462
kendisi genel manada gayet iyi bir analist. spor programlarında ve gazetelerinde galatasaray maçlarından sonra "mehmet demirkol ne demiş, hıncal uluç ne demiş" diye değil, "sinan yılmaz ne demiş" diye haber yapılmasını hak edecek kadar hem de. çünkü futbolu bu şöhretli arkadaşlardan yüzlerce defa iyi biliyor. fakat işini bu kadar iyi yapmasına rağmen ancak adı sanı duyulmamış bir sitede iş bulabiliyor, bu sebeple gergin olması gayet doğal bence. medyada onlarca liyakatsiz insan "spor yazarı" ismi altında prim yaparken bu kadar kıyıda köşede kalmaya kim olsa isyan ederdi diye düşünüyorum. hele ki komisyonculuk, kalemini satmak gibi ağır ithamlarla suçlanıyorken.
kendisinin tek kusuru bazen fazla dar görüşlü olması. "beşiktaş'ın quaresma'yı alması intihardı, yöneticiler hala 30 yaşından büyük topçuyu transfer edip verim alacaklarını sanıyorlar. quaresma'yı oynatacağına kerim frei'ı oynat" diyordu, halbuki beşiktaş geçen yıl kilit açan oyuncu eksikliğinden dolayı çok puan kaybetti, skor ihtiyacı olduğunda oyuna sokabileceği bir transfer yapmak mecburiyetindeydi. quaresma dediğin adamın ölüsü bile her an her şeyi yapabilecek bir yetenektedir ve iyi bir forma rekabeti yaratırsan o gamsız adamın kondüsyonu ve oyun disiplini de yükselir. ki bu şartlar yerine geldiği için quaresma beşiktaş'ı sırtında taşıyor bugün.
bu dar görüşlülüğün bir diğer örneği "hocalara yeterince sabretmiyoruz" serzenişi üzerinden (ki bu serzenişte haklı) hamzaoğlu'nu övme ısrarı. doğrudur, hamzaoğlu kompakt oynayan bir pas takımı yaratmak yolunda ilerliyordu. kalsaydı muhtemelen şu ankinden daha fazla puan toplardı (bu arada hamzaoğlu'nun topladığı puanlarda, başakşehir deplasmanında podolski'nin elle düzeltip attığı gol ve trabzon deplasmanında denayer'in elle oynamasına verilmeyen penaltının da etkili olduğunu unutmamak gerekir). belki bir şekilde lazio'yu da elerdi, bilemiyorum. ancak ısrarla sabri'yi ve umut bulut'u oynatan ve her fırsatta onları öven, sinan gümüş'e oldukça kısıtlı süreler veren, koray'ı asla denemeyen, melo'nun gideceğini bile bile jem karacan'ı aldırıp sonra da en kritik maçta hakan balta'yı ön libero oynatan da hamzaoğlu'ydu. yani hamzaoğlu iyi bir şofördü ama "ben tofaş şahin kullanacağım!!!" diye ısrar ediyordu. geçen yıl rakiplerimizde de lada samara, renault flash muadili araçlar olduğundan bu yarışı birinci bitirebildik. ama bu sene yan şeritte volkswagen golf var, honda civic var. sen istediğin kadar iyi şoför ol, şahin'le golf'ü tokatlayamazsın. "ben illa şahin süreceğim arkadaş" diyorsan da, galatasaray'da barınamazsın. ki hamzaoğlu da barınamadı zaten.
kısacası bu sene hamzaoğlu'ndan da bir yol olmazdı, yeteneksiz bir oyuncu grubunu bu kadar kutsayan bir büyük takım hocası olarak er veya geç kovulacaktı. çünkü uzun vadede başarılı olmasının imkanı yoktu. sinan yılmaz ise sadece hamzaoğlu'nun dönemindeki oyun içi istatistiklerine odaklanarak hamzaoğlu'nun oyuna müdahale ve kadro seçimindeki başarısızlıklarını görmezden gelmeyi seçiyor. hamzaoğlu döneminde daha fazla pas yapılıyormuş, hamzaoğlu döneminde takım boyu daha kısaymış... 2009 yılında kurulan fk astana takımı ile oynadığımız maçta 30-40 dakika boyunca rakip yarısahaya bile geçemeyip baskının kralını yiyen, buna rağmen hiçbir değişiklik yapmadan izleyerek gol yemeyi bekleyen de hamzaoğlu'ydu. kadıköy deplasmanına denayer yerine sabri'yle çıkıp bize cinnetten bir köşe sunan da hamzaoğlu'ydu. rakip kim olursa olsun, her maçta birçok kontraatak yiyen ve muhakkak kalesinde bir gol gören galatasaray'ın savunma problemlerini aylardır çözemeyen de hamzaoğlu'ydu.
yine de kendisi gibi yorumculara çok ihtiyacımız var. ülkemizde milyonlarca insanın takip ettiği bu sporu hakkıyla analiz eden bir avuç insan var, sinan yılmaz da bu insanlardan biri olarak çok daha iyi yerlere gelmeyi hak ediyor. dilerim en kısa sürede hak ettiği yerlere ulaşır.
kendisinin tek kusuru bazen fazla dar görüşlü olması. "beşiktaş'ın quaresma'yı alması intihardı, yöneticiler hala 30 yaşından büyük topçuyu transfer edip verim alacaklarını sanıyorlar. quaresma'yı oynatacağına kerim frei'ı oynat" diyordu, halbuki beşiktaş geçen yıl kilit açan oyuncu eksikliğinden dolayı çok puan kaybetti, skor ihtiyacı olduğunda oyuna sokabileceği bir transfer yapmak mecburiyetindeydi. quaresma dediğin adamın ölüsü bile her an her şeyi yapabilecek bir yetenektedir ve iyi bir forma rekabeti yaratırsan o gamsız adamın kondüsyonu ve oyun disiplini de yükselir. ki bu şartlar yerine geldiği için quaresma beşiktaş'ı sırtında taşıyor bugün.
bu dar görüşlülüğün bir diğer örneği "hocalara yeterince sabretmiyoruz" serzenişi üzerinden (ki bu serzenişte haklı) hamzaoğlu'nu övme ısrarı. doğrudur, hamzaoğlu kompakt oynayan bir pas takımı yaratmak yolunda ilerliyordu. kalsaydı muhtemelen şu ankinden daha fazla puan toplardı (bu arada hamzaoğlu'nun topladığı puanlarda, başakşehir deplasmanında podolski'nin elle düzeltip attığı gol ve trabzon deplasmanında denayer'in elle oynamasına verilmeyen penaltının da etkili olduğunu unutmamak gerekir). belki bir şekilde lazio'yu da elerdi, bilemiyorum. ancak ısrarla sabri'yi ve umut bulut'u oynatan ve her fırsatta onları öven, sinan gümüş'e oldukça kısıtlı süreler veren, koray'ı asla denemeyen, melo'nun gideceğini bile bile jem karacan'ı aldırıp sonra da en kritik maçta hakan balta'yı ön libero oynatan da hamzaoğlu'ydu. yani hamzaoğlu iyi bir şofördü ama "ben tofaş şahin kullanacağım!!!" diye ısrar ediyordu. geçen yıl rakiplerimizde de lada samara, renault flash muadili araçlar olduğundan bu yarışı birinci bitirebildik. ama bu sene yan şeritte volkswagen golf var, honda civic var. sen istediğin kadar iyi şoför ol, şahin'le golf'ü tokatlayamazsın. "ben illa şahin süreceğim arkadaş" diyorsan da, galatasaray'da barınamazsın. ki hamzaoğlu da barınamadı zaten.
kısacası bu sene hamzaoğlu'ndan da bir yol olmazdı, yeteneksiz bir oyuncu grubunu bu kadar kutsayan bir büyük takım hocası olarak er veya geç kovulacaktı. çünkü uzun vadede başarılı olmasının imkanı yoktu. sinan yılmaz ise sadece hamzaoğlu'nun dönemindeki oyun içi istatistiklerine odaklanarak hamzaoğlu'nun oyuna müdahale ve kadro seçimindeki başarısızlıklarını görmezden gelmeyi seçiyor. hamzaoğlu döneminde daha fazla pas yapılıyormuş, hamzaoğlu döneminde takım boyu daha kısaymış... 2009 yılında kurulan fk astana takımı ile oynadığımız maçta 30-40 dakika boyunca rakip yarısahaya bile geçemeyip baskının kralını yiyen, buna rağmen hiçbir değişiklik yapmadan izleyerek gol yemeyi bekleyen de hamzaoğlu'ydu. kadıköy deplasmanına denayer yerine sabri'yle çıkıp bize cinnetten bir köşe sunan da hamzaoğlu'ydu. rakip kim olursa olsun, her maçta birçok kontraatak yiyen ve muhakkak kalesinde bir gol gören galatasaray'ın savunma problemlerini aylardır çözemeyen de hamzaoğlu'ydu.
yine de kendisi gibi yorumculara çok ihtiyacımız var. ülkemizde milyonlarca insanın takip ettiği bu sporu hakkıyla analiz eden bir avuç insan var, sinan yılmaz da bu insanlardan biri olarak çok daha iyi yerlere gelmeyi hak ediyor. dilerim en kısa sürede hak ettiği yerlere ulaşır.