4808
şu sıralar en azından kulübe olan ilgisizliğine kızamıyorum.
hiç bir galatasaray taraftarı bilal için, jem karacan için forma almak zorunda değil. hiç bir taraftar bu adamlar için stada gitmek zorunda değil.
kulübü taraftar yönetmez. ancak kulübü yönetenler o kulübü var eden taraftarı belli mantık sınırları içerisinde kaale alır.
mesela bakarsın, taraftar ibrahimovic'i istiyor. dersin ki bütçem yetmiyor. transferi mantıksız. ayağımı yorganıma göre uzatmalıyım. o yüzden de alamıyorum. buna okey.
ama taraftar sana diyor ki; kadronun büyük kısmı çöp. artık çöp futbolcuya gerek yok. bilal'i alma. jem karacan'ı alma. ben kulübe, bu transferleri yaparak parayı çarçur edesin diye dişimden tırnağımdan arttırıp kazandırmıyorum. işte bu noktada taraftarın sesine kulağını tıkayıp o iki adamı alırsan maddi olarak sağa sola para saçacak kadar rahatsın demektir. ibrahimovic'i almıyorum diyemezsin.
dolayısıyla galatasaray taraftarı maça gitmiyor mu?
yönetim istifa diye mi bağırıyor... teknik adama mı kızıyor...
genelde türk toplum refleksleri cahilce olduğundan taraftarı çoğu zaman haksız bulan ben, bu defa haklı buluyorum arkadaş. en azından bu yönetim gidene kadar kimse o konularda taraftara kızamaz, laf söyleyemez.
biz ne olursa olsun galatasaray'ın yönetimini kardeşine devreden adamlara alışık değiliz. bu kulüp galatasaray lisesi kültürüyle yoğurulmuştur. bu aristokrasi ve onun getirdiği yarı hiyerarşik yarı demokratik ve bürokratik yapı sevsek de sevmesek de camiayı diğerlerinden farklı kılan şeydir. zararı da olmuştur ancak çoğu zaman faydası da olmuştur. fakat kendi kurduğu yönetim kurulunu devreden çıkarıp kardeşiyle kulüp yöneten dursun özbek tarzı galatasaray'a çok yabancıdır, bünyesinin kabul etmesi mümkün değildir. o nedenle taraftar göstereceği her tepkide haklıdır.
ben ürün almayan, maça gitmeyen her taraftara bu yönetim görevde kaldığı sürece maça gidenden, ürün alandan daha çok hak veriyorum.
hiç bir galatasaray taraftarı bilal için, jem karacan için forma almak zorunda değil. hiç bir taraftar bu adamlar için stada gitmek zorunda değil.
kulübü taraftar yönetmez. ancak kulübü yönetenler o kulübü var eden taraftarı belli mantık sınırları içerisinde kaale alır.
mesela bakarsın, taraftar ibrahimovic'i istiyor. dersin ki bütçem yetmiyor. transferi mantıksız. ayağımı yorganıma göre uzatmalıyım. o yüzden de alamıyorum. buna okey.
ama taraftar sana diyor ki; kadronun büyük kısmı çöp. artık çöp futbolcuya gerek yok. bilal'i alma. jem karacan'ı alma. ben kulübe, bu transferleri yaparak parayı çarçur edesin diye dişimden tırnağımdan arttırıp kazandırmıyorum. işte bu noktada taraftarın sesine kulağını tıkayıp o iki adamı alırsan maddi olarak sağa sola para saçacak kadar rahatsın demektir. ibrahimovic'i almıyorum diyemezsin.
dolayısıyla galatasaray taraftarı maça gitmiyor mu?
yönetim istifa diye mi bağırıyor... teknik adama mı kızıyor...
genelde türk toplum refleksleri cahilce olduğundan taraftarı çoğu zaman haksız bulan ben, bu defa haklı buluyorum arkadaş. en azından bu yönetim gidene kadar kimse o konularda taraftara kızamaz, laf söyleyemez.
biz ne olursa olsun galatasaray'ın yönetimini kardeşine devreden adamlara alışık değiliz. bu kulüp galatasaray lisesi kültürüyle yoğurulmuştur. bu aristokrasi ve onun getirdiği yarı hiyerarşik yarı demokratik ve bürokratik yapı sevsek de sevmesek de camiayı diğerlerinden farklı kılan şeydir. zararı da olmuştur ancak çoğu zaman faydası da olmuştur. fakat kendi kurduğu yönetim kurulunu devreden çıkarıp kardeşiyle kulüp yöneten dursun özbek tarzı galatasaray'a çok yabancıdır, bünyesinin kabul etmesi mümkün değildir. o nedenle taraftar göstereceği her tepkide haklıdır.
ben ürün almayan, maça gitmeyen her taraftara bu yönetim görevde kaldığı sürece maça gidenden, ürün alandan daha çok hak veriyorum.