1362
gecenin bu köründe bilgisayarının bir köşesinde yine belgeselini bitiremeyip, inceden gözümden yaşlar akarken, aklıma geleceksin de iş yerinde bunun için mi ağlanır lan gibi sorulara maruz kalmamak için bütün gün internetten uzak kalmaya çalışan ben, bir anımı buraya not düşeyim.
ali sami yen'in yıkılma zamanlarına yakın beypazarı maçından sonraki dönemde ali sami yen'de sabahları koşu parkına girişin olduğunu öğrendim bu kadar geç öğrendiğim için kendime kızarken öğrendiğimin sabahı hemen sami yen'e gitmek istedim. son defa o kadar yakından içinden görebilecektim. bir gram uyku girdiyse gözüme namerdim.
çokça hüzün salakça bir mutluluktu o gece ki, ekstra olarak sakarya'dan arkadaşlarım gelmiş beni (bizi) ziyarete, geceden demleniyoruz salak salak muhabbetler, yok abi benim kafamda sadece yarın sabah var ya giremezsem diye de deli gibi korkuyorum sabah 5.30 gibi kalktım avcılar'dan metrobüs ile ali sami yen'e geldim. o düzinelerce küfür etmek istediğim demirci şerefsizler turnikeleri sökmeye başlamıştı bile. inanır mısınız 1 saat yalvardım lütfen dedim, reddettiler. seni sokarsak herkes girer diyordu şerefsiz lan sabahın 7 sinde herkes hafta sonu keyfi yaparken yatağında buz gibi soğukta kim gelecek lan?! o şerefsiz kesin fenerliydi adım gibi eminim. gittim kenardan aradan bi yer buldum öyle gördüğüm kadarına baktım, dayanamadım ağladım lan o şerefsiz de öyle uzaktan baktı. işte ali sami yen ile ilgili en çok içimde kalan anım budur. sonra sabahın 7.30'unda götüme baka baka metrobüse binip daha evde herkes uyurken evime dönüp donuk donuk tavana baktım.
o günden sonra hayatımızdan çıktın ama benim (bizim) için sen hep oradaydın. ben her mecidiyeköy denildiğinde aklıma sen geldin. her sen geldiğinden de peşinden bir küfür patlattım. belgeselde bahsedilen vaayy be burada stad varmış denilen bir zamana doğru gidiyoruz. seni unutup da oraya beton dökenlere küfür etmeyi unuttuğum günü yaşamak istemiyorum. işte o gün ölmem gereken gündür.
hayatımın en iyi iş teklifini de alsam, beni hayallerime amaçlarıma ulaştıracak görüşmeye gitsem bile asla o binalardan içeriye adımımı atmayacağım.
seni çok seven, hayatını sana borçlu hisseden, belki de çocukluğundan bu yaşına kadar bozulmadan taşıyabildiği tek şey olan sana selam olsun.
5 yaşındaki onurhan.
edit: belgesel https://www.youtube.com/watch?v=IfPmwrBC2UQ
ali sami yen'in yıkılma zamanlarına yakın beypazarı maçından sonraki dönemde ali sami yen'de sabahları koşu parkına girişin olduğunu öğrendim bu kadar geç öğrendiğim için kendime kızarken öğrendiğimin sabahı hemen sami yen'e gitmek istedim. son defa o kadar yakından içinden görebilecektim. bir gram uyku girdiyse gözüme namerdim.
çokça hüzün salakça bir mutluluktu o gece ki, ekstra olarak sakarya'dan arkadaşlarım gelmiş beni (bizi) ziyarete, geceden demleniyoruz salak salak muhabbetler, yok abi benim kafamda sadece yarın sabah var ya giremezsem diye de deli gibi korkuyorum sabah 5.30 gibi kalktım avcılar'dan metrobüs ile ali sami yen'e geldim. o düzinelerce küfür etmek istediğim demirci şerefsizler turnikeleri sökmeye başlamıştı bile. inanır mısınız 1 saat yalvardım lütfen dedim, reddettiler. seni sokarsak herkes girer diyordu şerefsiz lan sabahın 7 sinde herkes hafta sonu keyfi yaparken yatağında buz gibi soğukta kim gelecek lan?! o şerefsiz kesin fenerliydi adım gibi eminim. gittim kenardan aradan bi yer buldum öyle gördüğüm kadarına baktım, dayanamadım ağladım lan o şerefsiz de öyle uzaktan baktı. işte ali sami yen ile ilgili en çok içimde kalan anım budur. sonra sabahın 7.30'unda götüme baka baka metrobüse binip daha evde herkes uyurken evime dönüp donuk donuk tavana baktım.
o günden sonra hayatımızdan çıktın ama benim (bizim) için sen hep oradaydın. ben her mecidiyeköy denildiğinde aklıma sen geldin. her sen geldiğinden de peşinden bir küfür patlattım. belgeselde bahsedilen vaayy be burada stad varmış denilen bir zamana doğru gidiyoruz. seni unutup da oraya beton dökenlere küfür etmeyi unuttuğum günü yaşamak istemiyorum. işte o gün ölmem gereken gündür.
hayatımın en iyi iş teklifini de alsam, beni hayallerime amaçlarıma ulaştıracak görüşmeye gitsem bile asla o binalardan içeriye adımımı atmayacağım.
seni çok seven, hayatını sana borçlu hisseden, belki de çocukluğundan bu yaşına kadar bozulmadan taşıyabildiği tek şey olan sana selam olsun.
5 yaşındaki onurhan.
edit: belgesel https://www.youtube.com/watch?v=IfPmwrBC2UQ