15908
80'li yılların ortaları, 4-5 yaşlarında bir bebeğim. futbolla alakam henüz başlamamış. 14 senelik çilenin sanırım 12. ya da 13. yılları. peder bey siyah beyaz televizyondan bir galatasaray-fenerbahçe maçını izliyor. ben de salonda yerde oturmuşum, televizyona baksam da bir şey anlamıyorum zaten.
o esnada inanılmaz bir bağırış sesi ve babamın oturduğu yerden bir metre havaya sıçramasıyla ödüm bokuma karışıyor, gözler faltaşı, dudaklar büzülmüş, ağlayacağımı anlayan babam kucağina alıyor beni ve sarıliyor, "fatih attı oğlum, kaptan fatih" adını ilk o zaman duyuyorum imparatorun, fener'e itelerken haberdar oluyorum kendisinden. aynı dönemlerde dedemin hediye ettiği kafes içindeki kanarya kuşunun adını kaptan fatih koyuyorum. uzun yıllar odamı paylaşıyorum kanarya kuşu kaptan fatih'le. hayatım boyunca kanarya, fatih terim ve koymak kelimelerinin aynı cümle içinde defalarca kullanılacağından habersiz bir şekilde.
o esnada inanılmaz bir bağırış sesi ve babamın oturduğu yerden bir metre havaya sıçramasıyla ödüm bokuma karışıyor, gözler faltaşı, dudaklar büzülmüş, ağlayacağımı anlayan babam kucağina alıyor beni ve sarıliyor, "fatih attı oğlum, kaptan fatih" adını ilk o zaman duyuyorum imparatorun, fener'e itelerken haberdar oluyorum kendisinden. aynı dönemlerde dedemin hediye ettiği kafes içindeki kanarya kuşunun adını kaptan fatih koyuyorum. uzun yıllar odamı paylaşıyorum kanarya kuşu kaptan fatih'le. hayatım boyunca kanarya, fatih terim ve koymak kelimelerinin aynı cümle içinde defalarca kullanılacağından habersiz bir şekilde.


