2604
riekerink'i eleştirirken geldiği nokta ile şimdi noktaya bakmak, kendisinden önceki teknik adamın yaptıklarını kıyaslamak, eleştiri dozunu tabii ki azaltabilir ki bence hiç bunlara gerek yok.
şimdi hangi teknik direktör olursa olsun (kariyerli kariyersiz, altyapı hocası yılların tecrübesi) fark etmez, değerlendirilirken iki ana ölçüt ön plana çıkıyor. 1- sonuç 2- oyun.
yukarıdaki iki durumu da bize sunan teknik direktörler var. mesela fatih terim, şenol güneş, eric gerets, karl heinz feldkamp gibi bu adamlar her zaman iz bırakıyor ve sonrakilerde de aranıyor. sadece sonuç sunup, oyun sunmayanlar var. aykut kocaman, christoph daum, mircea lucescu gibi, bu adamlar da iz bırakıyor ama en ufak başarısızlıkta homurtular yükseliyor. sonucu getiremeyip oyun anlamında iz bırakanlar da var. michael skibbe, frank rijkaard gibi, bu isimlerde iyi oynattığı sürece sonuç gelmese de sabır gösteriliyor ama oyunda kötü olursa gidiyorlar.
yani bu iki ölçüden sadece biri bile olsa zaten eleştiri nispeten az ve değerlendirenler sabırlı oluyor. mesela bu sezon oyun anlamında hiçbir maçta yeterli değildik ama sonuç geldiği için bu takım ilerler diye taraftar, bilhassa riekerink'e saygı kazandırmak için kenetlendi ve arena 40000 kişiye kadar gördü. ancak, dört maçtan üçünü kaybetmek gibi bir döneme girildiğinde yani sonucu kaybettiğinde de eleştirilerin dozu en üst seviyeye çıktı. ciddi bir kriz döneminden kolay fikstür avantajını kullanarak çıktı riekerink. fakat oyun hala yeterli düzeyde değil ve bu sebeple, en ufak bir olumsuz sonuçta yine hunharca eleştirilecek.
demek istediğim, şuan kaderi tamamen kendi elinde riekerink'in, yönetimin bile açıkca oyundan memnun olmadığını belli ettiği bir ortamda sonuçlar başarısız olursa sezon sonunu bile göremeyebilir. şuanki form durumuna bir de etkili bir oyun eklerse tekrar riekerink bey moduna, tam tersi olursa riekerink bye moduna döner.
şimdi hangi teknik direktör olursa olsun (kariyerli kariyersiz, altyapı hocası yılların tecrübesi) fark etmez, değerlendirilirken iki ana ölçüt ön plana çıkıyor. 1- sonuç 2- oyun.
yukarıdaki iki durumu da bize sunan teknik direktörler var. mesela fatih terim, şenol güneş, eric gerets, karl heinz feldkamp gibi bu adamlar her zaman iz bırakıyor ve sonrakilerde de aranıyor. sadece sonuç sunup, oyun sunmayanlar var. aykut kocaman, christoph daum, mircea lucescu gibi, bu adamlar da iz bırakıyor ama en ufak başarısızlıkta homurtular yükseliyor. sonucu getiremeyip oyun anlamında iz bırakanlar da var. michael skibbe, frank rijkaard gibi, bu isimlerde iyi oynattığı sürece sonuç gelmese de sabır gösteriliyor ama oyunda kötü olursa gidiyorlar.
yani bu iki ölçüden sadece biri bile olsa zaten eleştiri nispeten az ve değerlendirenler sabırlı oluyor. mesela bu sezon oyun anlamında hiçbir maçta yeterli değildik ama sonuç geldiği için bu takım ilerler diye taraftar, bilhassa riekerink'e saygı kazandırmak için kenetlendi ve arena 40000 kişiye kadar gördü. ancak, dört maçtan üçünü kaybetmek gibi bir döneme girildiğinde yani sonucu kaybettiğinde de eleştirilerin dozu en üst seviyeye çıktı. ciddi bir kriz döneminden kolay fikstür avantajını kullanarak çıktı riekerink. fakat oyun hala yeterli düzeyde değil ve bu sebeple, en ufak bir olumsuz sonuçta yine hunharca eleştirilecek.
demek istediğim, şuan kaderi tamamen kendi elinde riekerink'in, yönetimin bile açıkca oyundan memnun olmadığını belli ettiği bir ortamda sonuçlar başarısız olursa sezon sonunu bile göremeyebilir. şuanki form durumuna bir de etkili bir oyun eklerse tekrar riekerink bey moduna, tam tersi olursa riekerink bye moduna döner.