13939
hakkında hala rakiplerinin gücüyle ters orantılı olarak görev sorumluluğu aldığı yönünde fikirler beyan edilebilen, dile getirilebilen teknik direktör.
adam bugüne kadar 3 kez galatasaray'ın başına geçmiş. ilkinde başına geçtiği galatasaray, son iki sezonda ilk ikiye girememiş, liderin; iki sezon önce 10, bir önceki sezon 16 puan gerisinde kalmış, şampiyonluk sayılarında 13-10 geride olan bir takımdı.
ikinci hocalık döneminde son 6 sezonun 5'ini* şampiyon tamamlamış, bir önceki sezon üçüncü yıldızı takan ilk takım olmuş, bir çok oyuncusu kiralık olduğu için gitmiş olmasına rağmen iddialı bir galatasaray vardı.
üçüncü hocalık döneminde ise son 3 sezonu sırasıyla 5., 3. ve 8. bitirmiş, son sezonu büyük skandallarla geçmiş, ezeli rakibiyse son 8 sezonun 7'sini ilk 2'de tamamlamış, başkanı federasyon mutfağında federasyon başkanını tayin edebilecek kudrete ulaşmıştı. geldiğinden sonra kurulan kadro da rakibinin kadrosuna göre yine güçsüzdü.
bunlar çok gizli kapaklı bilgiler değil, bir çoğumuzun bildiği ya da 20-30 saniyede erişebildiği bilgiler. gördüğümüz gibi hiç öyle rakiplerin yokluktan nefesinin koktuğu, galatasaray'ın şöminede para yaktığı falan yoktu göreve geldiği zamanlarda. kadro kalitesi olarak da bir önceki sezonların nerelerde bitirildiği ortada. hasılı bir standardı yok iddia edildiği gibi.
fatih terim'in göreve geldiği zamanlardaki tek standart yeni bir başkan ve yönetimle göreve gelmiş olması. alp yalman sonrası faruk süren, mehmet cansun geçiş dönemi sonrası özhan canaydın, adnan polat sonrası ünal aysal dönemi gibi. buradan hep bir proje ile göreve geldiği sonucu çıkarılabilir. peki bunun nesi kötü? keşke her teknik direktör değişikliğimiz kapsamlı bir proje üzerine inşa edilse.
tüm bunların neticesinde fenerbahçe ya da beşiktaş güçlüyken gelmez diyen kafayla "şenol güneş'in kendisini tokatlayacağını bildiği için gelmez." diyen kafa birebir aynı. bunun da sürekli söylenegelen efsanelerin dillendirile dillendirile gerçekmiş gibi algılanmasına bağlıyorum. öyle bir tutulma oluyor ki bazen, 20 sn hafızayı zorlamak yerine tutarsızca sallamak çok daha mantıklı geliyor.
adam bugüne kadar 3 kez galatasaray'ın başına geçmiş. ilkinde başına geçtiği galatasaray, son iki sezonda ilk ikiye girememiş, liderin; iki sezon önce 10, bir önceki sezon 16 puan gerisinde kalmış, şampiyonluk sayılarında 13-10 geride olan bir takımdı.
ikinci hocalık döneminde son 6 sezonun 5'ini* şampiyon tamamlamış, bir önceki sezon üçüncü yıldızı takan ilk takım olmuş, bir çok oyuncusu kiralık olduğu için gitmiş olmasına rağmen iddialı bir galatasaray vardı.
üçüncü hocalık döneminde ise son 3 sezonu sırasıyla 5., 3. ve 8. bitirmiş, son sezonu büyük skandallarla geçmiş, ezeli rakibiyse son 8 sezonun 7'sini ilk 2'de tamamlamış, başkanı federasyon mutfağında federasyon başkanını tayin edebilecek kudrete ulaşmıştı. geldiğinden sonra kurulan kadro da rakibinin kadrosuna göre yine güçsüzdü.
bunlar çok gizli kapaklı bilgiler değil, bir çoğumuzun bildiği ya da 20-30 saniyede erişebildiği bilgiler. gördüğümüz gibi hiç öyle rakiplerin yokluktan nefesinin koktuğu, galatasaray'ın şöminede para yaktığı falan yoktu göreve geldiği zamanlarda. kadro kalitesi olarak da bir önceki sezonların nerelerde bitirildiği ortada. hasılı bir standardı yok iddia edildiği gibi.
fatih terim'in göreve geldiği zamanlardaki tek standart yeni bir başkan ve yönetimle göreve gelmiş olması. alp yalman sonrası faruk süren, mehmet cansun geçiş dönemi sonrası özhan canaydın, adnan polat sonrası ünal aysal dönemi gibi. buradan hep bir proje ile göreve geldiği sonucu çıkarılabilir. peki bunun nesi kötü? keşke her teknik direktör değişikliğimiz kapsamlı bir proje üzerine inşa edilse.
tüm bunların neticesinde fenerbahçe ya da beşiktaş güçlüyken gelmez diyen kafayla "şenol güneş'in kendisini tokatlayacağını bildiği için gelmez." diyen kafa birebir aynı. bunun da sürekli söylenegelen efsanelerin dillendirile dillendirile gerçekmiş gibi algılanmasına bağlıyorum. öyle bir tutulma oluyor ki bazen, 20 sn hafızayı zorlamak yerine tutarsızca sallamak çok daha mantıklı geliyor.
