• 13
    --- alinti ---
    balık baştan kokar diye bir laf vardır ya türkçe’de.. söz konusu sporsa, balık her yerden kokuyor bu ülkede... sahaya baktığında hakemi, ‘eski maçlarda hakettiğimiz nice nice pozisyonları çalmazken rakibin kılını kırk yapan’ insanlar bütünü olarak gördüğü kesin de rakip sporcuyu kim olarak görüyor acaba o göz dönmesi esnasında? ne derece bir idrak ve şuursuzluk içinde olduğu aslında saldırdığı adamdan belli; dizine dizine vuracak herhalde oğuz savaş’ın? dombili dombili koşup şöyle kaldırabildiği kadar kaldırıyor bacağını, yandan yemiş kung fu tekmesi sallamaya çalışıyor. sahadaki sporcu da nba’de benzer bir şey yapan meslektaşına verilen cezayı hiç anımsamayarak, zaten anımsamasına gerek de olmayarak çakıyor yumruğu ‘sahaya atlamış yabancı madde kontenjanı’ndaki seyirciye.
    maç durmuş, rakip oyuncular soyunma odasına kaçmışken evsahibi yönetici çıkıp, “bu olayları kesinlikle tasvip etmiyoruz ama geçen seneki şampiyonluk serisinde çıkan olaylar daha vahimdi” diyor kameralara. geçen sezon, biri kendileri olmayan, iki takım arasında oynanan maçta çıkan olaylar özrü olabilir mi ki adı üzerinde ‘bu maçta’ çıkan olayların? maç sonrası bu defa mağdur taraf olmanın mağrurluğuyla “biz fenerbahçe olarak bu olayların karşısındayız...” diye aklıselim başlıyor ra(aa)kip takım idarecisi. sonra, “bütün bu olaylar olup biterken başkan ve bütün yöneticileriyle tribünde olan rakip yönetimin hiçbir şey yapmayışı” diye devam ediyor cümleye ve “bakalım bu olaylara ne ceza verecekler?” şeklinde kendi olaylarındaki (tabii ki haketmedikleri!) cezalara gönderme yaparak bağlıyor. en son koç çıkıyor ve bütçesel olarak kendisinden kat kat üstün bir rakibi yenmiş, oyuncuları sahada inanılmaz mücadele etmiş, iki uzatmaya gitmiş, heyecan fırtınası bir maç sonrasında, “bu taraftar arkamızda olduğu sürece...” diye başlıyor cümleye. galibiyeti, bütün sezon ‘sadece’ bu maçlara gelen taraftara ithaf ediveriyor. ki biliyorum, senelerdir ama senelerdir, o basketbol şubelerinde, basketbola yatırım yapan sponsorların ofislerinde, salonlara daha fazla seyirci çekmek için ne kafalar yoruluyor, ne beyin fırtınaları yaşanıyor, o yüzden öyle söylüyor o adamcağız da. ama gel gör ki mesajı sağır kulaklara. basketbolda hakeme sövmek için neden faul çaldığını anlamak lazım önce. yıllardır ‘futbolu seviyorum’ diyen bütün kadınlara, gevrek gevrek gülerek, “anlat bakalım ofsaytı” demeye benzemez pek.

    her olayın bir müsebbibi var
    tabii ki her olayın bir başlangıç noktası vardır; geçen sene efes bench’ine saldıran göbekli abiydi (ki sahayı koşa koşa geçmek zorunda kalırken neredeyse kalp krizinden yığılacaktı, sportif seviyemiz konusunda büyük bir açıklık sağlıyordu meraklı gözlere), bu maçta galatasaray tribünlerine hareket çeken sarışın abla... ne fark eder? ben bu maça asla çocuğumu götüremeyecek olduktan sonra, maç öncesi vip tribününe 6 yaşındaki bir çocuk fenerbahçe formasıyla giremedikten sonra, soruyorum, ne fark eder?
    sarı-lacivert görünce, sarı-kırmızı görünce ‘kırmızı görmüş boğa’ gibi dellenen bir insanlar topluluğuyuz sonuç itibariyle. her maçtan “bu maçın rövanşı da var” ruh haliyle çıkıyoruz... alınacak maçların sonu bir türlü gelmiyor. maçtan sonra antu.com, “insan değil hayvan sürüsü” diye fotoğraf koyuyor açılış sayfasına... hani efes maçlarında taraftarların çıkardığı olaylar sonrası maçlarını seyircisiz oynayan fenerbahçe’nin taraftar sitesi antu.com. insanın gülmek için ajdar’ı seyretmesine gerek yok bu ülkede.. isterse gayet kolay gülmek ağlanacak haline.
    --- alinti ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın