318
yenilgiye moralimin sandığımdan daha çok bozulduğu maç...
bebek babası olduğumdan mütevellit son zamanlarda pek yazamadım sözlüğe... geceleri uyku saatleri bir hayli düşüyor, gündüzleri iş, eve gelip gözlerin kapanmasına engel olamamak falan derken haliyle bu maça ilişkin yorumlarımı yazma fırsatı bulamadım.
öncelikle;
galatasaray'ın oyun olarak bundan önceki 7 haftadan ve yaz kampı stratejisinden değişen bir şey yok, bunu sanıyorum hepimiz net olarak fark etmiş durumdayız. ligde ilk mağlubiyetimizi, bize karşı gram top oynamayan trabzonspor'dan almış durumdayız, buna üzülmek mi lazım sevinmek mi bilemiyorum. trabzonspor'dan önceki 7 rakibimiz de trabzonspor'dan çok daha iyi oyunlar oynayarak ya kaybettiler ya berabere kaldılar bizimle.
maçın baştan sona üstünlüğü galatasaray'daydı. şu trabzonspor'un galatasaray'dan gol yememiş olması mucizevi bir olay. ancak bu galatasaray'ın çok atak yapmasından değil, rakibin cidden ezilmiş olmasından söylediğim bir şey. yani galatasaray çok iyi oynadığı için değil, şu trabzon'un cidden galatasaray'dan 4-5 yiyecek nitelikte oyun oynamasından kaynaklı.
evet, trabzonspor sahaya futbol namına en ufak bir şey koymadı. siz bakmayın ersun yanal'ın "stratejimiz buydu" söylemlerine.
burada ortaya ne çıkıyor?
mutlak bir gerçek; galatasaray ligin en iyi top tutan ve top dolaştıran, sistemsel olarak en dominant ve stabil ekibi durumunda. ancak 2 büyük eksikliğimiz var çözülmesi gereken, mutlak çözülmesi gereken problemlerimiz:
1- galatasaray stoperi ve geri hattı aşırı kırılgan ve önde oynamak zorunda olduğu için maç boyunca 1-2 hata bile yapsa gollük pozisyona dönüşüyor maalesef. bunu çözebilir miyiz? süratli ve zeki bir stoperle evet. ama cidden çok büyük problem. adamların 1 kere gelip 1 gol atıp maç kazanması cidden sinir bozucu,
2- galatasaray'ın ayağında top tutmasına rağmen rakip kaleye gitmekte hak ettiği yüzdeyi bir türlü yakalayamaması. öncelikle şu eren derdiyok'a topu şişirmeyi nasıl çözeceğizi tartışmalıyız.
adam uzun ve kalıplı. 3 seçeneğin var;
- kanattaki oyuncuların çizgiye inip orta açması - oyuncularımız buna müsait, ancak rakipler çok kapandığından sağlıklı orta yapamıyoruz,
- kanat ya da beklerin "derinlemesine orta" dediğimiz, çizgiye inmeksizin, çaprazdan sert ortalar çıkarması, takımda bunu maalesef bir tek sabri yapıyor, onun yaptıkları bile tehlike yaratıyor, carole, bruma, yasin, sneijder bunu daha çok denese kesinlikle çok büyük fayda sağlayacak, bu çapraz derin ortalar eren'i bulmasa bile uzaklaştırılmaya çalışılırken ceza sahası dışında bekleyen şutörlere fırsat yaratır,
- son olarak ortanın ortasına yakın oyuncuların topu eren'e yüksekten kaldırmaları, eren'in uzun boyu ve fiziğini kullanarak bu topları çevresindekilere servis etmesi. tolga bu tip topları atamıyor, selçuk ve sneijder bunu iyi yapan adamlar ama denemiyorlar, bir de tabi eren'in indirdiği topa vuracak adam lazım ki bu da podolski, bu sebeple oyun sistemimizi baştan tasarlamamız ve poldi'li bir 4-4-2'yi gündeme almamız gerekecek.
yani galatasaray'ın kısır gol döngüsünü (bize göre kısır, gol atıyoruz, attık evet, ancak ortalama %70 topa sahip olmayla oynayan bir takım için cidden düşük skor niteliğimiz ve pozisyon zenginliğimiz var, bu artmalı...) kırmak için çözüm üretmesi şart.
eğer hücumdaki bu kısırlığı düzeltebilirsek, takımın toplu hücumu, rakip akın sayısını da kritik düzeyde azaltacaktır, bu sebeple öncelikle bu sorun çözülmeli, stoper sorunu mevcut imkanlarda yapılabilecek çok bir şey olmadığı için ertelenmelidir.
bebek babası olduğumdan mütevellit son zamanlarda pek yazamadım sözlüğe... geceleri uyku saatleri bir hayli düşüyor, gündüzleri iş, eve gelip gözlerin kapanmasına engel olamamak falan derken haliyle bu maça ilişkin yorumlarımı yazma fırsatı bulamadım.
öncelikle;
galatasaray'ın oyun olarak bundan önceki 7 haftadan ve yaz kampı stratejisinden değişen bir şey yok, bunu sanıyorum hepimiz net olarak fark etmiş durumdayız. ligde ilk mağlubiyetimizi, bize karşı gram top oynamayan trabzonspor'dan almış durumdayız, buna üzülmek mi lazım sevinmek mi bilemiyorum. trabzonspor'dan önceki 7 rakibimiz de trabzonspor'dan çok daha iyi oyunlar oynayarak ya kaybettiler ya berabere kaldılar bizimle.
maçın baştan sona üstünlüğü galatasaray'daydı. şu trabzonspor'un galatasaray'dan gol yememiş olması mucizevi bir olay. ancak bu galatasaray'ın çok atak yapmasından değil, rakibin cidden ezilmiş olmasından söylediğim bir şey. yani galatasaray çok iyi oynadığı için değil, şu trabzon'un cidden galatasaray'dan 4-5 yiyecek nitelikte oyun oynamasından kaynaklı.
evet, trabzonspor sahaya futbol namına en ufak bir şey koymadı. siz bakmayın ersun yanal'ın "stratejimiz buydu" söylemlerine.
burada ortaya ne çıkıyor?
mutlak bir gerçek; galatasaray ligin en iyi top tutan ve top dolaştıran, sistemsel olarak en dominant ve stabil ekibi durumunda. ancak 2 büyük eksikliğimiz var çözülmesi gereken, mutlak çözülmesi gereken problemlerimiz:
1- galatasaray stoperi ve geri hattı aşırı kırılgan ve önde oynamak zorunda olduğu için maç boyunca 1-2 hata bile yapsa gollük pozisyona dönüşüyor maalesef. bunu çözebilir miyiz? süratli ve zeki bir stoperle evet. ama cidden çok büyük problem. adamların 1 kere gelip 1 gol atıp maç kazanması cidden sinir bozucu,
2- galatasaray'ın ayağında top tutmasına rağmen rakip kaleye gitmekte hak ettiği yüzdeyi bir türlü yakalayamaması. öncelikle şu eren derdiyok'a topu şişirmeyi nasıl çözeceğizi tartışmalıyız.
adam uzun ve kalıplı. 3 seçeneğin var;
- kanattaki oyuncuların çizgiye inip orta açması - oyuncularımız buna müsait, ancak rakipler çok kapandığından sağlıklı orta yapamıyoruz,
- kanat ya da beklerin "derinlemesine orta" dediğimiz, çizgiye inmeksizin, çaprazdan sert ortalar çıkarması, takımda bunu maalesef bir tek sabri yapıyor, onun yaptıkları bile tehlike yaratıyor, carole, bruma, yasin, sneijder bunu daha çok denese kesinlikle çok büyük fayda sağlayacak, bu çapraz derin ortalar eren'i bulmasa bile uzaklaştırılmaya çalışılırken ceza sahası dışında bekleyen şutörlere fırsat yaratır,
- son olarak ortanın ortasına yakın oyuncuların topu eren'e yüksekten kaldırmaları, eren'in uzun boyu ve fiziğini kullanarak bu topları çevresindekilere servis etmesi. tolga bu tip topları atamıyor, selçuk ve sneijder bunu iyi yapan adamlar ama denemiyorlar, bir de tabi eren'in indirdiği topa vuracak adam lazım ki bu da podolski, bu sebeple oyun sistemimizi baştan tasarlamamız ve poldi'li bir 4-4-2'yi gündeme almamız gerekecek.
yani galatasaray'ın kısır gol döngüsünü (bize göre kısır, gol atıyoruz, attık evet, ancak ortalama %70 topa sahip olmayla oynayan bir takım için cidden düşük skor niteliğimiz ve pozisyon zenginliğimiz var, bu artmalı...) kırmak için çözüm üretmesi şart.
eğer hücumdaki bu kısırlığı düzeltebilirsek, takımın toplu hücumu, rakip akın sayısını da kritik düzeyde azaltacaktır, bu sebeple öncelikle bu sorun çözülmeli, stoper sorunu mevcut imkanlarda yapılabilecek çok bir şey olmadığı için ertelenmelidir.