82
arefeyi görüp bayramı görememektir fenerbahçeli olmak.
kanırta kanırta şampiyon olduk, 17'de 16 yaptık denen sezonda o başarıyı şikeyle gerçekleştirdiğini öğrenmek; bu gerçeği bal gibi biliyor olmasına rağmen bahanelere sığınmak, kafayı kuma gömmektir fenerbahçeli olmak.
her branşta allah'ı var güzel yatırımlarla her sene üst sıralara, şampiyonluğa oynamak ama bir o kadar da istikrarlı şekilde her sene eline almaktır. galatasaray'ın kötü olduğu sezonlarda bile şampiyonlukları bursaspor'a, trabzonspor'a, karşıyaka'ya, beşiktaş'a falan kaptırmaktır fenerbahçeli olmak.
fenerbahçeli olmak galatasaray erkek basketbol takımının aldığı eurocup'la "biz euroleague'deyiz zaaa xd" diye dalga geçerken, erkek basketboldan daha büyük branş olan futbolda 2009'dan bu yana şampiyonlar ligi'ne gidememe gerçeğini unutup uefa kupası'nda alınan kıytırık bir tur için çıldırıp deliye dönmektir. aynı şekilde ivan bebek faciası için de tabi. o da onla paralel zaten.
paralel demişken, fenerbahçeli olmak anıtkabir'e gidip ardından şike operasyonu'nun erdoğan'a yönelik olduğunu söyleyen aziz yıldırım'a 6. filoyu denize döken devrimci muamelesi yapmaktır. tutarsızlıktır, muhalefet yapmayı bile becerememektir. fenerbahçeli olduğu için değil atatürkçü olduğu için canına kıyılan ali ismail korkmaz'ı anlamsız biçimde fenerbahçe'yle, fenerbahçelilikle birlikte anmak, yeteri kadar reklamını yaptıktan sonra adını taşıyan tişört basarak * 19 yaşındaki bir çocuğun üzerinden rant elde etmektir.
fenerbahçeli olmak sırf galatasaray şampiyon olamasın diye beşiktaş maçı'nda penaltıyı kasıtlı şekilde dışarı atan futbolcuyu kulübün en büyük efsanesi yapmak, basketbol maçında yine galatasaray'a kaybedeceğini ve şampiyonluk armağan edeceğini anlayınca parkeden çekilmektir. fenerbahçeli olmak kürek branşında galatasaray'a ezilmekten bitap düştüğü için haksız şekilde lisanssız sporcu yarıştırmaktır.
fenerbahçeli olmak emek çalmaktır. korcan çelikay'dır, recep ankaralı'dır fenerbahçeli olmak. 2014 türkiye basketbol ligi final serisinde kendi evinde galatasaray'a maç kaybedeceğini anlayınca hakemi devreye sokarak maçı almaktır son saniyede. bir şehrin rüyasını, alınterini gaspetmektir, daha sonra da "kupa müzemizde ehe ehe" diye yüzsüzce üste çıkmaktır.
fenerbahçeli olmak devletin bütün kademelerinde adam bulundurmak, savcılara fenerbahçe forması giydirerek dereağzı'nda halı saha maçına çıkarmaktır. fenerbahçeli olmak karanlık bağlantılara sahip bir kulübü tutmak, ittihatspor'un sahasını haksız şekilde gasp eden, ırkçılıktan kafayı yemiş bir başbakanın adını stadyuma vermektir.
yani kısaca fenerbahçeli olmak karışmadığı suç kalmamış, ırkçılığı canlı yayında savunmuş, ırkçılığı ortaya çıkaran kişiyi tehdit ederek videonun kaldırılmasına sebep olmuş, * yargıtay ve cas gerekçeli kararıyla şikesi tescilli, futbolcu arabası kurşunlatacak kadar mafya bir yönetimi olan kulübü tutmak; küfürbaz, ağzı bozuk, hatta kendi taraftarına bile söven, onları aşağılayan bir başkanın kıçını yalamaktır. "arabanın anahtarını çevirdik ancak açamadık. bu şike mi oluyor şimdi?" şeklinde bir soru soran başkanına tüm akli melekelerini kapatıp inanmak, haksızlığı savunmak için sokaklara dökülmektir. tüm bunların sonucunda gelen ilahi adaleti canlı canlı yaşayıp en sonunda stadı, stadın oradaki bp'yi yakmaktır.
galatasaray kompleksi altında ezilmektir fenerbahçelilik. en büyük olduğunu sanarken, mayıs ayında aslında en küçük olduğunu yüzünde sarı kırmızı bir şamar gibi hissetmektir. boğaz'da dalgalanan galatasaray bayrağına kıskançlık ile bakmak, hatta saldırıp indirmeye çalışmaktır. oysa ki bilmez o armanın oradan inmekle gönüllerden düşmeyeceğini. bilmez o armanın avrupa arenasında daima, her branşta ülkenin yüz akı ve efsanesi olmuş olduğunu ve daima da olacağını. bilmez o armanın hiçbir zaman "kestane" olarak anılmayacağını.
gece gece biraz uzatmış olabilirim ancak aklıma ne geldiyse düşünüp düşünüp yazdım. saygılar.
kanırta kanırta şampiyon olduk, 17'de 16 yaptık denen sezonda o başarıyı şikeyle gerçekleştirdiğini öğrenmek; bu gerçeği bal gibi biliyor olmasına rağmen bahanelere sığınmak, kafayı kuma gömmektir fenerbahçeli olmak.
her branşta allah'ı var güzel yatırımlarla her sene üst sıralara, şampiyonluğa oynamak ama bir o kadar da istikrarlı şekilde her sene eline almaktır. galatasaray'ın kötü olduğu sezonlarda bile şampiyonlukları bursaspor'a, trabzonspor'a, karşıyaka'ya, beşiktaş'a falan kaptırmaktır fenerbahçeli olmak.
fenerbahçeli olmak galatasaray erkek basketbol takımının aldığı eurocup'la "biz euroleague'deyiz zaaa xd" diye dalga geçerken, erkek basketboldan daha büyük branş olan futbolda 2009'dan bu yana şampiyonlar ligi'ne gidememe gerçeğini unutup uefa kupası'nda alınan kıytırık bir tur için çıldırıp deliye dönmektir. aynı şekilde ivan bebek faciası için de tabi. o da onla paralel zaten.
paralel demişken, fenerbahçeli olmak anıtkabir'e gidip ardından şike operasyonu'nun erdoğan'a yönelik olduğunu söyleyen aziz yıldırım'a 6. filoyu denize döken devrimci muamelesi yapmaktır. tutarsızlıktır, muhalefet yapmayı bile becerememektir. fenerbahçeli olduğu için değil atatürkçü olduğu için canına kıyılan ali ismail korkmaz'ı anlamsız biçimde fenerbahçe'yle, fenerbahçelilikle birlikte anmak, yeteri kadar reklamını yaptıktan sonra adını taşıyan tişört basarak * 19 yaşındaki bir çocuğun üzerinden rant elde etmektir.
fenerbahçeli olmak sırf galatasaray şampiyon olamasın diye beşiktaş maçı'nda penaltıyı kasıtlı şekilde dışarı atan futbolcuyu kulübün en büyük efsanesi yapmak, basketbol maçında yine galatasaray'a kaybedeceğini ve şampiyonluk armağan edeceğini anlayınca parkeden çekilmektir. fenerbahçeli olmak kürek branşında galatasaray'a ezilmekten bitap düştüğü için haksız şekilde lisanssız sporcu yarıştırmaktır.
fenerbahçeli olmak emek çalmaktır. korcan çelikay'dır, recep ankaralı'dır fenerbahçeli olmak. 2014 türkiye basketbol ligi final serisinde kendi evinde galatasaray'a maç kaybedeceğini anlayınca hakemi devreye sokarak maçı almaktır son saniyede. bir şehrin rüyasını, alınterini gaspetmektir, daha sonra da "kupa müzemizde ehe ehe" diye yüzsüzce üste çıkmaktır.
fenerbahçeli olmak devletin bütün kademelerinde adam bulundurmak, savcılara fenerbahçe forması giydirerek dereağzı'nda halı saha maçına çıkarmaktır. fenerbahçeli olmak karanlık bağlantılara sahip bir kulübü tutmak, ittihatspor'un sahasını haksız şekilde gasp eden, ırkçılıktan kafayı yemiş bir başbakanın adını stadyuma vermektir.
yani kısaca fenerbahçeli olmak karışmadığı suç kalmamış, ırkçılığı canlı yayında savunmuş, ırkçılığı ortaya çıkaran kişiyi tehdit ederek videonun kaldırılmasına sebep olmuş, * yargıtay ve cas gerekçeli kararıyla şikesi tescilli, futbolcu arabası kurşunlatacak kadar mafya bir yönetimi olan kulübü tutmak; küfürbaz, ağzı bozuk, hatta kendi taraftarına bile söven, onları aşağılayan bir başkanın kıçını yalamaktır. "arabanın anahtarını çevirdik ancak açamadık. bu şike mi oluyor şimdi?" şeklinde bir soru soran başkanına tüm akli melekelerini kapatıp inanmak, haksızlığı savunmak için sokaklara dökülmektir. tüm bunların sonucunda gelen ilahi adaleti canlı canlı yaşayıp en sonunda stadı, stadın oradaki bp'yi yakmaktır.
galatasaray kompleksi altında ezilmektir fenerbahçelilik. en büyük olduğunu sanarken, mayıs ayında aslında en küçük olduğunu yüzünde sarı kırmızı bir şamar gibi hissetmektir. boğaz'da dalgalanan galatasaray bayrağına kıskançlık ile bakmak, hatta saldırıp indirmeye çalışmaktır. oysa ki bilmez o armanın oradan inmekle gönüllerden düşmeyeceğini. bilmez o armanın avrupa arenasında daima, her branşta ülkenin yüz akı ve efsanesi olmuş olduğunu ve daima da olacağını. bilmez o armanın hiçbir zaman "kestane" olarak anılmayacağını.
gece gece biraz uzatmış olabilirim ancak aklıma ne geldiyse düşünüp düşünüp yazdım. saygılar.