69
gecesi malum tv başında kala kaldık. ertesi gün maç başladı üniversite dersini ekmişim. cola cips bilimum malzemelerle oturmuş keyif için hazırlık yapıyorum. kar yağıyor ama nasıl. yok böyle bir yağış. döküldükçe dökülüyor mübarek gökyüzünden uydu çekmiyor vs. tanrı resmen maçı izlememizi oynamamızı istemiyor sanki. sonra bir şekilde açıldı yayın daha iyi çekiyor. internet yok tv'ye mahkumuz.
dakikalar 35 gibiyken yan binanın üstünde plastik bir çatı kaplama malzemesi vardı. rüzgara daha fazla dayanamadı ve gürültüyle koptu. kopuş o kopuş elektrik tellerine değer değmez bütün mahalle bir anda 1800'lere döndü. elektrik diye bir şey icat edilmemiş sanki. kuduruyorum. telefondan twitter-facebook derken devre oldu. 20 kere tedaş'ı aramışımdır. elektrik vericez beyefendi merak etmeyin dedi en son telefonda bir hanım abla. şükür ki ikinci devrenin başlarında geldi elektrik. ama bu sırada aynı binada var olan kafenin elektrik devreleri uçan çatı parçasından dolayı açık kısımlardan içeri süzülen o beyaz inci taneleri karlarla temas ettiği için su elektrik vs derken bir gürültü elektrikler sen yine git. ama en önemlisi birden kara bir duman ve yangın başladı. alelacele çıktık dışarı telefon radyosu açık kulaklık takılı. içeriden dumandan boğulanları çıkarıyorlar ayakta sadece terlik 20 cm karın içinde ıslak soğuk insanlar ölecek benim derdim maç. alanda gördüğüm görevliye elektrik ne zaman gelir diyorum. git başımdan hemşerim diyor adam haklı olarak. yangın kontrol altına alınınca verdiler elektriği geri. sanki bana bağlanmış gibi bir koşuşum var eve anlatamam. o an usain wolt! gibi bir hamleyle eve geçtim. tv'yi yeniden açtığım da dakikalar 75-80 arasıydı. bu müthiş maçın sadece 10 dakikasını izleyebilmiştim. ama o on dakika için sahada ter akıtan aslanlar kadar mücadele etmiştim. sonuç mu, ercan taner'n sesinde gizliydi zaten. arriverderci juventus!
dakikalar 35 gibiyken yan binanın üstünde plastik bir çatı kaplama malzemesi vardı. rüzgara daha fazla dayanamadı ve gürültüyle koptu. kopuş o kopuş elektrik tellerine değer değmez bütün mahalle bir anda 1800'lere döndü. elektrik diye bir şey icat edilmemiş sanki. kuduruyorum. telefondan twitter-facebook derken devre oldu. 20 kere tedaş'ı aramışımdır. elektrik vericez beyefendi merak etmeyin dedi en son telefonda bir hanım abla. şükür ki ikinci devrenin başlarında geldi elektrik. ama bu sırada aynı binada var olan kafenin elektrik devreleri uçan çatı parçasından dolayı açık kısımlardan içeri süzülen o beyaz inci taneleri karlarla temas ettiği için su elektrik vs derken bir gürültü elektrikler sen yine git. ama en önemlisi birden kara bir duman ve yangın başladı. alelacele çıktık dışarı telefon radyosu açık kulaklık takılı. içeriden dumandan boğulanları çıkarıyorlar ayakta sadece terlik 20 cm karın içinde ıslak soğuk insanlar ölecek benim derdim maç. alanda gördüğüm görevliye elektrik ne zaman gelir diyorum. git başımdan hemşerim diyor adam haklı olarak. yangın kontrol altına alınınca verdiler elektriği geri. sanki bana bağlanmış gibi bir koşuşum var eve anlatamam. o an usain wolt! gibi bir hamleyle eve geçtim. tv'yi yeniden açtığım da dakikalar 75-80 arasıydı. bu müthiş maçın sadece 10 dakikasını izleyebilmiştim. ama o on dakika için sahada ter akıtan aslanlar kadar mücadele etmiştim. sonuç mu, ercan taner'n sesinde gizliydi zaten. arriverderci juventus!