12522
https://twitter.com/...s/872351970396393472
içerisinde bazı saçma sapan iddialar bulunan bilmem kaç adet tweet ile yerin dibine sokulmaya çalışan eski teknik direktörümüz. hayat işte, öyle zamanlar geliyor ki yapmam dediği şeyleri yapmak durumunda kalıyor insan. tıpkı şuan benim "fatih terim'i savunma" yazısı yazacağım gibi. aslında savunma yazısı falan değil, sadece gerçekçi olacağım.
bu arkadaş haftalar süren bir çalışma sonucu linkteki uzun tweet dizisini ortaya çıkarmış. bu sözlükte yazı yazma adabını bilen birçok yazar arkadaşımın da bildiği gibi böyle uzun ve kaynaklı yazılar hazırlamak 2-3 günde olacak iş değil, üzerinde oldukça uğraşılmalıdır. yani önümüze iki ihtimal çıkıyor;
birinicisi, bu heyecanlı arkadaşımız kendince gaza gelmiş, oturmuş, uğramış ve bu flood'u hazırlayıp sunmuş. buna harcayacağı zamanı ülke futbolu için yeni bir model, yeni bir bakış açısı geliştirmek adına kullansa belki daha iyi olurdu. hadi onu da mı yapmadı, o zaman oturup şili'deki nazca çizgileri'nin sırrını çözmeye uğraşsa yine daha faydalı bir çalışma olurdu. gördüğümüz kadarıyla zehir gibi bir arkadaş, belki de sırrı çözerdi, neyse.
ikincisi, bunu para karşılığında yapmış olması (ki böyle olduğunu sanmıyorum). mesela iyi bir ücret karşılığında değil fatih terim'i, kendimi araştırsam ortaya neler çıkar. düşünsenize böyle eski tweetlerimi, enrtylerimi, yazılarımı, günlüklerimi falan ortaya döktükten sonra "fotoğraflı belgeli bir santrafor48 flood'u yapayım da herkes tanısın 6.nesil sözlük yazarımızı" deyip 'gerçek yüzümü' ortaya çıkarıyormuşum. yalnız benimkinin de rt-fav sayısını falan bu arkadaşınkine yaklaştırmaya çalışalım çünkü malum popülerlik fenomenlik falan iş yapıyor bu devirde. yoksa bu arkadaş da böyle şeyler içi... ulan yoksa bunların hepsi takipçi sayısı için m... ya şunu baştan söylesenize beyler.
şimdi burada "fatih terim melektir", "pamuk gibi kalbi vardır", "iyilerin dostu, kötülerin can düşmanıdır" gibi şeyler yazmaya gerek yok. türkiye'de yaşıyoruz, bazı gerçekler o kadar ortada ki, hatta o kadar gözümüze sokuluyor ki görmemek için gözleri kapatmak gerekiyor. kapatan kapatsın biz devam edelim. dedik ya gerçekler diye, diğer gerçeklere gelelim.
kendi yöneticilerinin kameralar önünde el hareketi çekmelerine, küfür etmelerine ya da protokolde rakip takım başkanını tokatlamalarına ve daha aklıma gelmeyen birçok vukuata ses çıkartmayıp fatih terim'in "onu çekme bunu çek" lafına kurulmak pek samimi gelmiyor. hadi kısasa kısas yapmayalım, belki arkadaşımız kendi yöneticilerinin hareketlerini de tasvip etmiyordur. fatih terim suçlu olsun. zaten bir üst paragrafta bahsettim.
12 mayıs 2012'de kadıköy'de kazandığımız şampiyonluk tekrar hortladı şu günlerde. neden? çünkü dönemin teknik direktörü aykut kocaman tekrar fenerbahçe'nin hocası oldu. ve ilk konuşmasında "12 mayıs 2012'de şampiyon olamayacağımızı biliyorduk" dedi. eh bence de sana 34 haftada 9 puan fark atan, o sezon o güne kadar oynanan 3 maçta da ezici üstünlük kuran bir takımı onlara beraberliğin yettiği bir maçta yenebileceğini düşünmek hayalcilik olur. bir de şu yarım puanla şampiyonluğu kaçırdık meselesi var ki yüzümde kocaman gülümsemelere sebep oluyor. 2010-2011 sezonundaki ligi puan puana bitirip olunan şampiyonluğa -ki şike falan var diyorlar- "kanırta kanırta şampiyon olduk" deniyor. o zaman bizim bu yarım puanlı şampiyonluk da "kanırttıra kanırttıra" şampiyonluk olmuyor mu? bu orantıyla gidersek 2012-2013 sezonunda ise 10 puan farkla bir şampiyonluğumuz var ki o şampiyonluğa daha ilginç tabirler geliyor aklıma, aman aman, düşman götüne. açmayın işte şu eski defterleri. her seferinde zararlı çıkıyorsunuz.
ilave; ersun yanal tekrar hoca olsaydı bu sefer 2013-2014 sezonu hortlayacak ve "nasıl 59641 puan farkla şampiyon olduysak gene oluruz" denecekti. bunun hepimiz farkındayız değil mi? çok değil 7-8 sezon sıkı bir süper lig takibi bunları ön görmeye fazlasıyla yeter.
gelelim 12 mayıs 2012'ye. çok basit bir soru; eğer o gün maç tt arena'da olsaydı ve fenerbahçe şampiyon olsaydı, aziz yıldırım kupanın bulunduğu bölüme gidip, kupayı alıp kendi elleriyle sahaya getirir miydi getirmez miydi? bu burada dursun (lafı geçmişken #dursunözbekistifa). hadi biz kısasa kısas yapmayalım. arkadaşımız belki bunu da tasvip etmiyordur (sanmıyorum ya). yok başbaşkan aranmış şu olmuş bu olmuş. efendi gibi, olması gereken gibi stat boşaltıktan sonra kupayı vereceğiz deseydiniz kimse başbakanı aramazdı. yok işte kupayı yarın florya'ya göndeririz, falan geçelim bunları. öyle bir şey olsaydı eğer olayın ertesi günü "bakın sahamızda kupa kaldırtmadık, işte fenerbahçe'nin büyüklüğü, gücü, kudreti, boku, püsürü, zartı zurtu" diye konuşmaya başlarlardı. zaten bütün karın ağrısı bu değil mi? yanlış mıyım? değilim.
ek olarak; o gün maçta olan ve sözlerine inandığım birçok fenerbahçeli arkadaşımın dediğine ve kendi çıkarımlarıma göre polis gerçekten orantısız güç kullanmış, çok aşırıya kaçmış. sebepleri de malum, bunu inkar etmenin manası yok. o gün dışında ülke olarak yaşadığımız birçok olayda polisin orantısız güç (bu da nasıl sadeleştirilmiş bir tabirse, düpedüz zorbalık yapıyolar işte) kullandığına inanıp sadece o gün hayır hak ettiler demek bize yakışmaz.
içerisinde bazı saçma sapan iddialar bulunan bilmem kaç adet tweet ile yerin dibine sokulmaya çalışan eski teknik direktörümüz. hayat işte, öyle zamanlar geliyor ki yapmam dediği şeyleri yapmak durumunda kalıyor insan. tıpkı şuan benim "fatih terim'i savunma" yazısı yazacağım gibi. aslında savunma yazısı falan değil, sadece gerçekçi olacağım.
bu arkadaş haftalar süren bir çalışma sonucu linkteki uzun tweet dizisini ortaya çıkarmış. bu sözlükte yazı yazma adabını bilen birçok yazar arkadaşımın da bildiği gibi böyle uzun ve kaynaklı yazılar hazırlamak 2-3 günde olacak iş değil, üzerinde oldukça uğraşılmalıdır. yani önümüze iki ihtimal çıkıyor;
birinicisi, bu heyecanlı arkadaşımız kendince gaza gelmiş, oturmuş, uğramış ve bu flood'u hazırlayıp sunmuş. buna harcayacağı zamanı ülke futbolu için yeni bir model, yeni bir bakış açısı geliştirmek adına kullansa belki daha iyi olurdu. hadi onu da mı yapmadı, o zaman oturup şili'deki nazca çizgileri'nin sırrını çözmeye uğraşsa yine daha faydalı bir çalışma olurdu. gördüğümüz kadarıyla zehir gibi bir arkadaş, belki de sırrı çözerdi, neyse.
ikincisi, bunu para karşılığında yapmış olması (ki böyle olduğunu sanmıyorum). mesela iyi bir ücret karşılığında değil fatih terim'i, kendimi araştırsam ortaya neler çıkar. düşünsenize böyle eski tweetlerimi, enrtylerimi, yazılarımı, günlüklerimi falan ortaya döktükten sonra "fotoğraflı belgeli bir santrafor48 flood'u yapayım da herkes tanısın 6.nesil sözlük yazarımızı" deyip 'gerçek yüzümü' ortaya çıkarıyormuşum. yalnız benimkinin de rt-fav sayısını falan bu arkadaşınkine yaklaştırmaya çalışalım çünkü malum popülerlik fenomenlik falan iş yapıyor bu devirde. yoksa bu arkadaş da böyle şeyler içi... ulan yoksa bunların hepsi takipçi sayısı için m... ya şunu baştan söylesenize beyler.
şimdi burada "fatih terim melektir", "pamuk gibi kalbi vardır", "iyilerin dostu, kötülerin can düşmanıdır" gibi şeyler yazmaya gerek yok. türkiye'de yaşıyoruz, bazı gerçekler o kadar ortada ki, hatta o kadar gözümüze sokuluyor ki görmemek için gözleri kapatmak gerekiyor. kapatan kapatsın biz devam edelim. dedik ya gerçekler diye, diğer gerçeklere gelelim.
kendi yöneticilerinin kameralar önünde el hareketi çekmelerine, küfür etmelerine ya da protokolde rakip takım başkanını tokatlamalarına ve daha aklıma gelmeyen birçok vukuata ses çıkartmayıp fatih terim'in "onu çekme bunu çek" lafına kurulmak pek samimi gelmiyor. hadi kısasa kısas yapmayalım, belki arkadaşımız kendi yöneticilerinin hareketlerini de tasvip etmiyordur. fatih terim suçlu olsun. zaten bir üst paragrafta bahsettim.
12 mayıs 2012'de kadıköy'de kazandığımız şampiyonluk tekrar hortladı şu günlerde. neden? çünkü dönemin teknik direktörü aykut kocaman tekrar fenerbahçe'nin hocası oldu. ve ilk konuşmasında "12 mayıs 2012'de şampiyon olamayacağımızı biliyorduk" dedi. eh bence de sana 34 haftada 9 puan fark atan, o sezon o güne kadar oynanan 3 maçta da ezici üstünlük kuran bir takımı onlara beraberliğin yettiği bir maçta yenebileceğini düşünmek hayalcilik olur. bir de şu yarım puanla şampiyonluğu kaçırdık meselesi var ki yüzümde kocaman gülümsemelere sebep oluyor. 2010-2011 sezonundaki ligi puan puana bitirip olunan şampiyonluğa -ki şike falan var diyorlar- "kanırta kanırta şampiyon olduk" deniyor. o zaman bizim bu yarım puanlı şampiyonluk da "kanırttıra kanırttıra" şampiyonluk olmuyor mu? bu orantıyla gidersek 2012-2013 sezonunda ise 10 puan farkla bir şampiyonluğumuz var ki o şampiyonluğa daha ilginç tabirler geliyor aklıma, aman aman, düşman götüne. açmayın işte şu eski defterleri. her seferinde zararlı çıkıyorsunuz.
ilave; ersun yanal tekrar hoca olsaydı bu sefer 2013-2014 sezonu hortlayacak ve "nasıl 59641 puan farkla şampiyon olduysak gene oluruz" denecekti. bunun hepimiz farkındayız değil mi? çok değil 7-8 sezon sıkı bir süper lig takibi bunları ön görmeye fazlasıyla yeter.
gelelim 12 mayıs 2012'ye. çok basit bir soru; eğer o gün maç tt arena'da olsaydı ve fenerbahçe şampiyon olsaydı, aziz yıldırım kupanın bulunduğu bölüme gidip, kupayı alıp kendi elleriyle sahaya getirir miydi getirmez miydi? bu burada dursun (lafı geçmişken #dursunözbekistifa). hadi biz kısasa kısas yapmayalım. arkadaşımız belki bunu da tasvip etmiyordur (sanmıyorum ya). yok başbaşkan aranmış şu olmuş bu olmuş. efendi gibi, olması gereken gibi stat boşaltıktan sonra kupayı vereceğiz deseydiniz kimse başbakanı aramazdı. yok işte kupayı yarın florya'ya göndeririz, falan geçelim bunları. öyle bir şey olsaydı eğer olayın ertesi günü "bakın sahamızda kupa kaldırtmadık, işte fenerbahçe'nin büyüklüğü, gücü, kudreti, boku, püsürü, zartı zurtu" diye konuşmaya başlarlardı. zaten bütün karın ağrısı bu değil mi? yanlış mıyım? değilim.
ek olarak; o gün maçta olan ve sözlerine inandığım birçok fenerbahçeli arkadaşımın dediğine ve kendi çıkarımlarıma göre polis gerçekten orantısız güç kullanmış, çok aşırıya kaçmış. sebepleri de malum, bunu inkar etmenin manası yok. o gün dışında ülke olarak yaşadığımız birçok olayda polisin orantısız güç (bu da nasıl sadeleştirilmiş bir tabirse, düpedüz zorbalık yapıyolar işte) kullandığına inanıp sadece o gün hayır hak ettiler demek bize yakışmaz.