4918
tudor kezban gibi takım kurmuştur. öyle ki kendi kurduğu takım, kendisinden daha iyi bir takım görünce veya büyük bir maç karşısında geri düşünce hemen moral olarak düşüp oyuna küsüyor. 2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçında maç başladı, ilk yarı gayet iyi mücadele ettik. bir şekilde gol yemeden ilk yarıyı 0-0'a tamamladık. ikinci yarı muslera'dan bir hata, hoop takım birden değişti. 1-0 ile 2-0 arasında quaresma bile sadece 40 saniyede iki tane %100'lük gol kaçırdı. cenk, oğuzhan, bilmem kimin kaçırdıklarına değinmiyorum bile.
büyük maçlarda zaten gol bulmak hak getire, gol yiyince de hemen götü başı dağıtıyoruz. böyle olmaz. vallahi trip atan kezo gibiler. bir gol yiyelim, bütün o taktik, disiplin, yarım yamalak olan şablonumuz hemen yok oluyor. herkes oyuna küsüyor, leyla gibi geziyorlar sahada. serdar-maicon uyumu, mariano'nun bilgisi, fernando'nun geride stoperleri üçleyip takımı yönlendirmeleri vs. ne var ne yok hepsi milisaniyelik bir sürede yok oluyor. birbirini tanımayan 11 tane sudan çıkmış balık misali, kimse ne yaptığını, diğerinin ne yapmaya çalıştığını bilmiyor.
takımımızdaki oyuncuların kalitesini tartışmaya gerek yok değil mi? maç esnasında takımın geri düşmesi de gayet olabilecek bir durum. bu iki done elimizde duruyorsa, burada sıkıntı kimdedir?
oyuncular kaliteli, ama skor olarak geri düşülüp, bir de o bütün taktik, disiplin, kafa olarak oyundan soyutlanma durumu gerçekleşiyorsa, problem hocadadır. sen bu takımın geri düşünce ne yapacağını hiç anlatmıyor musun? her şey ilk golü bizim atıp, farkı da artırıp maçı öyle bitirebileceğin üzerine mi kurulu? hiç mi takımın geri düştüğünde verebileceği reaksiyonları çalıştırmıyorsun?
bu ne rezilliktir arkadaş? büyük maçlarda geri düşmeyiverelim, aman allahım. takım kafayı yiyor, ceza sahası sirke dönüyor.
geçen hafta alanya maçından sonra artistlik yapıyordun, yok bu maç 1 buçuk puan da, haftaya bjk maçı 3 puan da bilmem ne. anlat bakalım şimdi, anlat akşama kadar anlat. anlat, sen seversin yalanları.
daha önce de böyle pısırık oyunlar gördük. ama kim böyle oynattıysa ipi çekildi. git sen de, derhal. ama başkanını al da öyle git.
büyük maçlarda zaten gol bulmak hak getire, gol yiyince de hemen götü başı dağıtıyoruz. böyle olmaz. vallahi trip atan kezo gibiler. bir gol yiyelim, bütün o taktik, disiplin, yarım yamalak olan şablonumuz hemen yok oluyor. herkes oyuna küsüyor, leyla gibi geziyorlar sahada. serdar-maicon uyumu, mariano'nun bilgisi, fernando'nun geride stoperleri üçleyip takımı yönlendirmeleri vs. ne var ne yok hepsi milisaniyelik bir sürede yok oluyor. birbirini tanımayan 11 tane sudan çıkmış balık misali, kimse ne yaptığını, diğerinin ne yapmaya çalıştığını bilmiyor.
takımımızdaki oyuncuların kalitesini tartışmaya gerek yok değil mi? maç esnasında takımın geri düşmesi de gayet olabilecek bir durum. bu iki done elimizde duruyorsa, burada sıkıntı kimdedir?
oyuncular kaliteli, ama skor olarak geri düşülüp, bir de o bütün taktik, disiplin, kafa olarak oyundan soyutlanma durumu gerçekleşiyorsa, problem hocadadır. sen bu takımın geri düşünce ne yapacağını hiç anlatmıyor musun? her şey ilk golü bizim atıp, farkı da artırıp maçı öyle bitirebileceğin üzerine mi kurulu? hiç mi takımın geri düştüğünde verebileceği reaksiyonları çalıştırmıyorsun?
bu ne rezilliktir arkadaş? büyük maçlarda geri düşmeyiverelim, aman allahım. takım kafayı yiyor, ceza sahası sirke dönüyor.
geçen hafta alanya maçından sonra artistlik yapıyordun, yok bu maç 1 buçuk puan da, haftaya bjk maçı 3 puan da bilmem ne. anlat bakalım şimdi, anlat akşama kadar anlat. anlat, sen seversin yalanları.
daha önce de böyle pısırık oyunlar gördük. ama kim böyle oynattıysa ipi çekildi. git sen de, derhal. ama başkanını al da öyle git.