• 355
    zamanında sarıyer diye bir takım vardı. bilhassa 80'lerin sonu 90'ların başında süper ligin dişli takımlarından biri olmuşlardı. bilhassa 4 büyüklere kök söktürmüşlerdi. bu başakşehir de bana o yılların sarıyer'ini anımsatıyor. seyirci baskısı yok, ulusal veya yerel medya baskısı yok. tek amaçları güzel futbol oynamak.

    tabi o yıllarda ki sarıyer'den en önemli farkları maddi olanakları da çok iyi. gidip clicy'i yada adebayor'u transfer edebiliyorlar. tabi birde istikrar. abdullah avcı gibi türkiye'nin en iyi antrenörlerinden biri yıllardır başlarında. avcı elindeki potansiyele göre genelde doğru kadrolar kuran ve doğru oyun düzenleri planlayan bir hoca. oturmuş bir oyun düzenleri ve oyun planları var. eh kabul etmek lazım ki kadroları da hiç fena değil. kalede milli volkan babacan. iki kanat beki uluslararası seviyede. orta sahada orkestra şefi emre. yanında mahmut tekdemir veya gökhan inler gibi kalburüstü orta sahalar. kanatlarda visca, elia gibi pır pır adamlar. ileri uçta her maç bir forvet nasıl oynamalı dersi veren adebayor.

    seyirci ve medya baskısı olmamasının dezavantajları olduğu gibi avantajları da var tabi. hatırlayın milli takımın başında ki abdullah avcı'yı. adeta sudan çıkmış balığa dönmüştü. basın toplantılarında yaşadığı stres, gerginlik her halinden belli oluyordu. başakşehir'in oynadığı futbolu ele alalım ya da. başakşehir skor avantajı elde edene kadar topla oynama oranları yüksek bir ekip. ama özellikle öne geçtikten sonra topa merakı kalmıyor. her geçen dakika rakibe daha fazla bırakıyor topu. ve bir fırsat oyunu kolluyor. farka da böyle gidiyor zaten. bizim takımı bir düşünün. içeride oynuyoruz. tribünde 40 bin seyirci ve 1-0 öndeyiz. topu rakibe bıraksak 5 dk sonra tribünlerden homurtular yükselmez mi? takım seyirci baskısı ile paniklemez mi?

    velhasıl oturmuş kadroları, teknik heyeti ve artan kadro kaliteleri ile birlikte ufukta bir beşiktaş-başakşehirspor şampiyonluk mücadelesi daha görülüyor
App Store'dan indirin Google Play'den alın