• 39
    ben gazetecilik mezunuyum, spor medyasında da bir süre görev aldım. bir gazetenin spor servisinde çalıştığım süre boyunca hepimizin bildiği şeyleri içeriden gözleme şansım oldu.

    öncelikle takım tutma ile habercilik arasındaki ince çizgiyi farketmemiz gerekiyor. son dönemde muhabirler asli görevlerinin insanlara haber vermek olduğunu unutup, takımları lehine olacak şekilde haber gizliyorlar. bu kesinlikle meslek etiğine aykırıdır. bunu belirtmekte fayda var. son dönemde bunu en çok beşiktaş medyasındaki muhabirler yapıyor.

    asıl meseleye gelelim. spor medyasında tartışmasız bir fenerbahçe ağırlığı var. bunu, genel manada, en rahat çalışma koşullarına sahip bir gazetede bile görebiliyorsunuz. haber toplantılarına başka departmanlarda çalışan fenerbahçelilerin şaka yollu müdahil oluşu, bu takılmanın bir süre sonra gerçeğe dönüşmesi, belli başlı haberlerin görmezden gelinmesi hepsi bunun bir parçası.

    yaşadığım küçük bir olaydan bahsedip değerlendirmede bulunmaya devam edeyim. dördüncü yıldız sezonuna başlarken benim dışımda üç arkadaş daha bulunduğumuz gazeteye katılmıştı. üçümüzün de ortak özelliği galatasaraylı oluşumuzdu. haber toplantılarının yapıldığı masada o gün diğer gazetelerdeki galatasaray haberlerini incelerken kurumda ağırlığı fazla olan birisi yanımıza gelip hangi takımlı olduğumuzu sordu, ardından, o sene ile birlikte aziz yıldırım'ın yeni alaattin metin'i olma onuruna erişecek kişiye dönerek, ne zamandır bu kadar galatasaraylı bünyemize katılmaya başladı şeklinde bir soru yöneltti. soru sorarkenki şaka yollu hali, şikayet ederken 180 derece farklılaşmıştı. bundan çok daha ciddi bir sürü olay yaşandı, hepsini anlatıp gözlerinizi yormaya hacet yok, dışarıdan aleni görülen durumun içerideki yansımasından bahsetmek istedim sadece.

    galatasaray medyasına dönecek olursak; olayı sadece spor sektöründeki galatasaraylılara indirgersek hata yapmış oluruz. kurumlarda ciddi söz sahibi olan, çok daha yüksek yerlerde bulunan kişilerin fenerbahçeli oluşu onları bu kadar güçlü kılıyor aslında. bu tip yerlerde bulunan sayıca daha az galatasaraylılar ile bu kişiler arasındaki en büyük fark ahlak noktasında ortaya çıkıyor. yazı işleri müdürleri, genel yayın yönetmenleri galatasaraylı olsalar dahi ideallerindeki doğrulara göre hareket edip, kayırma yapmayı düşünmüyorlar. tam aksi şekilde diğer güruh ise yapacakları lehte yorum ve haberle kulüp tarafından takdir almanın çok daha değerli olduğunu düşünüyor ve bu sayede medyada var olmaya devam edeceklerinin de farkındalar.

    evet; maçlardan önce galatasaray kadrosunun sızması bir taraftar olarak beni rahatsız ediyor. ancak öte yandan; haber almak isteyen bir birey olarak da bu durumun beni memnun etmesi gerekiyor. görevi gazeteye haber getirmek olan bir kişi kulüp içerisinde bir açık bulup, kadroyu elde ediyorsa burada en son kızılması gereken kişi kendisidir. ilgilenilmesi gereken o kadroyu kimin sızdırdığı olmalıdır. diyebilirsiniz ki bir fenerbahçe bunu yapar mıydı ya da yapar mı? işte galatasaray ve fenerbahçeliler arasındaki meslek etiği ve ahlak farkı da burada ortaya çıkıyor.

    sanırım elde ettiği kadroyu rakip takım teknik direktörüne sızdırmaktansa, gazetesine bastığı için mutlu olmalıyız ;)
App Store'dan indirin Google Play'den alın