini arttırarak yabancı sponsorların radarına girebilmek, bu şekilde reel anlamda bir sponsorluk katkısı sağlayabilmek de önemli...

    bir de işin sporcu maaşları kısmı var ki işin dengeyi kurması en zor olan kısmı burası. bunda biraz da türk futbolcu piyasasının kur farkını bahane ederek gereksiz şişirilmesi gibi bir etken de var. tek başına bir fiyat politikası uygulayarak piyasayı düşürmek çok mümkün değil, sporculardan ücret indirimi istemek de ancak klavye başında parmak tıkırdatan bizler için söylemesi kolay bir seçenek. avrupanın x bir takımında oynayan bir futbolcunun y birim para ile sahip olacağı yaşam standartı ile türkiye'nin x bir takımında oynayan bir futbolcunun y birim türk parası ile sahip olacağı yaşam standartına bakmak lazım. tabi bir de eşit işe eşit ücret gibi bir hak var ortada. aynı mevkide benzer kalibrede iki adamdan birine sırf yabancı diye 5.5 misli maaş vermek ne kadar doğru olur? bu konuda tasarruf yapılabilecek tek nokta da gereksiz yerli oyuncu enflasyonundan kaçmak olacak. özellikle rotasyon için altypı oyuncularını tercih etmek, belki de etmek zorunda kalmak gerekecek. ancak bunun uzun ömürlü bir politikaya dönüştürülebilmesi de altyapıdaki oyuncuların kendini geliştirmeye çalışması için bir heves hatta teşvik olacaktır.

    ve bütün bu uzun yazı içinde işin tek sportif ve belki de en can acıtan kısmı, iyi bir sezon geçirmiş hatta parlamış futbolcularımızı iyi bir teklif sonrası elden çıkarmak zorunda kalabileceğiz. 2018-2019 ve 2019-2020 sezonlarında çok iyi bir politikayla belki bazı tolerasyonlar sağlayabilir olsak da özellikle takip eden iki sezonda bunun kaçınılma olacağı gerçek. taraftar ve kamuoyunun asıl bunun bilincinde olması, bu konuda ekstradan fedakarlık etmesi gerekiyor.

    zaten bu yazıyı buraya kadar üşenmeden okuyabilmiş adam bu durumun da farkındadır diye düşünüyorum diyerek 2 saattir yazdığım yazıyı müthiş bir sululuk örneği ile bitiriyorum. zaten oldum olası son vuruşlarda hep kötüyümdür...
App Store'dan indirin Google Play'den alın