3987
almanya 2. dünya savaşından ekonomik manada bitik şekilde çıkınca bir kalkınma planı hazırlamıştı.
bu kalkınma planı oldukça radikal hamleler içeriyordu. sadece ekonomik değil sosyal anlamda büyük atılımlar yaptılar. netice ortada. aynı adamlar 2000'li yılların başında sıradan bir futbol ülkesi haline gelince yeniden bir kalkınma planı hazırladı. şu an geldikleri noktada yetenekleri büyük futbolcu yapma konusunda seri üretime bağlamış durumdalar. bunu daha da özele indirgersek dordmund örneğini vermek gerek. kulüp batmamak için bayern münih'ten borç alırken bir plan yaptı. ve o plan dordmund'u avrupa'nın tekrar sayılı futbol takımlarından biri haline getirdi.
galatasaray'a dönersek...
ekonomik olarak bitik durumdayız. fakat her zaman bu buhrandan çıkmamızı sağlayacak büyüklükte bir taraftar kitlemiz var. daha açık konuşmak gerekirse sadece avrupa'daki galatasaray taraftarı sayısı bile bir çok dünya devinin taraftar sayısından fazla. galatasaray lisesi ve üniversitesi gibi bir zenginliğimiz var, köklüyüz, yetişmiş insan potansiyelimiz müthiş seviyede ve ciddi anlamda mal varlığımız da mevcut. o halde sonu başarıyla bitecek bir kalkınma planı yapmamız sosyal faktörler dışında çok da zor değil. en büyük engel sosyal faktörler. yaptığınız işi taraftarın onaylaması ve sizi uzun vadede desteklemesi.
taraftar neyi onaylar? akılcı transferi onaylar. standart bir taraftardan bir futbol romantiği yaratmak bir yönetim becerisidir. ve taraftarın %90'ının profili de futbol romantiği olmaya uygun bu ülkede. bakınız rodriguez ve carole transferlerine. nasıl bir destek var arkalarında. bu tarz taraftarın onaylayacağı, takıma fayda sağlayıp kadro maliyetini düşürecek transferlerle şampiyonluk yaşamasan bile gelecek için umut yarattığından arkandaki desteği kaybetmemen mümkün. bunu yaparsan da uzun vadeli planlamalara girişebilirsin.
mesela bir borç ödeme planı.
galatasaray eğitim seviyesi ve yetişmiş insan gücü çok yüksek bir camia. ünal aysal'ın yalancısıyım, sadece borçlarımızın faizleri bile bize ciddi mülkler kazandıracak seviyede. dolayısıyla elimizdeki gayrımenkulleri değerlendirip bu kamburdan kurtulma vakti geldi. tabi eldeki kaynakları kullanarak ödeme diyorsak bunda başarıya mecburuz. çok iyi planlanmalı. zaten istediğim de bu.
gelir seviyesini arttırma.
gerçekten çok yetersiziz. ben uzman falan değilim. bu açıdan ahkam kesmek de istemiyorum. zaten beceremem de. ancak tüm dünya takımları taraftarlarından para kazanabiliyorken galatasaray gibi bir camia bu konuda neden verimsiz anlamıyorum. bak yandex müthiş proje, önü çok açık bir model. üret arkadaşım. yönetiyorsan üreteceksin. diyeceksin ki türk halkı fakir. tamam hadi kabul ettik diyelim, hadi futbol ekonomisinin para kazandırabileceği kalemler konusundaki cehaletimden diğer konularda bilgisizim diyelim, yine de fakir türk halkı bize bu imkanı sağlamıyorsa bile yurt dışındaki galatasaraylılar da şu ana kadar ciddi anlamda gelir kapısı olarak hedeflenmemiş. bu galatasaray'ı diğer türk takımlarından ayıran önemli bir özellik. rekabette öne geçmek için müthiş bir fırsat. çünkü camia olarak uzun senelerdir avrupa'da verdiğimiz başarılı olma savaşının bir neticesi olarak ülke dışında yaşayan türklerin çoğu galatasaray taraftarı. uzun vadeli başarımızın meyvesini yememek büyük enayilik. sen kendini iyi anlat yeter. o zaman parayı sadece taraftardan almazsın. bu gün aldığımız komik sponsorlukların katbekat fazlasını sadece almanya'daki türkleri hedefleyen bir firma rahatlıkla verir. neticede yöneticilik demek ekonomi demek. potansiyeli çok yüksek bir camiayız. bir telefon uygulamasının bile milyon eu'lar kazandırdığı bir dünyada 30 milyon insana hitap ediyorsan parasızlık sorunu tamamen yönetimsel manada başarısızlık demektir. bu konuda tek bildiğim de işte bu.
alt yapı.
senelerdir söyler dururuz. ama gelen teknik adamın 3-4 antrenörü değiştirmesi dışında bir altyapı hamlesi görmedik. zaten yönetimsel bazda olması gereken altyapı çalışmalarında teknik direktörden teknik direktöre yaşanan değişim ne kadar yetersiz olduğumuzun kanıtı. millet altyapı tesislerine 40-50 milyon eu'luk yatırımlar yapıyor. oyuncuyu beslenmesinden, eğitimine kadar ele alıyor adamlar. netice? belçika, almanya. hiç bir yönetimin öncelikli planı altyapı olmadı şu zamana kadar. müthiş kadro maliyetlerimiz düşünüldüğünde bahsedilen 40-50 milyon eu çok da yüksek bir rakam değil. sadece transfer şımarıklığından kurtularak bile 4-5 senelik süreç içerisinde böyle bir yükün altına girmek gayet de mümkün. tabi meyvelerini 7-8 senelik bir periyodda yiyeceğimizden taş üstüne taş koyma kültürü olmayan bir ülkede malesfe altyapı atılımları hep lafta kalıyor. galatasaray yönetimi dolayısıyla altyapı çalışmasının marketingini de çok çok iyi yapmalı. katedilen aşamalar taraftara sürekli anlatılmalı ve yeni geleni de bu projeye devam etmeye mecbur bırakmalı. yoksa aynı tas aynı hamam. türk futbolcu eskileri önderliğinde tekniği iyi fakat mental olarak ve fiziksel kapasite olarak zayıf futbolcular çıkarmaya devam...
kadro maliyeti.
nihayet rekabetçi bir ortamda düşürme imkanı yabancı sınırının esnetilmesiyle doğdu. bu atılımı yapan kazanır. türkiye'de büyüklerin ekonomisi çok kötü. her büyük önümüzdeki 5 senelik periyodda ciddi sıkıntılar yaşamaya mahkum. financal fairplay olmasa bile. 300-400 milyon eu eksideyken sürekli borçlanarak yaşayamazsın. galatasaray'ın gelirine göre bir maaş skalası yakalaması acil düzeyde zaruriyet. bayern münih gibi bir devle bile doğru transfer politikaları ile rekabet mümkünken bu işi beceren ilk büyük rekabette kapatılması çok zor bir fark yakalar. selçuk, burak, hamit gibi futbolcuların maliyetleri karşısında rodriguez, carole, denayer gibi futbolcuların maliyetleri ve katkıları da ortada. reputasyonu ve şampiyonlar ligi görme sayısı bu kadar yüksek bir camianın şu anki futbol takımının 4-5 as oyuncusununun yıllık maliyeti ile şimdikinden çok daha kaliteli bir ilk 11 oluşturması mümkün. ancak unutulmamalı ki bunu yapacak yönetimin taraftar desteğini arkasına alması şart. yani sabri ile yapılan fahiş kontratlar ile jem karacan ve bilal transferleri ile olmaz bu iş.
işte bu bağlamda transfer taraftarı olmasam da birilerinin 15/16 sezonundan ders almasını istiyorum. hamza hoca veya bir başkası olur farketmez, elindekiyle takım yaratmayı seven tarzda ve kadro adaleti olan bir hoca ile uzun vadeli bir planın yapılması ve bu planın taraftara iyi anlatılması şart. çünkü galatasaray'ın önündeki en büyük engel sosyal faktör. fakat türk halkının algı yönetimi konusunda tam bir facia olması galatasaray'ın aynı zamanda önündeki en büyük fırsat. doğru algı yönetimi ile istediğin kadar zamanın var demektir. en basit örneği aziz yıldırım.
belki de radikal bir iş yapmak lazım. mesela bazen alakasız sektörler birbirinden ceo transfer ediyor. nedeni tamamıyla vizyon.
en azından ekonomimizi ve taraftarla iletişimimiz yönetmek için dahi bir profesyonel ile çalışmak düşünülebilir.
bilemiyorum... tüm bunları düşününce özbek yönetiminin aklımdakileri başaracak bir yönetimin çok uzağında kaldığını apaçık görüyorum.
umarım bir sihirli değnek ya da yeni bir başkan vasıtasıyla artık çetin şartlarla mücadele etmesini bilen, potansiyelimizi kapasiteye dönüştürecek bir yönetimimiz olur.
bu kalkınma planı oldukça radikal hamleler içeriyordu. sadece ekonomik değil sosyal anlamda büyük atılımlar yaptılar. netice ortada. aynı adamlar 2000'li yılların başında sıradan bir futbol ülkesi haline gelince yeniden bir kalkınma planı hazırladı. şu an geldikleri noktada yetenekleri büyük futbolcu yapma konusunda seri üretime bağlamış durumdalar. bunu daha da özele indirgersek dordmund örneğini vermek gerek. kulüp batmamak için bayern münih'ten borç alırken bir plan yaptı. ve o plan dordmund'u avrupa'nın tekrar sayılı futbol takımlarından biri haline getirdi.
galatasaray'a dönersek...
ekonomik olarak bitik durumdayız. fakat her zaman bu buhrandan çıkmamızı sağlayacak büyüklükte bir taraftar kitlemiz var. daha açık konuşmak gerekirse sadece avrupa'daki galatasaray taraftarı sayısı bile bir çok dünya devinin taraftar sayısından fazla. galatasaray lisesi ve üniversitesi gibi bir zenginliğimiz var, köklüyüz, yetişmiş insan potansiyelimiz müthiş seviyede ve ciddi anlamda mal varlığımız da mevcut. o halde sonu başarıyla bitecek bir kalkınma planı yapmamız sosyal faktörler dışında çok da zor değil. en büyük engel sosyal faktörler. yaptığınız işi taraftarın onaylaması ve sizi uzun vadede desteklemesi.
taraftar neyi onaylar? akılcı transferi onaylar. standart bir taraftardan bir futbol romantiği yaratmak bir yönetim becerisidir. ve taraftarın %90'ının profili de futbol romantiği olmaya uygun bu ülkede. bakınız rodriguez ve carole transferlerine. nasıl bir destek var arkalarında. bu tarz taraftarın onaylayacağı, takıma fayda sağlayıp kadro maliyetini düşürecek transferlerle şampiyonluk yaşamasan bile gelecek için umut yarattığından arkandaki desteği kaybetmemen mümkün. bunu yaparsan da uzun vadeli planlamalara girişebilirsin.
mesela bir borç ödeme planı.
galatasaray eğitim seviyesi ve yetişmiş insan gücü çok yüksek bir camia. ünal aysal'ın yalancısıyım, sadece borçlarımızın faizleri bile bize ciddi mülkler kazandıracak seviyede. dolayısıyla elimizdeki gayrımenkulleri değerlendirip bu kamburdan kurtulma vakti geldi. tabi eldeki kaynakları kullanarak ödeme diyorsak bunda başarıya mecburuz. çok iyi planlanmalı. zaten istediğim de bu.
gelir seviyesini arttırma.
gerçekten çok yetersiziz. ben uzman falan değilim. bu açıdan ahkam kesmek de istemiyorum. zaten beceremem de. ancak tüm dünya takımları taraftarlarından para kazanabiliyorken galatasaray gibi bir camia bu konuda neden verimsiz anlamıyorum. bak yandex müthiş proje, önü çok açık bir model. üret arkadaşım. yönetiyorsan üreteceksin. diyeceksin ki türk halkı fakir. tamam hadi kabul ettik diyelim, hadi futbol ekonomisinin para kazandırabileceği kalemler konusundaki cehaletimden diğer konularda bilgisizim diyelim, yine de fakir türk halkı bize bu imkanı sağlamıyorsa bile yurt dışındaki galatasaraylılar da şu ana kadar ciddi anlamda gelir kapısı olarak hedeflenmemiş. bu galatasaray'ı diğer türk takımlarından ayıran önemli bir özellik. rekabette öne geçmek için müthiş bir fırsat. çünkü camia olarak uzun senelerdir avrupa'da verdiğimiz başarılı olma savaşının bir neticesi olarak ülke dışında yaşayan türklerin çoğu galatasaray taraftarı. uzun vadeli başarımızın meyvesini yememek büyük enayilik. sen kendini iyi anlat yeter. o zaman parayı sadece taraftardan almazsın. bu gün aldığımız komik sponsorlukların katbekat fazlasını sadece almanya'daki türkleri hedefleyen bir firma rahatlıkla verir. neticede yöneticilik demek ekonomi demek. potansiyeli çok yüksek bir camiayız. bir telefon uygulamasının bile milyon eu'lar kazandırdığı bir dünyada 30 milyon insana hitap ediyorsan parasızlık sorunu tamamen yönetimsel manada başarısızlık demektir. bu konuda tek bildiğim de işte bu.
alt yapı.
senelerdir söyler dururuz. ama gelen teknik adamın 3-4 antrenörü değiştirmesi dışında bir altyapı hamlesi görmedik. zaten yönetimsel bazda olması gereken altyapı çalışmalarında teknik direktörden teknik direktöre yaşanan değişim ne kadar yetersiz olduğumuzun kanıtı. millet altyapı tesislerine 40-50 milyon eu'luk yatırımlar yapıyor. oyuncuyu beslenmesinden, eğitimine kadar ele alıyor adamlar. netice? belçika, almanya. hiç bir yönetimin öncelikli planı altyapı olmadı şu zamana kadar. müthiş kadro maliyetlerimiz düşünüldüğünde bahsedilen 40-50 milyon eu çok da yüksek bir rakam değil. sadece transfer şımarıklığından kurtularak bile 4-5 senelik süreç içerisinde böyle bir yükün altına girmek gayet de mümkün. tabi meyvelerini 7-8 senelik bir periyodda yiyeceğimizden taş üstüne taş koyma kültürü olmayan bir ülkede malesfe altyapı atılımları hep lafta kalıyor. galatasaray yönetimi dolayısıyla altyapı çalışmasının marketingini de çok çok iyi yapmalı. katedilen aşamalar taraftara sürekli anlatılmalı ve yeni geleni de bu projeye devam etmeye mecbur bırakmalı. yoksa aynı tas aynı hamam. türk futbolcu eskileri önderliğinde tekniği iyi fakat mental olarak ve fiziksel kapasite olarak zayıf futbolcular çıkarmaya devam...
kadro maliyeti.
nihayet rekabetçi bir ortamda düşürme imkanı yabancı sınırının esnetilmesiyle doğdu. bu atılımı yapan kazanır. türkiye'de büyüklerin ekonomisi çok kötü. her büyük önümüzdeki 5 senelik periyodda ciddi sıkıntılar yaşamaya mahkum. financal fairplay olmasa bile. 300-400 milyon eu eksideyken sürekli borçlanarak yaşayamazsın. galatasaray'ın gelirine göre bir maaş skalası yakalaması acil düzeyde zaruriyet. bayern münih gibi bir devle bile doğru transfer politikaları ile rekabet mümkünken bu işi beceren ilk büyük rekabette kapatılması çok zor bir fark yakalar. selçuk, burak, hamit gibi futbolcuların maliyetleri karşısında rodriguez, carole, denayer gibi futbolcuların maliyetleri ve katkıları da ortada. reputasyonu ve şampiyonlar ligi görme sayısı bu kadar yüksek bir camianın şu anki futbol takımının 4-5 as oyuncusununun yıllık maliyeti ile şimdikinden çok daha kaliteli bir ilk 11 oluşturması mümkün. ancak unutulmamalı ki bunu yapacak yönetimin taraftar desteğini arkasına alması şart. yani sabri ile yapılan fahiş kontratlar ile jem karacan ve bilal transferleri ile olmaz bu iş.
işte bu bağlamda transfer taraftarı olmasam da birilerinin 15/16 sezonundan ders almasını istiyorum. hamza hoca veya bir başkası olur farketmez, elindekiyle takım yaratmayı seven tarzda ve kadro adaleti olan bir hoca ile uzun vadeli bir planın yapılması ve bu planın taraftara iyi anlatılması şart. çünkü galatasaray'ın önündeki en büyük engel sosyal faktör. fakat türk halkının algı yönetimi konusunda tam bir facia olması galatasaray'ın aynı zamanda önündeki en büyük fırsat. doğru algı yönetimi ile istediğin kadar zamanın var demektir. en basit örneği aziz yıldırım.
belki de radikal bir iş yapmak lazım. mesela bazen alakasız sektörler birbirinden ceo transfer ediyor. nedeni tamamıyla vizyon.
en azından ekonomimizi ve taraftarla iletişimimiz yönetmek için dahi bir profesyonel ile çalışmak düşünülebilir.
bilemiyorum... tüm bunları düşününce özbek yönetiminin aklımdakileri başaracak bir yönetimin çok uzağında kaldığını apaçık görüyorum.
umarım bir sihirli değnek ya da yeni bir başkan vasıtasıyla artık çetin şartlarla mücadele etmesini bilen, potansiyelimizi kapasiteye dönüştürecek bir yönetimimiz olur.