46
* *
hayat sözlük. hayat, insanların üzüntülerini yaşamalarıyla ya da mağlubiyetleri kabullenme süreçleriyle ilgilenmiyor. insan takılıp kalsa da bir yerlerde, zaman akıp gidiyor. hayaller, planlar, umutlar.... hayat bunları da ezip geçiyor, kendi bildiğini okuyor. kader sana ne getirecekse ancak ona sahip olabiliyorsun. aklın sahip olamadıklarında olsa da hayat sana ne verirse ona razı geliyorsun. içinde fırtınalar kopsa da isyan bayrakları açsan da bunu değiştiremiyorsun.
sadece kendimin bildiği nice hayallerim var sözlük. allah var, hiçbirinden vazgeçmiş de değilim. ama zaman baskısını artırdı, hani tabiri caizse sağlı sollu yumrukluyor beni. ulan düştüm düşeceğim var ya neredeyse. işin kötüsü bir b planım da yok. kendimde en sevmediğim özellik de bu zaten.
bir şeye, bir işe, bir hedefe odaklanma da sorun yaşamıyorum. hatta o hedefe dair ciddi kafa yorup inancımı da pekiştiriyorum. ama düşlediğim şeylerin olmama ihtimalini aklıma hiç getirmiyorum. oysa insan biraz temkinli olmalı, her şeye sahip olmayacağını ya da her düşündüğünü hayata geçiremeyeceğini hesap edebilmeli. bu yok işte ben de. yani kafada bir düşünce varsa, illa o olacak. ne pahasına olursa olsun olacak modunda takılıyorum. "ulan ya olmazsa o zaman ne yapacaksın?" diye sorduğumda cevap veremiyorum kendime sözlük.
öğrenmenin yaşı yok. insan her gün yeni şeyler gördükçe yeni şeyler okudukça dünyanın kafasındakinden çok daha farklı bir yer olduğunu daha iyi kavrıyor. bazen ufkum o kadar sık katlanıyor ki. öğrenmekten, öğrendiğim her ayrıntının planlarımı ve düşüncelerimi yontmasından çok yoruldum. kendi kendine konuşurken lafın lafı açması vardır ya hani. öğrendiğim her yeni şey bir dolu senaryoyu getiriyor aklıma. binlerce senaryo. hepsinin de kendi içinde binlerce kombinasyonu var. beynim de gerekli-gereksiz o kadar çok şey birikti ki. içimden bazen hiçbir şey yapmak gelmiyor. bazen de her şeyi kontrol edip yönetmek istiyorum. evi yönetmek, mahalleyi yönetmek, ülkeyi yönetmek hatta dünyayı yönetmek. hepsi geçiyor aklımdan ve de gönlümden. hem de daha kendimi bile yönetemiyorken ve bunun da alenen farkındayken.
hayat sözlük. hayat, insanların üzüntülerini yaşamalarıyla ya da mağlubiyetleri kabullenme süreçleriyle ilgilenmiyor. insan takılıp kalsa da bir yerlerde, zaman akıp gidiyor. hayaller, planlar, umutlar.... hayat bunları da ezip geçiyor, kendi bildiğini okuyor. kader sana ne getirecekse ancak ona sahip olabiliyorsun. aklın sahip olamadıklarında olsa da hayat sana ne verirse ona razı geliyorsun. içinde fırtınalar kopsa da isyan bayrakları açsan da bunu değiştiremiyorsun.
sadece kendimin bildiği nice hayallerim var sözlük. allah var, hiçbirinden vazgeçmiş de değilim. ama zaman baskısını artırdı, hani tabiri caizse sağlı sollu yumrukluyor beni. ulan düştüm düşeceğim var ya neredeyse. işin kötüsü bir b planım da yok. kendimde en sevmediğim özellik de bu zaten.
bir şeye, bir işe, bir hedefe odaklanma da sorun yaşamıyorum. hatta o hedefe dair ciddi kafa yorup inancımı da pekiştiriyorum. ama düşlediğim şeylerin olmama ihtimalini aklıma hiç getirmiyorum. oysa insan biraz temkinli olmalı, her şeye sahip olmayacağını ya da her düşündüğünü hayata geçiremeyeceğini hesap edebilmeli. bu yok işte ben de. yani kafada bir düşünce varsa, illa o olacak. ne pahasına olursa olsun olacak modunda takılıyorum. "ulan ya olmazsa o zaman ne yapacaksın?" diye sorduğumda cevap veremiyorum kendime sözlük.
öğrenmenin yaşı yok. insan her gün yeni şeyler gördükçe yeni şeyler okudukça dünyanın kafasındakinden çok daha farklı bir yer olduğunu daha iyi kavrıyor. bazen ufkum o kadar sık katlanıyor ki. öğrenmekten, öğrendiğim her ayrıntının planlarımı ve düşüncelerimi yontmasından çok yoruldum. kendi kendine konuşurken lafın lafı açması vardır ya hani. öğrendiğim her yeni şey bir dolu senaryoyu getiriyor aklıma. binlerce senaryo. hepsinin de kendi içinde binlerce kombinasyonu var. beynim de gerekli-gereksiz o kadar çok şey birikti ki. içimden bazen hiçbir şey yapmak gelmiyor. bazen de her şeyi kontrol edip yönetmek istiyorum. evi yönetmek, mahalleyi yönetmek, ülkeyi yönetmek hatta dünyayı yönetmek. hepsi geçiyor aklımdan ve de gönlümden. hem de daha kendimi bile yönetemiyorken ve bunun da alenen farkındayken.