• 55
    çocukluğunu 90'larda geçirmiş biri olarak, bilhassa haftasonları radyodan maç dinlemek, cine5'ten maçları izlemek, mavi logolu star'da şampiyonlar ligi şerefine nail olmuştum. kalabalık bir evde dede, babaanne, anne, baba beraber yaşayınca ve dedeyle pederin ikisi de ağır galatasaraylı olunca benim için işler çok rahat oldu. anne tarafı ağır beşiktaşlı olmasına, rahmetli diğer dedemin sahip olduğu otobüsle beşiktaş şampiyonluklarında tura çıkacak kadar fanatik olmasına rağmen baba tarafından çok sağlam bir tedrisat almıştım. kaybetmeye hiç tahammülü olmayan iki kuşağın galatasaray maçında aynı takımı tutmalarına rağmen devamlı tartışmaları bana hep garip gelirdi aslında. maç izlerken bir yandan da tartışma programı izler gibi olur, bunlara bir anlam vermeye çalışırdım. ama yaş ilerleyip zihin berraklaştıkça o fanatiklik ve tutku bana da yerleşti. 2000'de ilk fıçı biramı 17 mayıs akşamı peder beyle beraber 10 yaşındayken içtiğimde nasıl bir tarih yazıldığını tam kavrayamamıştım ama yaşadığım sevinç unutulmazdı. yine o yıl şampiyonluk maçına karaborsadan bulduğumuz biletle ilk kez gittiğimde pederin boynunda izlemiştim sami yen'de bütün maçı. 2001 sezonunda okul yüzünden erken yatmaya zorlanırken, eve dönüşte hemen uyuyup akşam da bütün maçı zevkle seyrederdim. tabi yine dede ve pederin yoğun tartışmaları arasında. o 2001 aralık ayında peder bey bu dünyadan göçtü gitti ama arkasında en az kendi kadar galatasaraylı bir evlat bıraktı ve her galibiyeti, şampiyonluğu, kupayı, gurur dolu anı kendisine ithaf ettim. yarın da şampiyon olunca formamı giyip kabristanını ziyaret edeceğim ve kendisine bu gurur dolu hissi yaşamamı sağladığı için tekrar teşekkür edeceğim. insanın ailesinden kalan bir mirası iliklerine kadar hissetmesi gerçekten paha biçilemez bir durum. taçsız kral metin oktay'ın o sözü, gerçekten de çok doğru.

    (bkz: galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır)
App Store'dan indirin Google Play'den alın