75
kendisine nefreti geçtim, sevgi ve saygı besliyorum. 2 şampiyonluğa verdiği muazzam katkıyla galatasaray tarihinin önemli oyuncularından biri oldu. özellikle ilk sezonunda, takımın en önemli üç oyuncusundan biriydi.
ayrıca kötü oynuyor diye bir oyuncudan nefret etmeyi çok anlamsız buluyorum. sevmezsiniz, tamam. ama niye nefret edesiniz ki? "3 milyon alıyor, böyle dünyanın adaletini!" diyeni anlarım, ama gene tam anlamam; bana 3 milyondan sözleşme yapsınlar, ben de sahaya çıkarım şimdi. takım içinde gruplaşma meselesineyse inanmıyorum. daha doğrusu, inanıyorum da, bunda kabak niye sadece selçuk'a patlıyor onu anlamıyorum. bu gruplaşmanın ortasında wesley sneijder de var, herkes de biliyor bunu. adam hoca seçtirdi yönetime yahu. selçuk'a edilen lafların onda biri edilmedi. edilmeli miydi? bence edilmemeliydi ona da. çünkü değil futbol takımları, işin içinde bir takımın ya da ekibin olduğu her alanda eğer ortada güçlü bir lider yoksa, ekibin içinde liderlik özelliğine sahip kimi kişiler öne çıkarak gruplaşmalara yol açabilir. hatta ortada güçlü bir lider varsa bile gruplaşmalar oluşur, iki futbolcu biyografisi okuyan herkes de bilir bunu. manchester united'da da olur bu, barcelona'da da. mühim olan bunu yönetebilmek. galatasaray'ın sorunu bugün takım içinde öne çıkan, gruplaşmalara yol açan oyuncular değil, bunları yönetecek idare beceresinin ve iradenin olmayışıdır. sadece yönetim bazında değil, teknik adam bazında da.
uzun lafın kısası; iyi idare edilen bir kulüpte selçuk inan ya da wesley sneijder takımın "abileri" olurlar, kötü idare edilen bir kulüpte "çıbanbaşı" olurlar. şimdi de sırf wesley'nin de gruplaşmaya yol açtığını söyledim diye bu girdinin anası bellenecek, ama seneye wesley sneijder'den de nefret edeceksiniz. bu da böyle sürüp gidecek.
ayrıca kötü oynuyor diye bir oyuncudan nefret etmeyi çok anlamsız buluyorum. sevmezsiniz, tamam. ama niye nefret edesiniz ki? "3 milyon alıyor, böyle dünyanın adaletini!" diyeni anlarım, ama gene tam anlamam; bana 3 milyondan sözleşme yapsınlar, ben de sahaya çıkarım şimdi. takım içinde gruplaşma meselesineyse inanmıyorum. daha doğrusu, inanıyorum da, bunda kabak niye sadece selçuk'a patlıyor onu anlamıyorum. bu gruplaşmanın ortasında wesley sneijder de var, herkes de biliyor bunu. adam hoca seçtirdi yönetime yahu. selçuk'a edilen lafların onda biri edilmedi. edilmeli miydi? bence edilmemeliydi ona da. çünkü değil futbol takımları, işin içinde bir takımın ya da ekibin olduğu her alanda eğer ortada güçlü bir lider yoksa, ekibin içinde liderlik özelliğine sahip kimi kişiler öne çıkarak gruplaşmalara yol açabilir. hatta ortada güçlü bir lider varsa bile gruplaşmalar oluşur, iki futbolcu biyografisi okuyan herkes de bilir bunu. manchester united'da da olur bu, barcelona'da da. mühim olan bunu yönetebilmek. galatasaray'ın sorunu bugün takım içinde öne çıkan, gruplaşmalara yol açan oyuncular değil, bunları yönetecek idare beceresinin ve iradenin olmayışıdır. sadece yönetim bazında değil, teknik adam bazında da.
uzun lafın kısası; iyi idare edilen bir kulüpte selçuk inan ya da wesley sneijder takımın "abileri" olurlar, kötü idare edilen bir kulüpte "çıbanbaşı" olurlar. şimdi de sırf wesley'nin de gruplaşmaya yol açtığını söyledim diye bu girdinin anası bellenecek, ama seneye wesley sneijder'den de nefret edeceksiniz. bu da böyle sürüp gidecek.