60
ne güzel günümüzdün sen bizim 11 aralık 2013
10 aralık 2013 akşamı galatasaray'lı arkadaşlar ile bakü'de evde toplanıyoruz. hatırladığım kadarı ile takım o dönem pek iyi oynamıyor daha doğrusu baya bir dengesiz o yüzden bi kaç arkadaşta ilk yarıyı izler kaçarız havası var türkiye'den 2 saat ileri olduğumuz için, ve ertesi günü iş olduğu için. hoş bana komaz da. neyse. maç başlıyor votka doldur, şunun sesini aç, aha kar gibi bişey başladı derken saha bir anda bembeyaz oluyor. ne yalan söleyim o akşam benim de içimde bir karamsarlık var inceden kendime dahi itiraf edemediğim ama bastırıyorum şeytanı bir yandan. sus lan diyorum galatasaray bu ne yapacağı hiç belli olmaz. kar dolu fırtına derken hakem maçı iptal ediyor. herseybitmedi ile birbirimize bakıyoruz anlamsızca. 17 senelik arkadaşlığımızda farklı ülklerde kaldığımız zamanlar hariç her şampiyonlar ligi kurasını ve avrupa maçını yan yana izlemişizdir nerdeyse. ilk defa ertelenen bir şampiyonlar ligi maçı yaşıyoruz ve gece ertesi güne dair tahminlerimizi konuşarak zıbarıyoruz.
günlerden 11 aralık. işteyim. maçın oğlen 15:00 te olacağı kesinleşiyor. herseybitmedi ile kısa bi tel konuşması. yapacak bir şey yok. bu maçı beraber izleyemicez farklı projelerde çalıştığımız için. garip bi heyecan var içimde. sanki bir gece evvel oynasak kazanamıcaz o yüzden de tanrı bizim almamızı istediği için mikaili devreye soktu düşüncesi kafamdan cıkmıyor. bakü saati ile 17:00 de başlayacak olan maçı büyük bir heyecanla beklemeye başlıyorum.
maçın başlamasına 10 dakka falan var. ofiste kendi sistemimi kurmusum. star'ın internet sitesinden takip edeceğim maçı. reklamlar var yayın gayet net akıcı. sorun yok. gidip bi çay alıyorum kendime bir geliyorum ki bağlantı sıçmış. bağlanamıyorum. maç başlıyor falan ama ben yokum piyasada. oraya git buraya koş napcaz derken ''it'' şefinin odasına gidiyorum. o da galatasaray'lı. baktım link arıyor. hadi olm bulun sunu derken bi acıyoruz ilk yarı 0-0 bitmiş. devre arasında buna bi cozum bulmak lazım diyorum bu boyle olmaz ve hemen düzenekler linkler ayarlanıyor. cay sigara derken 2. yarı başlıyor. başlıyor başlamasına da nette ki sorun aynı. ekranda donmalar linkte kapanmalar bişeyler.. piç olma yolunda ilerliyor maç. it şefi bakıyor yüzüme sen ofisine git diyor. ben toplantı odasına kuracam maçı orda izlicez gizli gizli diyor. herkes ofiste hee. zor iş. tamam diyorum koşarak ofisime gidip haber beklemeye başlıyorum.
anan aşağa baban yukarı derken telefon geliyor maçı açtık toplantı odasına gel diye. koşarak gidiyorum. şantiyenin hemen her departmanından galatasaray aşkı ile yanıp tutuşan 10-12 kadar insan doluşmuşlar içeri. toplantı odası da fiyakalı hee. yerler halı, koskocaman bir cam sehpa, geniş deri koltuklar, 123241 ekran plazma bir şantiyeye göre fazla lüks ve pek taraftar profiline uygun değil yani. halıya bağdaş kuruyorum izlemeye başlıyorum. bi kaç atak yapıyoruz drogba vuruyor buffon yerden çıkarıyor falan hepten gaza geliyorum.bu arada saat 18:00 e yaklasıyor servisler kalkacak. kaçırırsak bir sonraki servis 20:00 de. çokta şeyimde değil servis mervis. bir kaç kişi servise yetişmek için çıkıyor derken proje müdürü giriyor içeri. kimsenin umrunda değil herkes maça konsantre. o da kenardan izlemeye başlıyor maçı bir beşiktaşlı olarak heyecanla.
dakikalar 85 i gosterirken zor zeminde giden topu selcuk umut'a itiyor. umut'ta ceza sahasına doğru dolduruyor. kara bişey çıkıyor o çamur deryasının içinden havaya doğru aha diyorum drogba indirdi, top kalenin sağ çaprazına doğru iniyor ahaaa diyorum içimden sneijder'e indiii.. o saniye ve saliseler içinde acaba gol olur mu, topu nereye vurur, lan gol olsun be diye düşünürken şino topu öyle bir yere gönderiyor ki.. topun direğe vurup içeri girmesi ile anırarak haykırarak kükreyerek kalkıyorum ayağa. kimseyi opecek, kimseye sarılarak sevincimi yaşayacak durumda değilim. at gibi koşasım ayı gibi yerlerde yuvarlanasım var çünkü. toplantı salonunda sağa sola delice koşuyorum goool diye bağırarak anırarak.. kaç tur attım naptım en ufak bi fikrim yok en sonunda gelip kendimi tv önüne halıya taklalar atarak bırakıyorum. baya baya yuvarlanıyorum yanlamasına gözüm bir şey görmeksizin. tv'den galatasaray'ımızın golu diye bir ses geliyor kendime gelir gibi oluyorum bir bakıyorum proje müdürü bana odaklanmış. :( kaçırıyorum gözlerimi. herkes mutlu herkes sevinçli ama benim gibi yapan yok çok belli bakışlardan. bozuntuya vermeden son düdüğü bekliyorum ve maç bitiyor. yavaşça boşaltıyoruz toplantı salonunu. o kadar mutluyum ki kimi arayacığımı kime mesaj atacağımı şaşırmış bir halde otoparka çıkıyorum cuğaramı tutturmeye.
maç sonu goygoyumuz başlıyor. zebra boğazlayan aslan fotoları, şikecilerin bizden çektikleri gırgırları havada uçuşurken içerden biri geliyor. muslera diyor, olm proje müdürü seni sordu kim bu manyak dedi diyor. yapacak bişey yok olm diyorum 85 te juventusa gol atmışız en zor gruplardan birinden çıkmışız napacaktım amk diyorum sessiz sakin yanımdakilere mi sarılcaktım. he valla hıaamıaa haklısın diyor goygoya devam ediyoruz ve 20:00 ye kadar servisleri bekleyip akşam maçın kutlamasını yapmak üzere herseybitmedi ile rendevulaşıp allahım gooool nidaları ile fiskimizi yudumlayarak kutlamamızı yapıyoruz.
hayatımın en güzel en özel günlerinden biridir 11 aralık 2013. en az bir 12 mayıs 2012 kadar, bir 14 mayıs 2006 kadar, bir 17 mayıs 2000 kadar özeldir benim için.
10 aralık 2013 akşamı galatasaray'lı arkadaşlar ile bakü'de evde toplanıyoruz. hatırladığım kadarı ile takım o dönem pek iyi oynamıyor daha doğrusu baya bir dengesiz o yüzden bi kaç arkadaşta ilk yarıyı izler kaçarız havası var türkiye'den 2 saat ileri olduğumuz için, ve ertesi günü iş olduğu için. hoş bana komaz da. neyse. maç başlıyor votka doldur, şunun sesini aç, aha kar gibi bişey başladı derken saha bir anda bembeyaz oluyor. ne yalan söleyim o akşam benim de içimde bir karamsarlık var inceden kendime dahi itiraf edemediğim ama bastırıyorum şeytanı bir yandan. sus lan diyorum galatasaray bu ne yapacağı hiç belli olmaz. kar dolu fırtına derken hakem maçı iptal ediyor. herseybitmedi ile birbirimize bakıyoruz anlamsızca. 17 senelik arkadaşlığımızda farklı ülklerde kaldığımız zamanlar hariç her şampiyonlar ligi kurasını ve avrupa maçını yan yana izlemişizdir nerdeyse. ilk defa ertelenen bir şampiyonlar ligi maçı yaşıyoruz ve gece ertesi güne dair tahminlerimizi konuşarak zıbarıyoruz.
günlerden 11 aralık. işteyim. maçın oğlen 15:00 te olacağı kesinleşiyor. herseybitmedi ile kısa bi tel konuşması. yapacak bir şey yok. bu maçı beraber izleyemicez farklı projelerde çalıştığımız için. garip bi heyecan var içimde. sanki bir gece evvel oynasak kazanamıcaz o yüzden de tanrı bizim almamızı istediği için mikaili devreye soktu düşüncesi kafamdan cıkmıyor. bakü saati ile 17:00 de başlayacak olan maçı büyük bir heyecanla beklemeye başlıyorum.
maçın başlamasına 10 dakka falan var. ofiste kendi sistemimi kurmusum. star'ın internet sitesinden takip edeceğim maçı. reklamlar var yayın gayet net akıcı. sorun yok. gidip bi çay alıyorum kendime bir geliyorum ki bağlantı sıçmış. bağlanamıyorum. maç başlıyor falan ama ben yokum piyasada. oraya git buraya koş napcaz derken ''it'' şefinin odasına gidiyorum. o da galatasaray'lı. baktım link arıyor. hadi olm bulun sunu derken bi acıyoruz ilk yarı 0-0 bitmiş. devre arasında buna bi cozum bulmak lazım diyorum bu boyle olmaz ve hemen düzenekler linkler ayarlanıyor. cay sigara derken 2. yarı başlıyor. başlıyor başlamasına da nette ki sorun aynı. ekranda donmalar linkte kapanmalar bişeyler.. piç olma yolunda ilerliyor maç. it şefi bakıyor yüzüme sen ofisine git diyor. ben toplantı odasına kuracam maçı orda izlicez gizli gizli diyor. herkes ofiste hee. zor iş. tamam diyorum koşarak ofisime gidip haber beklemeye başlıyorum.
anan aşağa baban yukarı derken telefon geliyor maçı açtık toplantı odasına gel diye. koşarak gidiyorum. şantiyenin hemen her departmanından galatasaray aşkı ile yanıp tutuşan 10-12 kadar insan doluşmuşlar içeri. toplantı odası da fiyakalı hee. yerler halı, koskocaman bir cam sehpa, geniş deri koltuklar, 123241 ekran plazma bir şantiyeye göre fazla lüks ve pek taraftar profiline uygun değil yani. halıya bağdaş kuruyorum izlemeye başlıyorum. bi kaç atak yapıyoruz drogba vuruyor buffon yerden çıkarıyor falan hepten gaza geliyorum.bu arada saat 18:00 e yaklasıyor servisler kalkacak. kaçırırsak bir sonraki servis 20:00 de. çokta şeyimde değil servis mervis. bir kaç kişi servise yetişmek için çıkıyor derken proje müdürü giriyor içeri. kimsenin umrunda değil herkes maça konsantre. o da kenardan izlemeye başlıyor maçı bir beşiktaşlı olarak heyecanla.
dakikalar 85 i gosterirken zor zeminde giden topu selcuk umut'a itiyor. umut'ta ceza sahasına doğru dolduruyor. kara bişey çıkıyor o çamur deryasının içinden havaya doğru aha diyorum drogba indirdi, top kalenin sağ çaprazına doğru iniyor ahaaa diyorum içimden sneijder'e indiii.. o saniye ve saliseler içinde acaba gol olur mu, topu nereye vurur, lan gol olsun be diye düşünürken şino topu öyle bir yere gönderiyor ki.. topun direğe vurup içeri girmesi ile anırarak haykırarak kükreyerek kalkıyorum ayağa. kimseyi opecek, kimseye sarılarak sevincimi yaşayacak durumda değilim. at gibi koşasım ayı gibi yerlerde yuvarlanasım var çünkü. toplantı salonunda sağa sola delice koşuyorum goool diye bağırarak anırarak.. kaç tur attım naptım en ufak bi fikrim yok en sonunda gelip kendimi tv önüne halıya taklalar atarak bırakıyorum. baya baya yuvarlanıyorum yanlamasına gözüm bir şey görmeksizin. tv'den galatasaray'ımızın golu diye bir ses geliyor kendime gelir gibi oluyorum bir bakıyorum proje müdürü bana odaklanmış. :( kaçırıyorum gözlerimi. herkes mutlu herkes sevinçli ama benim gibi yapan yok çok belli bakışlardan. bozuntuya vermeden son düdüğü bekliyorum ve maç bitiyor. yavaşça boşaltıyoruz toplantı salonunu. o kadar mutluyum ki kimi arayacığımı kime mesaj atacağımı şaşırmış bir halde otoparka çıkıyorum cuğaramı tutturmeye.
maç sonu goygoyumuz başlıyor. zebra boğazlayan aslan fotoları, şikecilerin bizden çektikleri gırgırları havada uçuşurken içerden biri geliyor. muslera diyor, olm proje müdürü seni sordu kim bu manyak dedi diyor. yapacak bişey yok olm diyorum 85 te juventusa gol atmışız en zor gruplardan birinden çıkmışız napacaktım amk diyorum sessiz sakin yanımdakilere mi sarılcaktım. he valla hıaamıaa haklısın diyor goygoya devam ediyoruz ve 20:00 ye kadar servisleri bekleyip akşam maçın kutlamasını yapmak üzere herseybitmedi ile rendevulaşıp allahım gooool nidaları ile fiskimizi yudumlayarak kutlamamızı yapıyoruz.
hayatımın en güzel en özel günlerinden biridir 11 aralık 2013. en az bir 12 mayıs 2012 kadar, bir 14 mayıs 2006 kadar, bir 17 mayıs 2000 kadar özeldir benim için.